Kredi büyümesinde fren: Suçlu yabancı para krediler

Türkiye ekonomisinde son yıllarda uygulanan sıkı para politikaları, yüksek faiz oranları ve enflasyonla mücadele çabaları finansal sistemin pek çok alanında önemli sonuçlar doğurdu. Bunların başında da kredi piyasası geliyor.

Kredi büyümesinde fren: Suçlu yabancı para krediler

Kredi kanalları, özellikle hem reel sektörün hem de hanehalkının ekonomik faaliyetlerini sürdürmesinde kritik bir görev aldığı için, kredi büyüme oranlarındaki değişimler yakından takip ediliyor.

Son dönemde dikkat çeken gelişmelerden biri, kredi kullanımındaki ivme kaybının özellikle yabancı para cinsinden kredilerden kaynaklanması oldu.

QNB ekonomistlerinin hazırladığı analiz, bu duruma işaret ederken, TL kredilerde görece daha dirençli bir tablo oluştuğunu ortaya koyuyor.

Buna karşın, enflasyonu dizginlemek amacıyla uygulanan çok yüksek seviyedeki reel faiz oranlarına rağmen kredi talebinde keskin bir düşüş yaşanmaması, üzerinde durulması gereken ayrı bir nokta olarak öne çıkıyor.

QNB: Kredi yavaşlamasının nedeni döviz krediler

Sıkı Para Politikası ve Yüksek Faiz Ortamı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), son dönemde enflasyonla mücadelede kararlı bir duruş sergileyerek politika faizlerini tarihi zirvelere taşıdı. Bu adımlar, bankacılık sektörü aracılığıyla piyasaya yansıyarak kredi maliyetlerini ciddi ölçüde artırdı.

Normal şartlarda, bu denli yüksek faiz oranlarının kredi talebini önemli ölçüde baskılaması beklenirdi. Ancak veriler, kredi talebinde dramatik bir yavaşlamanın gerçekleşmediğini gösteriyor.

Bu durum, hem reel sektörün finansman ihtiyacının devam ettiğini hem de enflasyon beklentileri nedeniyle firmaların ve hanehalkının borçlanma davranışlarını farklı şekillerde yönlendirdiğini ortaya koyuyor.

Özellikle üretim yapan şirketler açısından, yüksek faizlere rağmen krediye erişim vazgeçilmez bir gereklilik olmaya devam ediyor.

Çünkü işletmeler, girdi maliyetlerindeki artışları karşılamak ve nakit akışlarını dengelemek için finansmana ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda kredi kullanımı, maliyetli de olsa, pek çok firma için bir zorunluluk haline geliyor.

QNB: Kredi yavaşlamasının nedeni döviz krediler

Yabancı Para Kredilerdeki Yavaşlama

Analizlerin ortaya koyduğu en önemli bulgu, kredi büyümesindeki yavaşlamanın büyük ölçüde yabancı para cinsinden kredilerden kaynaklandığı.

Türkiye’de uzun süredir, döviz kurlarındaki oynaklık ve makroekonomik belirsizlikler nedeniyle yabancı para kredi kullanımı gerileme eğilimindeydi. Son dönemde bu eğilim daha da hızlanmış durumda.

Bunun birkaç nedeni bulunuyor: Kur Riski: Firmalar, döviz cinsi borçlanmanın getirdiği riskleri daha açık biçimde görmeye başladı.

Kurdaki yükseliş, borç yükünü artırdığı için pek çok işletme TL kredilere yöneliyor. Regülasyonlar: Bankacılık düzenleyici kurumları, finansal istikrarı sağlamak adına döviz cinsi borçlanmayı sınırlayan çeşitli adımlar attı. Bu da yabancı para kredilere olan talebi azaltan bir faktör oldu.

İç Talepte TL’nin Hakimiyeti: Türkiye’de üretim ve tüketimin büyük ölçüde TL üzerinden gerçekleşmesi, işletmeleri yabancı para kredilerden uzaklaştırıyor.

