Enflasyon fren yaptı, Ekonomik güven yeniden yükselişe geçti

Tüketici ve reel sektör gibi ekonominin farklı kesimlerinin genel ekonomik duruma ilişkin beklentilerini ortaya koyan güven endekslerinde yılın son aylarında dikkat çekici bir yükseliş gözlemlendi.

Enflasyon fren yaptı, Ekonomik güven yeniden yükselişe geçti

Bu artış, sadece kısa vadeli bir hareket olarak değil, aynı zamanda ekonomik aktörlerin geleceğe yönelik beklentilerinde de belirgin bir iyimserliğin işareti olarak yorumlanabilir.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

Enflasyon Umudu Arttı, Güven Endeksleri Ayağa Kalktı

Özellikle tüketici ve üretici tarafındaki oyuncuların ekonomik görünüm hakkındaki algılarındaki olumlu değişim, piyasa dinamiklerini ve ekonomik karar alma süreçlerini doğrudan etkileyen bir faktör olarak öne çıktı.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

Beklentilerde Dönüm Noktası: Güven Tırmanıyor, Enflasyon Geri Çekiliyor

Pariterium Danışmanlık şirketinin kurucusu Dr. İsmet Demirkol, bu yükselişi değerlendirirken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) izlediği sıkı para politikasının etkisine dikkat çekti.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

Sıkı Para, Güçlenen Güven: Ekonomide Algı Tersine Dönüyor

Dr. Demirkol, “Merkez Bankası’nın faiz politikasındaki sıkı duruşu, özellikle enflasyon verilerindeki gerilemeyi de beraberinde getiriyor.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

Risk Algısı Azalıyor, Ekonomik Güven Yeniden İnşa Ediliyor

Bu durum, tüketici ve reel sektör güven endekslerinde yukarı yönlü bir hareketi tetikleyen önemli etkenlerden biri” şeklinde açıklamada bulundu.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

CDS Geriledi, Beklentiler Değişti: Ekonomide Psikolojik Eşik Aşılıyor

Gerçekten de sıkı para politikası, ekonomide fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik güçlü bir sinyal verirken, bu durum ekonomik aktörlerin beklentilerini doğrudan etkileyebiliyor.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

Enflasyon Fren Yaptı, Ekonomik Güven Yeniden Yükselişe Geçti

Özellikle enflasyonun düşüş eğilimine girmesi, hem reel sektörün hem de hane halkının gelecek dönem planlarını daha güvenli bir şekilde yapabilmelerine olanak tanıyor.

Enflasyon geri çekilirken güven endeksleri güç kazanıyor

Enflasyon Geri Çekilirken Güven Endeksleri Güç Kazanıyor

Yılın son aylarında gözlemlenen bu yükseliş, sadece güven endekslerinde sınırlı kalmadı; aynı zamanda piyasa katılımcıları, reel sektör temsilcileri ve hane halkının 12 aylık döneme ilişkin enflasyon beklentilerinde de önemli bir gerileme görüldü. Bu gelişme, ekonomide ileriye dönük olumlu beklentilerin güçlenmesinde etkili oldu.

Enflasyon Gerilerken Ekonomide Güven Hızla Toparlanıyor

Enflasyon beklentilerindeki bu düşüş, bireylerin ve işletmelerin harcama, yatırım ve tasarruf kararlarını daha rahat alabilmelerini sağlıyor.

Enflasyon Düşüşte, Ekonomik Güven Yeniden Sahneye Çıkıyor

Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde, ekonomik aktörler belirsizlikten kaynaklı olarak daha temkinli davranırken, beklentilerdeki düşüş, bu temkinliliğin azalmasına ve ekonomik aktivitelerin canlanmasına zemin hazırlıyor.

Fiyat Baskısı Azaldı, Güven Endeksleri Yukarı Döndü

Ekonomik güven endekslerinin yükselmesi ve enflasyon beklentilerinin gerilemesi, birbirini destekleyen iki unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Enflasyonun Gölgesi Dağılırken Ekonomik Güven Güçleniyor

Güven endekslerinde yaşanan artış, ekonomik aktörlerin mevcut durumu ve geleceğe ilişkin öngörülerini yansıtırken, enflasyon beklentilerindeki gerileme de bu iyimserliğin temel dayanaklarından birini oluşturuyor.

