"Parasını faize yatıran rahat uyurken biz uykusuz geceler geçiriyoruz!"
Ankara Sanayi Odası(ASO) Başkanı Seyit Ardıç, para politikasının reel sektörü olumsuz etkilediğini dikkat çekerek, Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon hedefinin iki katı faiz ödeyerek ayakta kalınamayacağını söyledi.

Ankara Sanayi Odası(ASO) Ağustos ayı Meclis Toplantısı, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, uygulanan para politikasının reel sektörü olumsuz etkilediğini belirtirken, Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon hedefinin iki katı faiz ödeyerek ayakta kalınamayacağını bildirdi. Finans sektördü büyürken sanayinin küçülmesinin endişe verici olduğunun altını çizen Ardıç, “Parasını faize yatıran rahat uyurken biz uykusuz geceler geçiriyoruz” diye konuştu.
Merkez Bankası’nın rezerv artışını önemsediklerini ifade eden Seyit Ardıç, “Bu artış sıcak paradan değil ihracat ve katma değerli üretimden olmalı” ifadelerini kullandı.
Sözlerine Zafer Haftası ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayarak başlayan ASO Başkanı Seyit Ardıç, Atatürk ve silah arkadaşlarını anarken, İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma da tepki gösterdi.
Dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması listesine giren Türk firma sayısının 45’e ulaşması yanı sıra bunların 22’sinin Ankara merkezli olmasının gururunu yaşadıklarını belirten Ardıç, bu başarının Türkiye’nin küresel saygınlığına büyük katkı sağladığını söyledi.
ABD’nin 1 Ağustos’ta yürürlüğe koyduğu tarifelerin küresel dengeleri yeniden şekillendireceğinin altını çizen Ardıç, Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasıyla oluşturulan Zengezur koridorunu da önemli bir gelişme olarak nitelendirdi.
Dünyada yeni bir sayfanın açıldığı dönemde, rekabet gücünün artırılabilmesi için özel sektör ve kamunun kararlı/proaktif adımlar atması gerektiğini aktaran Ardıç, yenilikçi ve dayanıklı yapı inşa etmenin bir zorunluluk olduğunu dile getirdi.
“Program hedefleri beklentilerle daha fazla uyumlu hale geldi”
Enflasyonla mücadele programı hedeflerinin, piyasa beklentileriyle giderek daha fazla uyumlu hale geldiğinin görüldüğünü söyleyen Ardıç, bu süreçte para politikaları kadar Merkez Bankası yönetiminin sergilediği kararlı ve tutarlı duruş da büyük önem taşıdığına değindi.
Merkez Bankası’nın para politikasını, piyasa aktörleriyle güçlü bir iletişim içinde yürütmesinin enflasyonla mücadelede başarının bir diğer anahtarı olacağına vurgu yapan Seyit Ardıç,
“Rezervlerimizin yeniden Mart ayı seviyelerine ulaşması ve ülkemizin kredi risk priminde yaşanan hızlı düşüş, uygulanan politikaların kredibilitesini açıkça ortaya koymaktadır” dedi.
“Rezerv artışı önemli ama…”
Ardıç , arzu edilenin rezerv artışının yüksek faiz gelen sıcak paradan değil, ihracat, katma değerli üretim ve yatırımdan sağlanması gerektiğini anlattı.
Enflasyonla mücadelede kararlılıkla uygulanan rasyonel politikalar için ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası Başkanı’na teşekkür eden Seyit Ardıç, bunda sonuç alabilmek için para politikasının tek başına yeterli olmadığının görüldüğünü belirtti. Ardıç, sürecin sıkı maliye politikası ve bütçe disiplini ile desteklenmesi gerektiğini ifade ederken, kamu harcamalarındaki azalışla toplumda tasarruf algısı oluşmasının, programın inandırıcılığını artıracağını savundu.
“Toplumsal maliyeti ve reel sektördeki olumsuz etkisi çok yüksek”
Enflasyonun toplumsal maliyeti ve reel sektör üzerindeki olumsuz etkisinin çok yüksek olduğunu dile getiren Ardıç, sanayideki iki çeyrektir yaşanan daralmanın enflasyonla mücadelenin maliyetinin reel sektöre yüklendiğini gösterdiğini kaydetti.
