Çalışan sayısı zirvede, Sendikalılık dipte
Türkiye’de çalışan işçi sayısı artarken, sendikalı işçi sayısında önemli bir düşüş yaşanıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2025 yılı Temmuz ayı verilerine göre, son altı aylık dönemde toplam işçi sayısı 461 bin 410 kişi artış gösterdi.
Bu artışla birlikte ülkedeki toplam işçi sayısı 17 milyon 326 bin 183’e yükseldi. Ancak aynı dönemde sendikalı işçi sayısı yaklaşık 95 bin kişi azalarak 2 milyon 429 bin 263’e geriledi. Bu düşüş, Türkiye'deki sendikalılık oranının yüzde 14,79’dan yüzde 14,02’ye gerilemesine neden oldu.
İşçi Sayısında Artış, Sendikalı Sayısında Düşüş
Türkiye’de kayıtlı işçi sayısı son yıllarda düzenli olarak artış gösteriyor. 2025 yılının ilk altı ayında da bu eğilim devam etti.
Özellikle hizmet sektörü ve sanayi gibi alanlarda istihdam edilen işçi sayısındaki artış dikkat çekici düzeydeydi.
Ancak toplam işçi sayısındaki bu artış, sendikalı işçi sayısında benzer bir artışı beraberinde getirmedi. Aksine, sendikalı işçi sayısı gözle görülür biçimde azaldı.
Bu gelişme, sendikaların hem örgütlenme kapasiteleri hem de işçilerin sendikalara yönelik ilgisi açısından önemli soruları gündeme getirdi.
Toplam işçi sayısındaki yüzde 2,73’lük artışa karşılık, sendikalı işçi sayısında yüzde 3,76’lık bir düşüş yaşandı. Bu durum, sendikalılık oranında yaklaşık 0,77 puanlık bir azalmaya yol açtı.
Sektörel Dağılımda Dengesizlikler
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre, işçilerin büyük çoğunluğu hâlâ sendikasız olarak çalışıyor.
17 milyonu aşkın işçinin sadece yaklaşık 2,4 milyonu bir sendikaya üye. Sektörel bazda bakıldığında ise, özellikle inşaat, turizm, tarım ve perakende gibi alanlarda sendikalaşma oranı oldukça düşük kalmaya devam ediyor. Buna karşın kamuya bağlı şirketlerde, maden ve metal sektörlerinde sendikalılık oranı görece yüksek.
Buna rağmen sendikalı işçi sayısındaki düşüş, geleneksel olarak güçlü sendikalaşmanın olduğu sektörlerde de gözlemleniyor.
Uzmanlar, bu düşüşte iş güvencesizliğinin artması, taşeronlaşma, esnek çalışma modellerinin yaygınlaşması ve sendika karşıtı politikaların etkili olduğunu belirtiyor.
Sendikalara Güven Azalıyor mu?
Uzmanlar, sendikalı işçi sayısındaki azalmanın sadece yapısal değil, aynı zamanda sosyolojik bir boyutu olduğuna da dikkat çekiyor.
Özellikle genç işçilerin sendikalara olan ilgisinin düşük olduğu belirtiliyor. Bunun nedenleri arasında ise sendikaların günümüz çalışma koşullarına yeterince yanıt verememesi, işçilerin taleplerini karşılamada yetersiz kalması ve sendikaların siyasi kimliklerle ilişkilendirilmesi gibi faktörler öne çıkıyor.
Ayrıca işverenlerin sendika karşıtı tutumları, işçilerin örgütlenmesini zorlaştırıyor. Birçok işyerinde sendikalaşmak isteyen çalışanların işten çıkarıldığı ya da çeşitli mobbing uygulamalarıyla karşı karşıya kaldığı da bilinen bir gerçek. Bu durum, sendikalı olmanın bir tür “risk” olarak görülmesine neden oluyor.
Yasal Düzenlemelerin Etkisi
Türkiye’de sendikal haklara ilişkin yasal çerçeve de bu düşüşü etkileyen faktörlerden biri. 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, işçilerin sendika kurma ve üye olma hakkını tanısa da, uygulamada bu hakların kullanımında ciddi engeller olduğu sıkça dile getiriliyor.
Özellikle işyerinde yetki tespiti süreçlerinin uzun sürmesi, işçilerin sendikalı olduktan sonra toplu sözleşme haklarından yararlanmasının önünde önemli bir engel oluşturuyor.
Ayrıca bazı uzmanlar, E-Devlet üzerinden sendika üyeliği yapılabilmesine rağmen, işçilerin bu konuda yeterince bilinçli olmadığını ve işveren baskısı nedeniyle çekimser kaldıklarını belirtiyor.
Son dönemde yaşanan ekonomik dalgalanmalar da sendikalı işçi sayısındaki gerilemede önemli bir görev alıyor. İşsizlik oranlarındaki artış, enflasyon baskısı ve alım gücündeki azalma gibi nedenlerle işçiler öncelikli olarak gelir güvencesine odaklanıyor.
