Şirketler satıyor ama tahsil edemiyor: Alacak dağ gibi büyüdü

Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu dalgalı konjonktür, reel sektör şirketlerinin bilançolarına da doğrudan yansıyor. Borsa İstanbul’da işlem gören finans sektörü dışındaki 400 şirketin mali tabloları mercek altına alındığında çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor.

Şirketler satıyor ama tahsil edemiyor: Alacak dağ gibi büyüdü

Bu yılın ilk altı ayında 33 şirketin alacakları, elde ettikleri hasılatı geçti. Başka bir deyişle, bazı şirketler sattıklarının karşılığını tahsil etmekte zorlanırken, kasalarına giren nakit miktarı, faaliyet gelirlerinin gerisinde kaldı.

Sermaye piyasaları danışmanı Yunus Kaya tarafından hazırlanan kapsamlı analiz, sadece rakamların değil, aynı zamanda ekonomik gidişatın da resmini çiziyor.

Kaya’nın incelemesine göre, bu 33 şirketin 25’inde alacakların vade yapısı da bozuldu. Yani, alacakların tahsil edilme süresi uzarken, işletmelerin nakit akışı daha kırılgan hale geldi.

Bu durum, bir yandan ekonomideki yavaşlamayı gösterirken, diğer yandan işletmelerin karşı karşıya kaldığı riskleri artırıyor.

Çünkü tahsilat sürelerinin uzaması, işletme sermayesini daraltıyor, borçlanma ihtiyacını artırıyor ve finansman maliyetlerini yükseltiyor. Özellikle yüksek faiz ortamında bu tablo, şirketler açısından oldukça kritik bir kırılganlık yaratıyor.

Şirketlerin satışı var, parası yok: Tahsilatlar çakıldı

Alacakların Hasılatı Aşması Ne Anlama Geliyor?

Bir şirketin hasılatı, belirli bir dönemde yaptığı satışlardan elde ettiği toplam geliri ifade eder. Ancak satışların bir kısmı nakit olarak değil, vadeli yani krediyle yapılır.

Bu durumda şirketin bilançosuna “ticari alacak” olarak yansır. Normal şartlarda alacakların toplam tutarı, belli bir dengede kalır.

Ancak alacakların hasılatı aşması, şirketin yaptığı satışların önemli kısmının tahsil edilemediğini ya da daha uzun vadeye yayıldığını gösterir.

Bu durum, işletmenin nakit akışını doğrudan zora sokar. Çünkü şirketin maaş, hammadde, kira, enerji ve borç ödemeleri için düzenli nakit girişine ihtiyacı vardır.

Eğer satışların karşılığı zamanında tahsil edilemezse, işletme ya özkaynaklarını kullanmak zorunda kalır ya da krediye yönelir.

Özellikle Türkiye’de faiz oranlarının yüksek seyrettiği bir dönemde, borçlanmaya yönelmek şirketler için maliyetleri daha da artırır.

Şirketlerin satışı var, parası yok: Tahsilatlar çakıldı

33 Şirket Riskli Bölgede

Kaya’nın çalışmasına göre, 400 şirket arasında 33’ünün bu yılın ilk yarısında alacakları, hasılatlarını geride bıraktı.

Bu tablo, söz konusu şirketlerin bilanço yönetiminde ciddi bir baskı altında olduklarını gösteriyor. Daha da önemlisi, bu 33 şirketin 25’inde alacakların vade yapısı da kötüleşmiş durumda.

Yani müşterilerin ödemeleri sadece daha büyük tutarlarda değil, aynı zamanda daha uzun sürede geliyor.

Bu da zincirleme bir risk yaratıyor: Şirketler, nakit akışını dengeleyemedikleri için borçlanma yoluna gidiyor, bu da finansal kırılganlıklarını artırıyor.

Kimi sektörlerde bu durumun daha belirgin olduğu görülüyor. Özellikle inşaat, enerji, otomotiv yan sanayi ve tekstil gibi sektörlerde vadelerin uzaması ve alacakların şişmesi daha sık karşılaşılan bir tablo.

Bu sektörlerde nakit akışı zaten yüksek sermaye gerektirdiği için, tahsilat sorunları daha ağır sonuçlar doğurabiliyor.

