Kartta limit patlaması, ödemede alarm
Türkiye’de bireysel borçlanma alanında önemli bir risk artışı dikkat çekiyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi tarafından yayımlanan güncel veriler, özellikle kredi kartları ile kredili mevduat hesaplarında (KMH) geri ödenememe riskinin belirgin şekilde yükseldiğini ortaya koyuyor.
2024 yılının başından bu yana hız kazanan bu olumsuz tablo, faiz oranlarında son dönemde gözlenen sınırlı gerilemeye rağmen tersine dönmüş değil.

Risk Merkezi istatistiklerine göre, bireysel kredi kartlarında ve KMH’lerde “tasfiye olunacak alacak” oranları artış eğilimini sürdürüyor.

Bu oran, bankalar açısından tahsil edilmesi güç ya da imkânsız hale gelen borçları ifade ederken, aynı zamanda hanehalkının finansal dayanıklılığına ilişkin önemli bir gösterge olarak öne çıkıyor. Veriler, bireysel borçlulukta yapısal bir sorun oluşmaya başladığına işaret ediyor.

Harcamadan Hızlı Artan Limitler Alarm Veriyor
Özellikle kredi kartları, son yıllarda hanehalkının nakit ihtiyacını karşılamak için en sık başvurulan finansman araçlarından biri haline geldi.

Yüksek enflasyon, artan yaşam maliyetleri ve gelir artışının sınırlı kalması, vatandaşları harcamalarını kredi kartları üzerinden finanse etmeye yöneltti. Ancak bu durum, geri ödeme kapasitesinin zorlanmasına ve borçların çevrilememesine yol açıyor.