Enflasyon Geri Adım Attı, Güven Endeksleri Öne Çıktı

Hane halkı açısından bakıldığında, düşük enflasyon beklentisi, tüketim kararlarını daha öngörülebilir bir şekilde almalarını sağlarken, reel sektör açısından da maliyet planlaması ve yatırım stratejilerini daha sağlıklı bir şekilde oluşturabilme imkanı sunuyor.

Dr. Demirkol’un da belirttiği üzere, TCMB’nin sıkı para politikası ve faiz oranlarındaki istikrar, enflasyon görünümünü iyileştirmede kritik bir görev alıyor.

Bu süreç, güven endekslerinde yukarı yönlü bir hareketin gerçekleşmesini sağlayan ana unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.

Özellikle yılın son çeyreğinde, ekonomik aktörlerin beklentilerinde görülen olumlu değişim, politika yapıcılar açısından da önemli bir gösterge niteliği taşıyor.

Çünkü güven endeksleri, ekonomik karar alıcıların ve piyasaların nabzını tutan göstergeler olarak ekonomik trendleri öngörmede önemli bir araç olarak kullanılıyor.

Yılın son dönemine ilişkin veriler, sadece kısa vadeli bir iyimserlik değil, aynı zamanda orta vadeli ekonomik beklentilerde de olumlu bir değişim olduğunu gösteriyor.

Güven endekslerindeki artış, tüketici güveninde ve iş dünyası güveninde eş zamanlı bir yükselişle destekleniyor.

Bu durum, hane halkının gelir ve harcama beklentilerinin iyileştiğine ve işletmelerin üretim, yatırım ve istihdam planlarında daha cesur adımlar atabileceğine işaret ediyor.

Ekonomik güvenin artması, dolayısıyla, makroekonomik istikrarın güçlenmesine katkı sağlayan bir unsur olarak öne çıkıyor.

Bununla birlikte, reel sektör temsilcileri ve hane halkı arasındaki enflasyon beklentilerindeki gerileme, piyasanın genel olarak fiyat istikrarına yönelik duyarlılığının arttığını gösteriyor.

Yüksek enflasyon dönemlerinde tüketici ve üretici güveni olumsuz etkilenirken, beklentilerdeki düşüş, ekonomik aktörlerin geleceğe yönelik daha sağlıklı kararlar alabilmesini mümkün kılıyor. Bu da ekonomide sürdürülebilir büyüme ve istikrar için önemli bir zemin oluşturuyor.

Ekonomistler ve piyasa analistleri, güven endekslerindeki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki gerilemenin birbiriyle bağlantılı olduğunu vurguluyor.

Güven endekslerinde gözlemlenen iyileşme, ekonomik aktörlerin mevcut ekonomik duruma dair algılarının olumlu olduğunu gösterirken, enflasyon beklentilerindeki düşüş, bu algının destekleyici unsurlarından birini oluşturuyor.

Özellikle tüketici güveninin artması, hane halkının tüketim harcamalarını artırmasına ve dolayısıyla ekonomik canlanmayı desteklemesine olanak tanıyor.

Reel sektör güveninin yükselmesi ise yatırımların ve üretim planlarının daha istikrarlı bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.

Yılın son aylarında gözlenen ekonomik güven artışı ve enflasyon beklentilerindeki düşüş, ekonomide ileriye dönük iyimserliğin güçlendiğini gösteriyor.

TCMB’nin sıkı para politikası, güven endekslerindeki yükselişin ve enflasyon beklentilerindeki gerilemenin arkasındaki temel etkenlerden biri olarak öne çıkıyor.

Bu durum, hem hane halkı hem de reel sektör açısından geleceğe dair daha sağlıklı ekonomik planlamaların yapılabilmesine olanak tanıyor.

Güven endekslerindeki artış ve enflasyon beklentilerindeki gerileme, ekonominin istikrar kazanması ve büyüme potansiyelinin güçlenmesi açısından umut verici göstergeler olarak değerlendiriliyor.

Ekonomik aktörlerin geleceğe dair olumlu beklentilerinin artması, sadece kısa vadeli bir iyimserlik yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda uzun vadeli ekonomik istikrar ve büyüme için de kritik bir görev alıyor.