Şirketlerin satışı var, parası yok: Tahsilatlar çakıldı

Ekonomideki Yavaşlamanın Etkisi

Türkiye ekonomisi son dönemde yüksek enflasyon, sıkı para politikası ve küresel belirsizliklerle mücadele ediyor.

Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele amacıyla faizleri yüksek seviyelerde tutması, krediye erişimi zorlaştırırken, tüketici talebinde de yavaşlamaya yol açtı.

Bu tablo, reel sektörde zincirleme etkilere sebep oluyor. Satışlar yavaşlarken, şirketler rekabet nedeniyle vadeleri uzatmak zorunda kalıyor.

Daha uzun vadede satış yapmak, işletmelerin bilançosunda alacak kalemlerini şişiriyor. Ancak tahsilatlar zamanında gerçekleşmeyince, alacaklar hasılatı aşabiliyor.

Özellikle KOBİ niteliğindeki şirketler için bu süreç daha da yıpratıcı. Çünkü küçük ölçekli firmaların finansmana erişimi sınırlı, pazarlık gücü zayıf ve borçlanma maliyetleri büyük şirketlere göre daha yüksek.

Alacak Vadelerindeki Bozulma

Alacakların vade yapısının kötüleşmesi, şirketler açısından kritik bir gösterge. Çünkü bu durum, müşterilerin ödemelerini daha geç yaptığını ortaya koyuyor.

Türkiye’de son yıllarda vadelerin genellikle 90-120 gün seviyesini bulduğu biliniyor. Ancak analizde yer alan şirketlerde bu sürelerin daha da uzadığına işaret ediliyor.

Vadelerin uzaması, zincirleme bir finansman sorunu yaratıyor. Şirketler, alacaklarını tahsil edemediği için kendi borçlarını ödemekte zorlanıyor.

Bu da tedarikçi zincirinde kırılmalara yol açıyor. Nakit akışındaki bu sıkışıklık, domino etkisiyle tüm sektörlere yayılabiliyor.

Yatırımcı Açısından Riskli Sinyaller

Borsada işlem gören şirketler açısından bu tablo, yatırımcıların da yakından takip etmesi gereken bir risk sinyali.

Çünkü alacakların şişmesi ve tahsilat vadelerinin bozulması, şirketin kârlılığını ve nakit yaratma kapasitesini doğrudan etkiliyor.

Kâğıt üzerinde yüksek satış rakamları açıklansa da, eğer bu satışların karşılığı tahsil edilemiyorsa, şirketin finansal sağlığı zayıflıyor.

Bu nedenle yatırımcıların sadece gelir tablosuna değil, bilanço ve nakit akış tablolarına da dikkat etmesi gerekiyor.

Özellikle “alacakların hasılata oranı” ve “alacakların tahsil süresi” gibi göstergeler, şirketin gerçek mali durumunu anlamak açısından kritik öneme sahip.

Çözüm Önerileri: Şirketler Ne Yapmalı?

Şirketler açısından bu sorunların çözümü, hem iç yönetim adımlarını hem de makro politikaları gerektiriyor.

İşletmeler, öncelikle müşteri risk analizlerini daha dikkatli yapmalı ve vadeleri daha kontrollü şekilde yönetmeli.

Tahsilat süreçlerini hızlandıracak sistemler, dijital altyapılar ve factoring gibi finansal araçlar daha etkin kullanılabilir.

Ayrıca, nakit akışını sürekli izlemek ve olası darboğazlara karşı erken önlem almak büyük önem taşıyor. Şirketler, sadece kârlılığa değil, aynı zamanda nakit yaratma kapasitesine odaklanmalı.

Makro ölçekte ise, ekonomide öngörülebilirliğin artması, faizlerin dengeye oturması ve krediye erişimin daha sağlıklı hale gelmesi gerekiyor. Böylece şirketler, vadeli satışlarda daha dengeli hareket edebilir ve finansman yükünü azaltabilir.

Alarm Zilleri Çalıyor

Borsa İstanbul’daki 400 finans dışı şirketin verileri, Türkiye ekonomisinin mevcut koşullarını bire bir yansıtıyor.

33 şirketin alacaklarının hasılatı aşması ve 25’inde vadelerin kötüleşmesi, nakit akışında ciddi sıkıntılara işaret ediyor. Bu tablo, sadece şirketlerin değil, aynı zamanda ekonominin genel sağlığını da ilgilendiriyor.