TBB Risk Merkezi verileri, kredi kartı borçlarında gecikmeye düşen kişi sayısında da belirgin bir artış yaşandığını gösteriyor.
Borcunu zamanında ödeyemeyen bireylerin sayısındaki yükseliş, tasfiye olunacak alacak oranlarının neden tırmandığını da açıklıyor.
Aynı eğilim kredili mevduat hesaplarında da görülüyor. Banka hesabına tanımlanan ek limitler, kısa vadede likidite sağlasa da uzun vadede borç yükünü ağırlaştırıyor.
Faiz oranlarında yılın ikinci yarısında gözlenen kısmi düşüşe rağmen risk oranlarının artmaya devam etmesi dikkat çekici bir unsur olarak değerlendiriliyor.
Normal koşullarda faizlerin gerilemesi, borçluların ödeme yükünü hafifletirken, mevcut tabloda bu etkinin sınırlı kaldığı görülüyor.
Uzmanlar, bunun temel nedenini hane gelirlerinin enflasyon karşısında yeterince artmaması ve borç stokunun zaten yüksek seviyelere ulaşmış olmasıyla açıklıyor.
Kredili mevduat hesapları, özellikle düzenli geliri olan ancak nakit akışı dönemsel olarak bozulan bireyler için cazip bir araç olarak öne çıkıyor.
Ancak KMH faizlerinin kredi kartlarına kıyasla dahi yüksek seviyelerde seyretmesi, bu hesapların sürdürülebilir bir finansman aracı olmaktan uzaklaşmasına neden oluyor. Risk Merkezi verileri, KMH borçlarında da gecikme ve tahsilat sorununun hız kazandığını ortaya koyuyor.
Bankacılık sektörü açısından bakıldığında, bireysel alacaklardaki bu bozulma yakından izleniyor. Tasfiye olunacak alacak oranlarının yükselmesi, bankaların karşılık ayırma yükümlülüklerini artırırken, kârlılık üzerinde de baskı oluşturuyor.
Her ne kadar sektör genelinde sermaye yeterliliği güçlü görünse de, bireysel kredilerdeki bozulmanın yaygınlaşması temkinli bir duruşu zorunlu kılıyor.
Ekonomistler, mevcut risk artışının yalnızca faiz oranlarıyla açıklanamayacağı görüşünde birleşiyor. Gelir dağılımındaki bozulma, artan zorunlu harcamalar ve tüketimin borçlanma yoluyla sürdürülmesi, sorunun daha derin bir yapısal nitelik taşıdığını gösteriyor.
Özellikle dar ve orta gelirli kesimlerin kredi kartı ve KMH borçlarına daha fazla yüklenmesi, finansal kırılganlığı artıran bir unsur olarak öne çıkıyor.
Önümüzdeki dönemde riskin seyrini belirleyecek en önemli faktörlerden biri, hane gelirlerinde yaşanacak gelişmeler olacak.
Reel gelir artışı sağlanamadığı sürece, faiz oranlarında yaşanabilecek olası düşüşlerin borç ödeme performansını tek başına iyileştirmesi beklenmiyor. Bu durum, bireysel borçlanma alanında daha ihtiyatlı politikaların gündeme gelmesine yol açabilir.
TBB Risk Merkezi verileri, kredi kartları ve kredili mevduat hesaplarında riskin artmaya devam ettiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Faizlerdeki sınırlı gerilemeye rağmen tasfiye olunacak alacak oranlarının yükselmesi, bireysel finansman dengesinde ciddi bir bozulmaya işaret ediyor.
Hem bankalar hem de bireyler açısından dikkatle izlenmesi gereken bu tablo, önümüzdeki dönemde ekonomi politikalarının önemli başlıklarından biri olmaya aday görünüyor.
Son dönemde Türkiye’de bireysel borçlanma dinamiklerine ilişkin dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. QNB ekonomistlerinin yayımladığı analiz, özellikle kredi kartları ve kredili mevduat hesapları (KMH) üzerinden şekillenen borçlanma eğilimlerinde önemli risk sinyallerine işaret ediyor.
Veriler, 2025 yılı itibarıyla kredi kartı harcamalarında yüksek oranlı artışlar görülmesine karşın, kredi kartı limitlerindeki büyümenin bu artışın da ötesine geçtiğini ortaya koyuyor.
Bu durum, hanehalkının gelecekte kullanabileceği borç kapasitesinin hızla genişlediğini ve finansal kırılganlıkların artabileceğini düşündürüyor.
GSYH’ye Oranla Tarihi Limit Genişlemesi
Analize göre, kredi kartlarında her an kullanılabilir durumda bulunan toplam limitlerin gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı yüzde 16,7 seviyesine yükselmiş durumda.
Bu oran, yalnızca son bir yıl içinde 3,5 puan artış gösterirken, son üç yıllık dönemdeki artış toplamda 11,3 puanı buluyor.
Böylesine hızlı bir yükseliş, kredi kartlarının tüketim aracı olmanın ötesine geçerek, adeta sürekli açık bir kredi kanalı gibi kullanılmaya başlandığını gösteriyor.
