Perakende değişiyor: Alışverişin kuralları yazılıyor

TÜSİAD’ın yayımladığı “Perakende Pazarının Geleceği ve Küresel Trendler” başlıklı kapsamlı rapor, tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarında önemli bir dönüşüme işaret ediyor.

Perakende değişiyor: Alışverişin kuralları yazılıyor

Rapora göre, ikinci el ürünlere yönelik ilgi artarken, sürdürülebilirlik ve ekonomik kaygılar bu değişimin temelini oluşturuyor.

Özellikle genç tüketici kitlesi, hem çevresel etkileri hem de bütçe dostu seçenekleri dikkate alarak ikinci el alışverişe yöneliyor.

Raporda yer alan veriler, tüketici alışkanlıklarının artık sadece markaya, trende ya da yeni olana bağlı olmadığını açıkça ortaya koyuyor.

Katılımcıların %39’u önümüzdeki dönemde daha fazla ikinci el ürün satın almayı düşündüğünü belirtirken, bu oran günümüz perakende pazarındaki dinamiklerin ne yönde evrildiğini gösteriyor.

Bu eğilim sadece bireysel tercihlerden ibaret değil; aynı zamanda ekonomik dalgalanmalar, yükselen yaşam maliyetleri, bilinçli tüketim anlayışının yaygınlaşması ve sürdürülebilirlik gibi faktörlerin etkili bir sonucu olarak değerlendiriliyor.

Artık tüketiciler, "yeni" olana ulaşmak yerine, "ihtiyaca uygun ve kaliteli" olanı daha hesaplı ve çevre dostu yollarla elde etmenin yollarını araştırıyor.

Perakendede yeni dönem: Tüketici kontrolü ele aldı

Sağlık ve Güven Unsurları Ön Planda

İkinci el ürünlere ilginin artmasıyla birlikte, tüketicilerin satın alma kararlarında dikkat ettikleri kriterler de önem kazanıyor.

Araştırmaya katılanların %41’i, satın alacakları ürünün “sağlıklı ve güvenilir” olması gerektiğini vurguluyor.

Bu durum, özellikle kişisel kullanım ürünlerinde örneğin giysi, ayakkabı ya da elektronik eşya gibi– hijyen ve kalite standartlarının büyük bir görev aldığını gösteriyor.

Tüketiciler artık sadece fiyat avantajına değil, aynı zamanda ürünün önceki kullanım durumu, bakımı, garantisi ya da yenilenmiş olup olmamasına da dikkat ediyor.

Dolayısıyla, ikinci el ürün piyasasında faaliyet gösteren firmaların ve platformların bu beklentilere uygun çözümler sunması, tüketici güvenini kazanmak açısından kritik öneme sahip.

Sürdürülebilirlik Bilinci Yükseliyor

İkinci el alışveriş trendindeki artışın arkasındaki bir diğer önemli faktör ise çevre bilincinin artması. Küresel ısınma, karbon ayak izi ve kaynak israfı gibi çevresel sorunlar, tüketicileri daha sorumlu tercihler yapmaya yöneltiyor.

Yeni bir ürünün üretilmesi sürecinde kullanılan enerji, su ve ham madde gibi kaynaklar göz önüne alındığında, ikinci el ürün tercih etmek çevresel yükü ciddi anlamda azaltıyor.

Özellikle Z kuşağı ve Y kuşağı gibi genç nesiller, sadece ürün değil, aynı zamanda ürünün hikayesiyle de ilgileniyor.

Örneğin, “önceki sahibi kimdi, bu ürün ne kadar süre kullanıldı, neden elden çıkarıldı” gibi sorular, ikinci el alışverişi sadece maddi değil aynı zamanda duygusal bir deneyime dönüştürüyor.

Dijital Platformların Görevi Büyüyor

Son yıllarda ikinci el alışverişin dijitalleşmesi de bu alandaki büyümeyi hızlandırdı. Artık birçok tüketici, mobil uygulamalar ve çevrimiçi pazaryerleri aracılığıyla hem ürünleri kolayca listeleyebiliyor hem de ihtiyaç duyduklarına zahmetsizce ulaşabiliyor.

Kullanıcı yorumları, görsel içerikler ve güvenli ödeme sistemleri, ikinci el alışverişte karşılaşılan risklerin azalmasına yardımcı oluyor.

TÜSİAD raporunda bu noktaya da dikkat çekilerek, dijitalleşmenin ikinci el piyasasına şeffaflık ve erişilebilirlik kazandırdığı vurgulanıyor.

Ayrıca bazı platformlar, ürünleri profesyonelce yenileyerek ya da kontrol ederek “yenilenmiş” (refurbished) ürün kategorilerinde satışa sunuyor. Bu durum, özellikle elektronik ürünlerde tüketici güvenini artırıyor.

Moda ve Lüks Tüketimde De Değişim Rüzgârları

Bir dönem yalnızca bütçesi sınırlı bireylerin yöneldiği bir seçenek olarak görülen ikinci el alışveriş, günümüzde prestijli markaların bile iş modellerine dahil ettiği bir segment haline geldi.