PMI ve KKO’daki gerilemelerden örnekler veren Ardıç, ISO ikinci 500 içindeki firmaların finansman giderlerinin, faaliyet kârı içindeki payının yüzde 35.8’den yüzde 80.9’a yükseldiğine dikkat çekti. İlk 500’ün ise faaliyet kârının tamamına yakınını finansmana verdiğini ifade eden Ardıç, son çeyrek bilançolarına göre banka kârlılıklarında artış görülürken, sanayinin neredeyse hiç kâr etmediğinin görüldüğünü vurguladı.
En yüksek vergi beyan eden 100 mükellef içine giren sanayi kuruluşu sayısının yüzde 42 azaldığı bilgisini veren Seyit Ardıç, finans sektörü sayısının ise yüzde 90 arttığını söyledi.
Bankaların aldığı yüksek komisyon ve ücretlerden de şikayetçi olan Seyit Ardıç,
“Elbette finans sektörünün büyümesi ülkemiz ekonomisi açısından son derece önemlidir. Ancak içinde bulunduğumuz konjonktürde, finans sektörü büyürken sanayimizin küçülmesi endişe vericidir” dedi.
“Hedefin iki katı faiz ile nasıl ayakta kalacağız?”
Cari enflasyonun yüzde 33.5, Merkez Bankası yılsonu hedefinin yüzde 24 olduğu ortamda yüzde 55 ticari kredi faizi olduğuna dikkat çeken Ardıç,
“Enflasyon hedefinin iki katından daha fazla bir faiz ödeyerek ticari kredi kullanmak durumunda kalıyoruz. Bu faiz oranlarıyla nasıl ayakta kalacağız, nasıl üretim yapacağız, yeni yatırımlarımızı neye göre nasıl planlayacağız?” dedi.
“Uykusuz geceler geçiriyoruz”
Parasını faize yatıranın rahat bir uyku çekerken, üretim ve ihracat yaparak ülkenin geleceğine katkı sağlamaya çalışan girişimcilerin uykusuz geceler geçirdiğini dile getiren Ardıç, bu sistemin sağlıklı ekonomi için sürdürülebilir olmadığına vurgu yaptı.
Ardıç enflasyondaki düşüşle birlikte faizde yaşanan indirimlerin, ticari kredi faizlerine de yansıtılmasını istedi.
Ekonominin sürdürülebilirliği ve büyümenin yeniden ivme kazanmasının sadece talebi baskılayarak olamayacağını anlatan Ardıç, üretim ve yatırım ortamının desteklenmesiyle mümkün olabileceğini vurguladı.
“KOBİ’ler bankaların kapısından bile giremiyor”
Bugün ülkenin geleceğini ve ekonomik bağımsızlığını şekillendirecek kritik bir eşikte olunduğuna değinen Ardıç,
“Önümüzde önemli bir yol ayrımı var: Ya her şeye rağmen üretime devam eden, istihdam yaratan, teknolojiyi ve katma değeri önceleyen firmalarımızın yolunu açacağız. Ya da krediye ulaşamadığı için kapısına kilit vuran, üretimden çekilen, binlerce kişiyi işsiz bırakan işletmelerin çoğaldığı bir geleceğe sürükleneceğiz” diye konuştu.
KOBİ’lerin yüksek faiz ve kredi limitlerinden dolayı bankaların kapısından bile içeri giremediğini ifade eden Seyit Ardıç, kredinin üretim odaklı firmalara açılması, finansman maliyetinin öngörülebilir takvimle aşağı çekilmesini istedi.
“Nefes kredisinde tutar acilen artırılmalı”
Nefes kredisi gibi kredilerde tutarın acil artırılmasını da isteyen Ardıç, “Nefes kredisi, KOBİ’lerimizin iflas etmeden önceki son umududur. Limitlerin vakit kaybetmeden en az 50 milyar TL’ye çıkarılması sadece firmalarımızın ayakta kalmasını değil, ekonominin üretim ve istihdam kapasitesinin korunmasını da sağlayacaktır” dedi.
İhracat bedelinin yüzde 35’ini Merkez Bankası’na satan şirketlerin, bu TL ile yeniden döviz almak zorunda kaldığına işaret eden Ardıç, bu uygulamanın hammaddesi dışa bağımlı olan sektörlere ilave yük getirdiğini, burada da bağımlılık oranına göre ayrıştırma yapılabileceğini belirtti. Ardıç, Rusya’nın bile yüzde 40 olan bu uygulamayı iptal ettiğini hatırlattı.
Ardıç ayrıca ihracatçılara verilen yüzde 3 oranındaki döviz dönüşüm desteğinin devam etmesi gerektiğini, reeskont hacminin 3 aylık ihracat miktarı olan 65-70 milyar dolara çıkarılmasının önemli olacağını bildirdi.