Limitlerin GSYH’ye oranla bu ölçüde büyümesi, ekonomik yavaşlama ya da gelir artışının sınırlı kaldığı dönemlerde borç geri ödeme risklerini artırabilecek bir unsur olarak değerlendiriliyor.
Kredi kartı harcamalarının 2025 yılı boyunca güçlü seyrini koruduğu görülse de, limitlerdeki artış hızının harcamaların önüne geçmesi dikkat çekici bulunuyor.
Bu tablo, tüketicilerin henüz kullanmadıkları ancak istedikleri anda erişebilecekleri yüksek tutarlı bir borç kapasitesine sahip olduklarını ortaya koyuyor.
Ekonomistler, bu durumun özellikle enflasyonist ortamda tüketimi kısa vadede desteklese bile, orta ve uzun vadede finansal istikrar açısından soru işaretleri doğurabileceğine vurgu yapıyor.
Öte yandan, kredi kartı borçlarının geri ödenmesinde sorun yaşanan hesapları ifade eden “tasfiye olunacak kredi kartı” oranlarındaki artış da bu riskleri somutlaştırıyor.
2024 yılının başında yüzde 1,5 seviyesinde bulunan tasfiye olunacak kredi kartı oranı, 2025 Ekim ayı itibarıyla yüzde 4,4’e yükselmiş durumda.
Bu artış, sadece sayısal bir yükseliş değil; aynı zamanda borçlanma kapasitesi ile ödeme gücü arasındaki dengenin bozulmaya başladığının da bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Söz konusu oran, 2024 yılının sonunda yüzde 3,1 seviyesine ulaşmış, 2025 yılı boyunca ise artış trendini sürdürmüştü.
Bu süreçte kredi kartı limitleri genişlerken, borçlarını zamanında ödeyemeyen kart kullanıcılarının oranının da hızla yükselmesi, finansal sistem açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Ekonomistler, bu eğilimin devam etmesi halinde bankaların tahsilat risklerinin artabileceğini ve bireysel borçluluk kaynaklı sorunların daha görünür hale gelebileceğini belirtiyor.
Benzer bir tablo, kredili mevduat hesaplarında da (KMH) gözleniyor. Ek hesap olarak da bilinen bu ürünlerde, tasfiye olunacak kredi oranı 2024 Ocak ayında yüzde 2,2 düzeyindeyken, 2025 Ekim ayında yüzde 4,3’e yükseldi.
Kolay Borç, Zor Geri Ödeme
KMH’ler genellikle kısa vadeli nakit ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılan esnek kredi araçları olsa da, bu hesaplarda da geri ödeme sorunlarının artması, hanehalkı nakit akışındaki sıkışıklığın bir başka göstergesi olarak yorumlanıyor.
Son yıllarda kredi kartı ve KMH faiz oranlarının, piyasa faizlerinden görece bağımsız şekilde belirlendiği biliniyor.
Uzun bir süre boyunca bu ürünlerde yüksek faiz oranları uygulanırken, 2024 yılının yaz aylarından itibaren kademeli faiz indirimlerine gidildi.
Buna rağmen, tasfiye olunacak hesap oranlarının yükselmeye devam etmesi, yalnızca faiz seviyelerinin değil, gelir artışı, enflasyon ve borçlanma alışkanlıkları gibi daha geniş ekonomik faktörlerin de belirleyici olduğunu gösteriyor.
Verilere göre, 2024 Nisan ile 2025 Temmuz döneminde KMH işlemlerinde uygulanabilecek azami akdi faiz oranı yüzde 5 seviyesinde sabit tutuldu. Ağustos 2025’te bu oran yüzde 4,75’e indirilirken, Ekim 2025’te yüzde 4,5 seviyesine çekildi.
Faiz oranlarında yapılan bu indirimlere rağmen, KMH’lerdeki tasfiye oranlarının artış göstermesi, borçluların ödeme güçlüğünün yapısal nedenlere dayandığını düşündürüyor.
Limitler Şişiyor, Risk Büyüyor
Uzmanlar, kredi kartı ve KMH limitlerindeki hızlı genişlemenin, kısa vadede tüketimi canlı tutsa da, uzun vadede borç sürdürülebilirliği açısından risk oluşturabileceği uyarısında bulunuyor.
Faiz İndi, Batık Oranları Yükseldi
Özellikle gelir artışının enflasyonun gerisinde kaldığı bir ortamda, yüksek limitler ve kolay erişilebilir kredilerin, bireyleri farkında olmadan daha yüksek bir borç yükünün altına sokabileceği ifade ediliyor.
Kart ve Ek Hesaplarda Kırılganlık Artıyor
QNB ekonomistlerinin analizinde ortaya konan veriler, Türkiye’de bireysel borçlanmanın yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor.
Kredi Kartlarında Sessiz Tehlike
Kredi kartı ve KMH limitleri hızla büyürken, bu borçların geri ödenmesinde yaşanan sorunların da aynı hızla artması, finansal sistemin ve hanehalkı dengelerinin dikkatle izlenmesini zorunlu kılıyor.
Borç Var Ama Ödeme Gücü Zayıflıyor
Önümüzdeki dönemde hem bankacılık sektörü hem de politika yapıcılar açısından, borçlanma eğilimlerini dengeleyici ve finansal farkındalığı artırıcı adımların önemi daha da artacak gibi görünüyor.