Özellikle lüks giyim ve aksesuar markaları, kendi ikinci el satış kanallarını oluşturarak, hem sürdürülebilirlik mesajlarını güçlendiriyor hem de farklı müşteri segmentlerine ulaşabiliyor.

Bu alanda faaliyet gösteren butik mağazalar, çevrim içi lüks ikinci el platformları ve pop-up satış etkinlikleri, ikinci el alışverişi daha cazip ve güvenilir kılıyor.

Böylece, ikinci el ürünler yalnızca "ekonomik bir seçenek" olmanın ötesinde, "bilinçli bir yaşam tarzının tercihi" haline geliyor.

Tüketici Eğilimleri Sadece Fiyata Dayalı Değil

Raporun dikkat çeken bir başka yönü, tüketicilerin ikinci el ürün tercih ederken sadece daha ucuz olduğu için bu seçeneğe yönelmediğini ortaya koyuyor.

Katılımcılar, ürünlerin tekrar kullanıma sunulmasının çevresel etkilerini de göz önünde bulundurduklarını ifade ediyor.

Ayrıca bazı ürünler, örneğin vintage eşyalar ya da koleksiyon parçaları, yalnızca fiyat değil, estetik ve duygusal nedenlerle de tercih ediliyor.

Bu noktada, perakendecilerin ikinci el ürünleri yalnızca “ikinci kalite” olarak konumlandırmak yerine, bu ürünlerin değerini artıran iletişim stratejileri geliştirmesi önemli hale geliyor.

Markalar, sürdürülebilirlik vizyonlarını desteklemek amacıyla geri alım sistemleri, takas kampanyaları ve ödüllü geri dönüşüm programları sunarak bu yeni tüketici beklentilerine yanıt veriyor.

İkinci El Alışverişte Yeni Dönem

TÜSİAD’ın raporu, Türkiye’deki perakende sektörünün geleceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Tüketicilerin ikinci el ürünlere olan ilgisi artarken, bu eğilim sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal bilinçle de destekleniyor.

Hem bireysel kullanıcılar hem de kurumsal markalar için bu dönüşüm, yeni fırsatları beraberinde getiriyor.

İkinci el alışverişin artık yalnızca bir ihtiyaç değil, aynı zamanda bir tercih haline gelmesi, perakende dünyasında köklü bir değişimi işaret ediyor.

Sağlıklı, güvenilir ve çevre dostu ürünlerin ön plana çıktığı bu yeni dönemde, hem tüketiciler hem de işletmeler, daha bilinçli bir alışveriş kültürünün parçası olma yolunda ilerliyor.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Perakende Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Perakende Pazarının Geleceği ve Küresel Trendler” başlıklı kapsamlı rapor, kamuoyuna düzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı.

30 farklı ülkede toplamda 23 bin kişiyle gerçekleştirilen araştırmaya dayanan rapor, perakende sektörünün evrilen dinamiklerini ve tüketici eğilimlerini ortaya koyuyor.

Rapor, özellikle ikinci el alışverişin yükselen bir trend haline geldiğini, fiyat duyarlılığının arttığını ve markaların inovasyon odaklı çabalarının tüketici tercihlerinde belirleyici bir rol oynadığını vurguluyor.

Araştırma sonuçlarına göre tüketicilerin büyük bir çoğunluğu, yani yüzde 78’i, ürün ambalajlarının küçüldüğünü ancak fiyatların sabit kaldığını ya da arttığını fark ediyor. Bu durum, tüketicilerin fiyat-performans dengesi konusundaki duyarlılığının arttığını gösteriyor.

Katılımcıların yüzde 35’i ise artık marka bağlılığının satın alma kararlarında belirleyici bir faktör olmadığını düşünüyor.

Dahası, yalnızca yüzde 12’lik bir kesim, markaların kendileriyle güçlü ve sürdürülebilir bağlar kurduğuna inanıyor.

Raporun dikkat çekici bir diğer verisi, tüketicilerin gelecekteki alışveriş alışkanlıklarına ışık tutuyor. Katılımcıların yüzde 39’u, ilerleyen dönemlerde ikinci el ürünlere daha fazla yönelme eğiliminde olduğunu belirtiyor.

Bu veri, sürdürülebilirlik bilincinin arttığına ve ekonomik koşulların tüketici davranışlarında kalıcı değişimlere yol açtığına işaret ediyor.

Küresel Perakende Pazarı 18,6 Trilyon Dolara Ulaştı

Basın toplantısında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Tarım, Gıda, Hizmetler Yuvarlak Masa Başkanı İzzet Özilhan, sektördeki dijitalleşme ve otomasyon süreçlerine değindi.

Özilhan, dijital dönüşümün sadece teknolojik altyapıyı değil, aynı zamanda iş yapış şekillerini de kökten değiştirdiğini ifade etti.

Rutin operasyonların giderek daha fazla otomasyonla yürütüldüğünü belirten Özilhan, bu sayede insan kaynağının yaratıcı ve stratejik görevlerle daha etkin kullanılabildiğini dile getirdi.