Döviz cinsinden kredi kullanımının artması, gelir-gider dengesinde kur şoklarıyla daha büyük riskler yaratabileceği için, firmalar bu alanda daha temkinli davranıyor.

Bu unsurların birleşimi, kredi piyasasında görülen yavaşlamanın özellikle yabancı para kredilerde yoğunlaşmasına neden oldu.

QNB: Kredi yavaşlamasının nedeni döviz krediler

Reel Faizlere Rağmen Talebin Canlı Kalması

Türkiye’de reel faizler, yani enflasyondan arındırılmış faiz oranları, son yılların en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda.

Normal şartlarda bu seviyelerin hem tüketici kredilerinde hem de ticari kredilerde belirgin bir daralmaya yol açması beklenirdi.

Ancak veriler, talebin tamamen ortadan kalkmadığını ve reel kredi kullanımının tarihsel ortalamalarda kaldığını gösteriyor.

Bu durumun arkasında birkaç önemli neden bulunuyor: Enflasyondan Korunma Eğilimi: Hanehalkı ve firmalar, yüksek enflasyon ortamında nakit tutmaktansa borçlanmayı ve varlık alımını tercih ediyor.

Bu durum, yüksek faizlere rağmen kredi talebini canlı tutuyor. İşletmelerin Finansman İhtiyacı: Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, üretimlerini sürdürebilmek için krediye bağımlı. Yüksek faiz maliyetlerine rağmen, işletmeler bu kaynağı kullanmaya devam ediyor.

Tüketici Kredileri ve Dayanıklı Mal Harcamaları: Hanehalkı, özellikle dayanıklı tüketim malları ve konut kredilerinde, fiyatların daha da artacağı beklentisiyle krediye yönelmeyi sürdürüyor. Dolayısıyla, yüksek reel faizler kredi talebini baskılasa da tamamen ortadan kaldıramıyor.

QNB: Kredi yavaşlamasının nedeni döviz krediler

Ekonomik Dengeler ve Önümüzdeki Dönem

Kredilerdeki yavaşlamanın yabancı para odaklı olması, finansal istikrar açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Çünkü döviz cinsinden borçluluğun azalması, Türkiye ekonomisinin kur şoklarına karşı kırılganlığını azaltıyor.

Ancak bu tablo, TL kredilerdeki talebin güçlü kalmaya devam etmesi nedeniyle enflasyonla mücadele açısından bazı zorlukları da beraberinde getiriyor.

Kredi talebinin canlı kalması, iç talebin de güçlü kalmasına yol açıyor; bu da fiyat baskılarını besleyen unsurlardan biri haline geliyor.

Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası’nın politika setinde, kredi talebini daha sağlıklı bir düzeye çekmek amacıyla makroihtiyati tedbirler ön planda olabilir.

Özellikle tüketici kredilerinde ve bazı ticari kredilerde sınırlandırıcı önlemler alınması, kredi büyümesini kontrol altında tutmak için gündeme gelebilir.

Türkiye ekonomisinde kredi piyasaları, yüksek faizler ve sıkı para politikalarına rağmen hareketli bir görünüm sergiliyor.

QNB ekonomistlerinin dikkat çektiği üzere, kredi büyüme oranlarındaki yavaşlama büyük ölçüde yabancı para kredilerden kaynaklanıyor. Buna karşın, TL kredilerde talep görece güçlü seyrini sürdürüyor.

Reel faizlerin tarihi zirvelerde olmasına rağmen kredi talebinin tamamen kaybolmaması, ekonomide hem enflasyon beklentilerinin hem de reel sektörün finansman ihtiyacının ne denli güçlü olduğunu gösteriyor.

Önümüzdeki dönemde kredi kanallarının seyri, hem enflasyonla mücadele sürecinin başarısını hem de büyüme dinamiklerini doğrudan etkileyecek temel unsurlardan biri olmaya devam edecek.