Hane halkı ve reel sektörün güven seviyesindeki yükseliş, yatırımların ve tüketimin artmasına yol açarken, enflasyon beklentilerindeki düşüş, fiyat istikrarının sağlanmasına katkıda bulunuyor.

Bu iki unsurun bir arada hareket etmesi, ekonomide sürdürülebilir bir iyimserlik ortamının oluşmasını sağlıyor.

Tüketici, reel sektör ve hizmetler gibi ekonominin temel bileşenlerinin genel ekonomik görünüme ilişkin algı ve beklentilerini yansıtan güven endeksleri, yılın son çeyreğinde belirgin bir toparlanma eğilimi gösterdi.

Bu iyileşme süreciyle eş zamanlı olarak enflasyon beklentilerinde de aşağı yönlü bir hareketin gözlenmesi, ekonomide dengelenme sürecinin güçlendiğine işaret eden önemli göstergeler arasında yer aldı.

Ekonomik güven endeksi, yıl içerisinde dalgalı bir seyir izledi. Mart ayında eşik değer olarak kabul edilen 100 seviyesine ulaşarak iyimserlik bölgesine giren endeks, bu noktadan sonra yeniden zayıflama eğilimine girdi.

Özellikle yaz aylarında etkisini artıran belirsizlikler nedeniyle düşüş gösteren endeks, temmuz ayında 96,3 seviyesine kadar gerileyerek yılın en düşük değerlerinden birini gördü.

Ancak temmuz ayından itibaren başlayan kademeli toparlanma süreci, sonbahar aylarında daha belirgin hale geldi.

Kasım ve aralık aylarında 99,5 seviyesine yükselen ekonomik güven endeksi, böylece son sekiz ayın en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. Bu gelişme, henüz tam anlamıyla iyimserlik eşiği aşılmasa da ekonomiye yönelik algının güçlendiğini ortaya koydu.

Tüketici güven endeksi tarafında da benzer bir tablo dikkat çekti. Endeks, 2025 yılına yılın en düşük seviyesi olan 81 puanla başladı.

Bu durum, hanehalkının ekonomik beklentilerinde temkinli ve ihtiyatlı bir duruş sergilediğini gösterdi. Yılın ilerleyen aylarında, özellikle enflasyon beklentilerindeki düşüş ve finansal istikrara ilişkin olumlu sinyallerle birlikte tüketici güveninde sınırlı bir toparlanma yaşandı.

Her ne kadar endeks yıl boyunca dalgalı bir seyir izlese de yılı 83,5 seviyesinde tamamladı. Bu artış, tüketicilerin ekonomik koşullara ilişkin algısında kısmi bir iyileşmeye işaret etti.

Reel kesim güven endeksi ise yıl içinde en dikkat çekici toparlanmayı sergileyen göstergelerden biri oldu. Yıla 102,6 seviyesinden başlayan endeks, ilk yarıda yaşanan mali sıkılaşma ve iç talepteki yavaşlama nedeniyle haziran ayında 98,4 seviyesine kadar geriledi.

Bu düşüş, reel sektörün kısa vadeli beklentilerinde bir bozulma yaşandığını gösterse de takip eden aylarda tablo tersine döndü.

Üretim, siparişler ve ihracata ilişkin beklentilerde görülen iyileşmeyle birlikte reel kesim güven endeksi yeniden yükselişe geçti.

Aralık ayında 103,7 seviyesine ulaşan endeks, son iki yılın en yüksek değerini kaydederek reel sektörün ekonomiye bakışında güçlü bir toparlanmaya işaret etti.

Hizmet sektörü güven endeksi de yıl boyunca inişli çıkışlı bir görünüm sergiledi. Turizm, ulaştırma ve ticaret gibi alt sektörlerdeki dönemsel etkiler nedeniyle dalgalı bir seyir izleyen endeks, yılın son aylarında belirgin bir yükseliş gösterdi.

Aralık ayında 112,3 seviyesine ulaşan hizmet sektörü güven endeksi, son dokuz ayın en yüksek değerini kaydederek hizmetler tarafında beklentilerin güçlü olduğunu ortaya koydu.