Tahsilatların gecikmesi, işletmelerin borçlanma ihtiyacını artırırken, yüksek faiz ortamında finansman maliyetlerini katlıyor. Bu da şirketleri daha kırılgan hale getiriyor.

Yatırımcıların da dikkatle izlediği bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde şirketlerin nakit yönetiminde daha disiplinli adımlar atmasını zorunlu kılıyor.“Hasılat yavaş, alacak hızlı arttı” başlığı, yalnızca şirket bilançolarına değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin mevcut durumuna da ayna tutuyor.

Türkiye ekonomisinde son dönemde uygulanan sıkı para politikası, şirketlerin finansmana erişimini zorlaştırırken, daralan iç talep de reel sektörün nakit akışını olumsuz etkiliyor.

Bu durum, şirket bilançolarına da açık bir şekilde yansıdı. Sermaye piyasaları danışmanı Yunus Kaya, yılın ilk yarısına ait mali tablolar üzerinden yaptığı kapsamlı analizde, Borsa İstanbul’da işlem gören reel sektör şirketlerinin satışlarının ne kadarını tahsil edebildiklerini inceledi.

Kaya’nın araştırmasına göre, finans, gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GYO), girişim sermayesi yatırım ortaklıkları (GSYO) ve dış ticaret şirketleri dışarıda tutulduğunda, borsada işlem gören yaklaşık 400 reel sektör şirketinden 33’ü, 2025’in ilk altı ayında neredeyse hiç yeni tahsilat yapmamış görünüyor.

Başka bir ifadeyle, bu şirketlerin son tahsilatlarının 2024 yılında kaldığı anlaşılıyor. Oysa 2024 sonunda bu sayı sadece 3’tü.

Tahsilat Sorunu Yaşamayan Sektörler

Analizde öne çıkan bir başka unsur, bazı sektörlerin tahsilat konusunda görece rahat bir döneme girmiş olması.

Kaya’nın verilerine göre ticaret, ulaştırma, madencilik ve turizm sektörleri, yılın ilk yarısında tahsilat performansı açısından güçlü kaldı.

Bu alanlarda faaliyet gösteren şirketler, nakit akışlarını koruyarak alacak yönetiminde daha az sıkıntı yaşadı.

Rakamlarla İlk 6 Aylık Görünüm

Araştırmaya göre, borsadaki reel sektör şirketlerinin 2025’in ilk yarısındaki toplam hasılatı 4,86 trilyon lira seviyesinde gerçekleşti.

Buna karşın, toplam ticari alacaklar 1,29 trilyon lira oldu. Bu, şirketlerin satışlarının yaklaşık %27’sinin henüz tahsil edilemediği anlamına geliyor.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2024 yılının sonunda bu oran %13 seviyesindeydi. Yani bir yıl içinde alacakların hasılata oranı iki katından fazla yükselmiş durumda. Bu da şirketlerin nakit akışındaki bozulmanın boyutunu net şekilde ortaya koyuyor.

33 Şirket Tahsilatta Tıkanmış Durumda

Kaya, kısa vadeli ticari alacakların hasılata oranlarını baz alarak şirketleri sınıflandırdığında ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor. Buna göre: 48 şirketin, kısa vadeli alacaklarının hasılata oranı %85’in üzerinde. 33 şirketin ise bu oran %100’ün üstünde bulunuyor.

Bu tablo, söz konusu 33 şirketin satışlarını tahsil edemedikleri ve son tahsilatlarını geçtiğimiz yıl yapmış gibi gözüktükleri anlamına geliyor.

Dahası, bu 33 şirketin yalnızca 8’inde tahsilat vadeleri iyileşme gösterirken, kalan 25 şirketin alacak yönetimi daha da kötüleşmiş durumda.

Türkiye Genelinde Şirketlere Yansıması

Kaya, bu bulguların yalnızca Borsa İstanbul şirketlerini kapsadığını ancak ülke geneline uyarlanabileceğini belirtiyor.

Ona göre, örneklemedeki 400 şirketin %8,2’si ciddi tahsilat sorunu ile karşı karşıya. Bu oran, ülke genelindeki şirket sayısına uyarlandığında çok daha çarpıcı bir tablo çıkıyor.