Bankacılık sektöründe kredi kullanım eğilimleri, ekonomik aktivitenin yönünü ve iç talebin gücünü gösteren en önemli göstergelerden biri olarak öne çıkıyor.

Son aylarda reel net kredi kullanımında bir miktar yavaşlama gözlense de, genel eğilimin tarihsel ortalamalarla uyumlu seyrettiği görülüyor.

QNB ekonomistlerinin hazırladığı son araştırma ise bu yavaşlamanın kaynağına ışık tutuyor. Çalışmaya göre kredi büyüme hızındaki ivme kaybı, özellikle yabancı para (YP) kredilerden kaynaklanırken, Türk lirası (TL) cinsi kredilerde ise finansal koşulların sıkılığına rağmen istikrar korunuyor.

QNB: Kredi yavaşlamasının nedeni döviz krediler

RENKK Endeksi ile Kredi Kullanımının Takibi

QNB ekonomistleri Erkin Işık, Deniz Çiçek ve Şakir Oktay Gür tarafından hazırlanan raporda kredi kullanım dinamikleri ayrıntılı biçimde değerlendirildi.

Ekonomistler, kredi hareketlerini ölçmek ve trendleri daha sağlıklı biçimde yorumlamak amacıyla kendi geliştirdikleri “Reel Net Kredi Kullanımı” (RENKK) endeksini kullanıyorlar.

RENKK endeksi, bankacılık sektöründe haftalık kredi kullanım verilerini baz alıyor. Yabancı para kredilerdeki kur değişimlerinden kaynaklanan oynaklık etkisi temizlendikten sonra, ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) üzerinden enflasyondan arındırma yapılıyor.

Bu sayede elde edilen reel değerler, uzun vadeli trendden ayrıştırılıyor ve normalize edilerek endeks oluşturuluyor.

Bu endeksin sıfır seviyesinde olması, reel net kredi kullanımının tarihsel eğilimle uyumlu şekilde devam ettiğini gösteriyor.

Pozitif değerler, tarihsel ortalamanın üzerinde bir genişlemeye; negatif değerler ise trendin altında bir artışa işaret ediyor. Endeksin eşik değerinin altına düşmesi ise reel kredi kullanımında daralma olduğunu ortaya koyuyor.

Kredi Gruplarının Katkısı: En Güçlü Pay TL Ticari Kredilerde

QNB ekonomistlerinin yaptığı ayrıntılı hesaplamalarda, kredi büyümesini hangi kredi grubunun sürüklediği incelendi.

Bunun için üç ana kredi kategorisi kullanıldı: Tüketici kredileri (bireysel krediler ve kredi kartları dahil) Türk lirası cinsi ticari/kurumsal krediler

Yabancı para krediler

Haftalık kur etkisinden arındırılmış büyüme oranlarıyla yapılan ölçümlere göre, son 13 haftanın ortalama kredi büyüme oranı %0,55 seviyesinde gerçekleşti. Bu rakam yıllıklandırıldığında %32,9 gibi kayda değer bir büyümeye karşılık geliyor.

Söz konusu büyüme oranına katkı veren unsurlara bakıldığında: Tüketici kredilerinin katkısı 0,20 puan, TL cinsi ticari kredilerin katkısı 0,24 puan, YP kredilerin katkısı ise yalnızca 0,11 puan oldu.

Bu tablo, özellikle ticari kredilerin toplam büyümeye en yüksek katkıyı sağladığını, buna karşın yabancı para kredilerin büyümede sınırlayıcı bir rol oynadığını ortaya koyuyor.

Yabancı Para Kredilerde Düzenlemelerin Etkisi

2024 yılı başından itibaren kredi gruplarının katkıları farklı bir seyir izledi. Tüketici kredileri görece istikrarlı bir görünüm sergilerken, TL ticari krediler ilk yarıda zayıf kaldı.