Bu süreçte sendikal mücadeleye katılmak yerine işini korumaya öncelik veren işçiler, sendikalaşmayı ikinci planda tutabiliyor. Ayrıca bazı sendikaların aidat politikaları da eleştiri konusu.
Aidatların yüksek bulunması ya da aidat karşılığında yeterli hizmetin alınamaması, işçilerin sendikalara olan mesafesini artırabiliyor.
Uluslararası Karşılaştırma: Türkiye Nerede Duruyor?
Uluslararası düzeyde sendikalılık oranlarına bakıldığında, Türkiye’nin bu alanda gerilerde kaldığı görülüyor.
OECD ülkeleri arasında Türkiye, en düşük sendikalılık oranına sahip ülkeler arasında yer alıyor. Örneğin, İskandinav ülkelerinde bu oran yüzde 60-70 seviyelerinde seyrederken, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde de yüzde 20’nin üzerinde seyrediyor.
Türkiye’nin yüzde 14 seviyesine kadar gerileyen sendikalılık oranı, örgütlü işgücü açısından ciddi bir zafiyetin göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Gelecek İçin Ne Yapılmalı?
Sendikalı işçi sayısındaki bu azalış, sadece sendikaların değil, tüm toplumsal yapının yeniden düşünmesi gereken bir alan olarak karşımızda duruyor.
Uzmanlar, sendikaların mevcut yapılarının daha şeffaf, demokratik ve katılımcı hale getirilmesi gerektiği görüşünde.
Ayrıca genç işçilerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, dijital çağın gerekliliklerine uygun örgütlenme modellerinin geliştirilmesi öneriliyor.
Devletin ise sendikal hakların kullanımını kolaylaştıracak adımlar atması, sendikal faaliyetlere karşı işveren kaynaklı baskıların önüne geçmesi ve sendikaların toplu sözleşme yapabilme süreçlerini hızlandırması gerektiği ifade ediliyor.
Türkiye’de işçi sayısı artarken, sendikalı işçi sayısındaki azalma ve sendikalılık oranındaki düşüş, dikkatle izlenmesi gereken bir eğilimi ortaya koyuyor.
Bu durum, hem işçi haklarının korunması hem de demokratik iş ilişkilerinin sağlıklı şekilde sürdürülmesi açısından kritik önemde.
Sendikaların yeniden yapılanması ve işçilerin sendikalara olan güveninin artırılması, bu olumsuz gidişatın durdurulması için atılması gereken temel adımlar arasında yer alıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan 2025 yılı Temmuz ayı işkollarına ilişkin işçi ve sendika istatistikleri Resmi Gazete’de duyuruldu. İstatistikler, Türkiye'deki iş gücü dinamiklerinin hem istihdam hem de sendikalaşma açısından dikkat çekici bir dönüşüm içinde olduğunu ortaya koydu.
Yılın ilk yarısına ait veriler, ülkedeki toplam işçi sayısının Ocak ayına kıyasla 461 bin 410 kişi artarak 17 milyon 326 bin 504'e yükseldiğini gösteriyor.
Ancak aynı dönemde sendikalı işçi sayısında belirgin bir azalma yaşandı. 2025’in ilk 6 ayında sendika üyeliği bulunan işçi sayısı yaklaşık 95 bin kişi gerileyerek 2 milyon 429 bin 720’ye düştü.
Bu durum, sendikalaşma oranını da doğrudan etkiledi. Ocak ayında yüzde 14,79 olan sendikalı işçi oranı Temmuz itibarıyla yüzde 14,02’ye geriledi.
Sanayi Sektöründe Gerileme Dikkat Çekti
Yayımlanan veriler, istihdam artışına rağmen sendikalaşmada yaşanan düşüşün arkasındaki sektörel gelişmeleri de ortaya koydu.
Özellikle sanayi sektöründe ciddi bir daralma göze çarpıyor. Tekstil ve hazır giyim sektörünü kapsayan dokuma işkolunda çalışan sayısı 6 aylık süre zarfında tam 60 bin 683 kişi azaldı.
Bu, sektörün yaşadığı ekonomik dalgalanmaların ve işyeri kapanmalarının istihdama doğrudan yansıdığını gösteriyor.
Benzer bir gerileme, otomotiv, beyaz eşya gibi üretim kollarını da kapsayan metal işkolunda yaşandı. Metal sektöründe çalışan sayısı 20 bin 182 kişi düştü. Bu iki işkolu, sanayideki istihdam daralmasının lokomotifi haline geldi.
Taşımacılık işkolunda da 12 bin 485 kişilik istihdam kaybı yaşanırken, ağaç, kağıt ve mobilya sektörlerini kapsayan işkolunda çalışan sayısı 2 bin 843 azaldı.
Gazetecilik sektöründe ise 2 bin 72 kişi iş gücünün dışına çıktı. Bu durum, medyanın yaşadığı dijital dönüşüm ve ekonomik baskıların bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Mevsimsel Etkilerle İnşaat ve Turizmde Patlama
İstihdam kayıplarının aksine bazı sektörlerde gözle görülür bir artış yaşandı. Özellikle yaz aylarının gelmesiyle birlikte mevsimsel olarak hareketlenen inşaat ve turizm-konaklama sektörleri çalışan sayılarını ciddi şekilde artırdı.