Türkiye’de MERSİS verilerine göre 217 bin anonim şirket bulunuyor. Kaya’nın hesaplamasına göre, aynı oranı uygularsak yaklaşık 18 bin anonim şirketin ciddi tahsilat sorunuyla uğraştığı varsayılabilir.

Buna ek olarak, 1,3 milyon aktif limited şirket de hesaba katıldığında, 100 bini aşkın şirketin alacak problemleriyle boğuştuğu tahmin ediliyor.

Tahsilat Sorununun En Yoğun Olduğu Sektörler

Analiz, sektörler bazında da dikkat çekici sonuçlar ortaya koyuyor. Kaya’nın verilerine göre, alacakların hasılata oranının en yüksek olduğu ve dolayısıyla tahsilat riskinin belirginleştiği sektörler şunlar:

Kağıt ve gazete sektörü

Savunma sanayii

Metal eşya sektörü

Teknoloji sektörü

Bu alanlarda şirketlerin alacaklarının hasılata oranı %50 civarında, yani her iki satıştan biri tahsil edilmemiş durumda. Bu tablo, sektörel bazda risk yönetiminin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Tahsilat Sıkıntısı En Az Olan Sektörler

Öte yandan, alacaklarını yönetmekte zorlanmayan ve tahsilat oranları görece daha güçlü olan sektörler de var.

Kaya’nın çalışmasına göre: Toptan ve perakende ticaret sektörü (özellikle market zincirleri) %7 oranla en iyi durumda.

Madencilik sektörü %8 oranında tahsilat sorununa sahip. Ulaştırma sektörü %12 oranla görece sağlıklı bir pozisyonda. Turizm sektörü ise %14 seviyesinde.

Bu tablo, Türkiye’de özellikle tüketiciyle doğrudan temas eden sektörlerin tahsilat açısından daha avantajlı olduğunu gösteriyor.

Şirketlerin Kârlılığına Etkisi

Tahsilat sorunlarının yanı sıra, şirketlerin kârlılıkları da dikkatle takip ediliyor. Gedik Yatırım tarafından yapılan bir başka analize göre, 2025’in ikinci çeyreğinde Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin kâr daralmaları ilk çeyreğe kıyasla yavaşladı.

XUTUM endeksinde yılın ikinci çeyreğinde bilanço açıklayan 541 şirketin %56’sı (305 şirket) kâr açıkladı. Geri kalan 236 şirket ise zarar bildirdi.

BİST100’de zarar açıklayan şirketlerin oranı %24.

BİST30’da ise bu oran %17’ye geriledi.

Kâr Daralmaları Azalıyor

Gedik Yatırım Araştırma Direktörü Ali Akkoyunlu, şirketlerin ikinci çeyrek bilançolarını değerlendirirken önemli bir noktaya dikkat çekti.

Akkoyunlu’ya göre, ilk çeyrekte oldukça yüksek seviyede görülen kâr daralmaları, ikinci çeyrekte belirgin şekilde azaldı: Sanayi sektörü kârları, ilk çeyrekte %75 daralırken, ikinci çeyrekte bu oran %42’ye geriledi.

Bankacılık sektörü kârları ise ilk çeyrekte %9,5 daralma göstermişken, ikinci çeyrekte daralma %4,5’e düştü.

Akkoyunlu, geçen yılın yüksek baz etkisi nedeniyle görülen bu daralmaların, yılın ikinci yarısında daha da azalacağını öngörüyor.

Genel Değerlendirme

Türkiye ekonomisindeki sıkı para politikası ve iç talepteki daralma, reel sektör şirketlerinin tahsilat performansını ciddi şekilde baskılıyor.

Alacakların hasılata oranının yükselmesi, birçok şirketin nakit akışında bozulmaya yol açarken, yatırımcılar açısından da önemli bir risk göstergesi haline geliyor.

Bazı sektörler tahsilat sorunlarını daha az hissederken, özellikle savunma, teknoloji ve kağıt sektörleri ciddi risk altında bulunuyor. Buna karşın ticaret, turizm ve ulaştırma gibi alanlar nispeten daha sağlam görünüyor.

Kârlılık tarafında ise daralmaların yavaşlaması, yılın ikinci yarısı için görece daha iyimser bir tabloya işaret ediyor.

Ancak alacak yönetimindeki bozulma, şirketler ve yatırımcılar açısından 2025’in en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam edecek gibi görünüyor.