Ancak sonraki dönemde toparlanma gösteren bu krediler son aylarda durağanlaştı. Yabancı para krediler ise daha dalgalı bir seyir izledi ve son dönemde bariz bir yavaşlama kaydetti.

Bu durumun arkasında düzenleyici otoritenin aldığı tedbirler var. Mart 2024’te Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yabancı para kredilerde aylık büyüme sınırını %1’den %0,5’e düşürdü. Ayrıca, daha önce geçerli olan bazı istisnalar da daraltıldı.

Böylece bankaların yabancı para kredi verme alanı daha da kısıtlandı. QNB ekonomistleri, bu düzenlemelerin YP kredi büyümesini sınırlayan en önemli faktör olduğunu belirtiyor. Bunun yanında, reel sektörde döviz kredilere olan talebin de düşmüş olabileceği ifade ediliyor.

TL Kredilerde Yüksek Reel Faizlere Rağmen Talep Korundu

Araştırmanın dikkat çeken bir diğer bulgusu ise TL kredilere yönelik talebin dayanıklılığı oldu. Mart ayından itibaren reel faiz oranları tarihsel olarak oldukça yüksek seviyelere çıkmış olmasına rağmen, kredi talebinde anlamlı bir gerileme gözlenmedi.

Bu durum, şirketlerin ve hanehalkının finansmana erişim ihtiyacının güçlü olduğunu ve yerli para üzerinden kredi kullanımına devam edildiğini gösteriyor.

RENKK Endeksinde 2024 Seyri

RENKK endeksinin 13 haftalık ortalaması, 2024 yılı genelinde sıfır ile eşik değer arasında kalarak düşük bir reel büyüme eğilimine işaret etti.

Yılın sonlarına doğru ise toparlanma gözlendi. 2025’in ilk çeyreğinde endeksin pozitif bölgeye geçmesi, reel kredi genişlemesinin tarihsel ortalamanın üzerinde seyrettiğini ortaya koydu.

Ancak nisan ayından itibaren aşağı yönlü bir hareket yaşandı ve ağustos başında endeks tekrar sıfır seviyesine geriledi.

Daha kısa vadeli hareketleri yansıtan 4 haftalık ortalama ise daha dalgalı bir görünüm sergiledi. Bu gösterge, son haftalarda negatife dönerek kredi büyümesindeki yavaşlamanın yakın dönemde devam ettiğini teyit etti.

Genel Değerlendirme: 2024’te Sınırlı Büyüme, 2025’te Belirsizlik

2024 yılı genelinde RENKK endeksi ve kredi büyüme verileri, reel kredi genişlemesinin tarihsel ortalamaların altında kaldığını ve daha çok sınırlı bir büyüme trendinin hakim olduğunu gösteriyor.

Özellikle yabancı para kredilerdeki daralma, toplam kredi büyümesini aşağı çekerken, TL kredilerdeki dirençli yapı dikkat çekiyor.

Önümüzdeki dönemde ise kredi gelişmeleri büyük ölçüde üç faktöre bağlı olacak: Para politikası ve düzenlemeler: TCMB’nin sıkı duruşunu sürdürmesi halinde kredi koşulları da sıkı kalmaya devam edecek.

Ekonomik aktivite ve iç talep: Reel sektörün yatırım iştahı ve hanehalkının tüketim eğilimi kredi talebini belirleyecek.

Döviz kurları ve faizler: Kur oynaklığı ve yüksek reel faizler, özellikle YP kredilerde belirleyici olmaya devam edecek.

QNB ekonomistleri, kredi büyümesinde yakın dönemde görülen yavaşlamanın, ağırlıklı olarak yabancı para kredilerden kaynaklandığını bir kez daha vurgularken, Türk lirası kredilerde talebin güçlü kalmasının altını çiziyor.

Bu tablo, bankacılık sektöründe kredi dinamiklerinin para politikası adımlarına duyarlılığını ve ekonomik aktivite üzerindeki kritik görevini bir kez daha ortaya koyuyor.