Pandemi sonrası dönemde tüketicilerin beklentilerinin hızla değiştiğini belirten Özilhan, artık yalnızca ürün kalitesinin değil, aynı zamanda alışveriş deneyimi ve işlem hızı gibi faktörlerin de ön plana çıktığını söyledi.

Bu nedenle çok kanallı (omni-channel) satış stratejilerinin şirketler için bir tercih olmaktan çıkarak zorunluluk haline geldiğini vurguladı.

Küresel verileri paylaşan Özilhan, dünya genelinde perakende sektörünün 2024 itibarıyla 18,6 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştığını belirtti.

Türkiye açısından da sektörün oldukça stratejik bir konumda olduğunu vurgulayan Özilhan, perakendenin Türkiye'nin gayrisafi yurt içi hasılasındaki (GSYH) payının yüzde 14 seviyelerine yaklaştığını ve 10 milyonu aşkın kişiye doğrudan istihdam sağladığını aktardı.

Ayrıca tedarik zinciri yönetiminde esnekliğin artırılmasının, sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda hareket edilmesinin ve yapay zekâ tabanlı çözümlerin entegre edilmesinin sektörel başarının anahtarı olacağını sözlerine ekledi.

Veri Odaklı Perakende Dönemi Başladı

Toplantının devamında TÜSİAD Perakende Çalışma Grubu Başkanı Atilla Yerlikaya’nın moderatörlüğünde, “Perakendenin Küresel Rotası: Uluslararası Dinamikler ve Yerel Yansımaları” başlıklı bir panel gerçekleştirildi.

Panelde söz alan Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Yönetim Kurulu Başkanı Alp Önder Özpamukçu, sektörün karşı karşıya olduğu ekonomik ve yapısal zorluklara dikkat çekti.

Özpamukçu, özellikle perakendenin büyük ölçüde tarım ve hayvancılıkla bağlantılı olduğuna işaret ederek, bu alanlarda yaşanan sorunların doğrudan sektöre yansıdığını ifade etti.

Gıda perakendesinin önemine dikkat çeken Özpamukçu, her gün yaklaşık 70 milyon işlemin yalnızca gıda perakendecilerinin kasalarından geçtiğini belirtti.

Bu yüksek işlem hacminin aynı zamanda büyük bir veri potansiyeli oluşturduğunu dile getiren Özpamukçu, perakende sektörünün giderek daha fazla kişiselleştirilmiş hizmetler sunmaya yöneldiğini, tüketici alışkanlıklarının analiz edilerek “Siz bunu seversiniz, size bunu öneriyoruz” gibi kişiye özel tekliflerin gündeme geldiğini söyledi.

Ekonomik baskıların sektör üzerindeki etkilerini de değerlendiren Özpamukçu, kârlılık oranlarının ciddi şekilde gerilediğini ve birçok yatırımcının yatırım kararlarını ertelediğini ifade etti.

Bu gibi yatırım gerektiren alanlarda ilerlemenin ancak yapısal reformlarla mümkün olabileceğini dile getirdi.

Özpamukçu ayrıca, Türkiye'de enflasyonla mücadelede yalnızca talep daraltıcı önlemlerin yeterli olmayacağını, aynı zamanda arzı artıracak ve üretimi destekleyecek politikaların da devreye alınması gerektiğini savundu.

Tarımsal Destekte Türkiye Geri Planda

Panelin belki de en dikkat çekici bölümlerinden biri, Türkiye'nin tarımsal destek politikalarıyla ilgili yapılan karşılaştırmalardı.

Özpamukçu, Türkiye'de tarım sektörüne verilen desteğin yılda 3 milyar dolar seviyesini aşmadığını belirtirken, komşu ülke Yunanistan’ın ise yıllık 12 milyar dolar seviyesinde tarımsal destek sunduğuna dikkat çekti.

Bu durumun, gıda fiyatlarındaki farklılıkların nedenini açıklamak açısından önemli olduğunu söyleyen Özpamukçu, “Sonra neden onların fiyatları ucuz da bizde pahalı diye tartışıyoruz” diyerek, tarım politikalarının yeniden ele alınması gerektiğini vurguladı.

Geleceğin Perakendesi: Dayanıklılık, Sürdürülebilirlik ve Teknoloji

Raporun genel mesajı, perakende sektörünün geleceğinde esneklik, teknoloji entegrasyonu ve sürdürülebilirlik ilkelerinin belirleyici olacağı yönünde.

Tüketici alışkanlıkları hızla değişiyor; fiyat hassasiyeti artıyor, ikinci el ürünlere yönelik talep yükseliyor ve markalara olan duygusal bağlılık azalıyor.

Bu ortamda rekabetçi kalabilmek için işletmelerin, yenilikçi stratejiler geliştirmesi, veri temelli karar alma süreçlerine ağırlık vermesi ve müşteri deneyimini iyileştiren teknolojik çözümleri devreye alması gerekiyor.

TÜSİAD’ın yayımladığı bu rapor, hem küresel ölçekte hem de Türkiye özelinde perakende sektörünün karşılaştığı fırsatları ve tehditleri net bir şekilde ortaya koyuyor.