Konaklama ve turizm alanında 265 bin 850 kişilik bir artış kaydedilirken, inşaat sektöründe ise 116 bin 294 kişilik bir istihdam artışı yaşandı.
Bu sektörlerdeki artış, Türkiye ekonomisinin mevsimsel iş gücü talebine dayalı yapısını bir kez daha gözler önüne serdi.
Ancak bu artışların kalıcı olmaktan ziyade geçici olduğu, yıl sonuna doğru bu işkollarında çalışan sayısında yeniden düşüş yaşanabileceği öngörülüyor.
Büro İşkolu Zirvedeki Yerini Koruyor
İşçi sayılarına göre işkolları sıralamasında ise büro, eğitim ve güzel sanatlar işkolu yine zirvede yer aldı. Bu alanda çalışan sayısı 4 milyon 526 bin 306 olarak kaydedildi.
Bu işkolu, kamu ve özel sektör büro hizmetleri, eğitim kurumları ve kültürel faaliyetleri kapsaması nedeniyle en geniş istihdam alanlarından biri olmaya devam ediyor.
Büro işkolunun ardından en fazla çalışanın bulunduğu diğer işkolları sırasıyla ticaret, inşaat ve sağlık hizmetleri oldu.
Bu alanların büyük kısmı sendikalaşma oranı açısından düşük seviyelerde kalırken, özellikle özel sektörde çalışanların sendikalaşma eğiliminin zayıf olması dikkat çekiyor.
Türk Metal Sendikası Üyelikte Liderliğini Sürdürdü
Sendikaların üye sayılarına bakıldığında TÜRK-İŞ’e bağlı Türk Metal Sendikası, 284 bin 541 üyesiyle yine Türkiye'nin en büyük işçi sendikası olmayı sürdürdü.
Özellikle metal işkolunda yaşanan istihdam kayıplarına rağmen sendikanın üye sayısında büyük bir düşüş olmaması, sendika sadakati ve toplu iş sözleşmelerinin etkisini gösteriyor.
Türk Metal'i HAK-İŞ’e bağlı Hizmet-İş Sendikası 263 bin 999 üyeyle takip etti. Üçüncü sırada ise yine HAK-İŞ bünyesindeki Öz Sağlık-İş yer aldı; bu sendikanın üye sayısı 224 bin 289 olarak kayıtlara geçti.
Bu üç sendika, Türkiye genelindeki toplam sendikalı işçi sayısının önemli bir bölümünü temsil ediyor. Ancak diğer sendikaların büyük kısmında ya üye sayılarında düşüş yaşandı ya da istikrarlı bir seyir izlendi. Bu durum, sendikal rekabetin dar bir alanda yoğunlaştığını gösteriyor.
Sendikalılaşmanın Önündeki Engeller
Sendika üye sayısındaki düşüşler yalnızca ekonomik daralmalardan değil, aynı zamanda yapısal sorunlardan da kaynaklanıyor.
İş güvencesinin zayıf olduğu özel sektör alanlarında çalışanlar, işten çıkarılma korkusuyla sendikalara üye olmaktan kaçınıyor. Ayrıca bazı işverenlerin sendikal faaliyetleri engelleyici tutumları da sendikalaşma oranını aşağı çekiyor.
Diğer yandan, güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, kayıt dışı istihdam ve geçici sözleşmeler gibi etkenler de sendikal örgütlenmenin önünde ciddi engel oluşturuyor.
Özellikle mevsimsel olarak çalışan işçilerin sendikalara dahil olması zorlaşırken, kayıt dışı çalışanlar ise doğrudan sendikal sistemin dışında kalıyor.
Genel Değerlendirme: Sayısal Artış, Niteliksel Gerileme
Son yayımlanan Temmuz 2025 istatistikleri, Türkiye iş gücü piyasasının büyümeye devam ettiğini, ancak bu büyümenin niteliğinde ciddi sorunlar olduğunu gözler önüne seriyor.
İstihdam sayısı artarken, sendikalı çalışan oranının düşmesi; işçilerin örgütlü mücadele araçlarından uzaklaştığını ve iş güvencesinin zayıfladığını ortaya koyuyor.
Özellikle sanayi ve üretim sektörlerindeki istihdam kaybı, Türkiye'nin üretimden hizmet sektörüne yönelen yapısal dönüşümünü yansıtıyor.
İnşaat ve turizm gibi geçici istihdam sağlayan sektörlerdeki büyüme, kalıcı bir istihdam politikası yaratmaktan uzak.
Bu tablo, çalışma yaşamında daha fazla güvencenin, örgütlenme hakkının ve sendikal hakların geliştirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Sendikaların hem kamuoyunu bilinçlendirmesi hem de üyelerini koruyacak daha güçlü adımlar atması gerektiği bir döneme girilmiş durumda.