Güven endekslerindeki bu toparlanmaya paralel olarak enflasyon beklentilerinde de kayda değer bir gerileme yaşandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), reel sektör ve finansal sektör temsilcileri ile ekonomist ve profesyonellerden oluşan toplam 65 katılımcıyla gerçekleştirdiği aralık ayı Piyasa Katılımcıları Anketi’nin sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Anket sonuçları, kısa ve orta vadeli enflasyon beklentilerinde düşüş eğiliminin sürdüğünü gösterdi.

Buna göre, bir önceki ankette yüzde 1,16 olarak ölçülen aralık ayı tüketici fiyat endeksi (TÜFE) artışı beklentisi, son anket döneminde yüzde 1,08’e geriledi.

Bu düşüş, aylık enflasyonun ivme kaybettiğine yönelik algının güçlendiğine işaret etti. Cari yıl sonu TÜFE artışı beklentisi de yüzde 32,20 seviyesinden yüzde 31,17’ye gerileyerek enflasyonla mücadelede olumlu bir beklenti oluştuğunu gösterdi.

Orta vadeli beklentilerde de benzer bir iyileşme dikkat çekti. TÜFE artış beklentisi 12 ay sonrası için yüzde 23,49’dan yüzde 23,35’e düşerken, 24 ay sonrası için beklenti yüzde 17,69’dan yüzde 17,45 seviyesine geriledi. Bu veriler, fiyat istikrarına yönelik güvenin kademeli olarak arttığını ortaya koydu.

Pariterium Danışmanlık şirketinin kurucusu Dr. İsmet Demirkol, güven endeksleri ile enflasyon beklentilerindeki bu gelişmeleri değerlendirerek, Türkiye ekonomisinde son dönemde oluşan olumlu havaya dikkat çekti.

Demirkol, Türkiye’nin beş yıllık kredi risk priminde (CDS) yaşanan düşüşün, ekonomik güven endeksleri üzerinde de olumlu bir etki yarattığını belirtti.

CDS’teki gerilemenin, uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye yönelik risk algısının azaldığını gösterdiğini vurguladı.

TCMB’nin kararlı şekilde sürdürdüğü sıkı para politikasının, enflasyon görünümünde iyileşmenin daha net hissedilmesini sağladığını ifade eden Demirkol, bu durumun güven endekslerindeki yukarı yönlü hareketin temel nedenlerinden biri olduğunu dile getirdi.

Merkez Bankası’nın yeniden faiz indirim sürecine girmesiyle birlikte tahvil piyasasında alımların artmasının da beklentileri desteklediğini söyledi.

Demirkol ayrıca, döviz kuru riskinin mevcut koşullar altında önemli ölçüde azalmış olmasının ekonomiye yönelik algıyı güçlendirdiğini ifade etti.

Euro/dolar paritesinin 1,17 seviyeleri civarında seyretmesinin, Türkiye’de özellikle Euro bölgesine ihracat yapan sanayiciler açısından avantaj yarattığını belirtti. Bu durumun, ihracat gelirlerini destekleyerek reel sektör güvenine olumlu yansıdığını söyledi.

Doların görece düşük seyretmesi ve petrol fiyatlarındaki gerilemenin devam etmesinin de ticari faaliyetler üzerinde olumlu etkiler yarattığına dikkat çeken Demirkol, enerji maliyetlerindeki düşüşün enflasyonla mücadeleyi destekleyen önemli bir unsur olduğunu vurguladı.

TCMB’nin 2026 yılına kadar enflasyonu düşürmeye yönelik sıkı para politikası duruşunu sürdüreceği yönündeki beklentilerin, hem döviz kuru riskini sınırladığını hem de ekonomik aktörlerin geleceğe daha iyimser bakmasını sağladığını ifade etti.

Güven endekslerindeki toparlanma ile enflasyon beklentilerindeki gerileme, Türkiye ekonomisinde dengelenme sürecinin ilerlediğini gösteren önemli sinyaller olarak öne çıkıyor.

Bu gelişmeler, hem tüketicilerin hem de reel sektörün ekonomik görünümüne dair daha olumlu bir beklenti içine girdiğini ortaya koyarken, önümüzdeki dönemde istikrarın korunmasının bu kazanımların kalıcı hale gelmesi açısından kritik önem taşıdığına işaret ediyor.