Merkez'in kararı yaklaşıyor: Faizde atılacak ilk adım her şeyi değiştirebilir
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bu hafta gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı, piyasalarda büyük bir dikkatle bekleniyor.
Enflasyonla mücadele döneminin ardından faiz indirimi sürecinin başlayıp başlamayacağına dair beklentiler artarken, yapılacak ilk indirimin büyüklüğü sadece anlık piyasaları değil, aynı zamanda yılın geri kalanına dair para politikası çerçevesini de şekillendirecek önemli bir gösterge olacak.
Piyasa aktörleri ve analistler açısından, Merkez Bankası’nın atacağı bu ilk adımın ne büyüklükte olacağı büyük önem taşıyor.
Çünkü bu karar, sadece temmuz ayındaki koşullara karşı verilen bir yanıt değil, aynı zamanda önümüzdeki aylarda nasıl bir yol haritası izleneceğine dair güçlü bir sinyal niteliği taşıyacak.
TCMB’nin faiz oranlarında ne ölçüde bir indirime gideceği, enflasyonla mücadelede hangi seviyede bir kararlılığın sürdürüleceğini de ortaya koyacak.
Farklı Senaryolar: Temkinli, Dengeli ve Agresif Yaklaşımlar
Ekonomistler ve finansal analiz kuruluşları, TCMB’nin açıklayacağı faiz indiriminin büyüklüğünü üç ana kategoriye ayırarak değerlendiriyor.
200 baz puanlık bir indirim “temkinli bir başlangıç” olarak yorumlanıyor. Bu senaryo, Merkez Bankası’nın ekonomik aktiviteyi desteklemek adına adım attığını ancak enflasyondaki mevcut riskleri de dikkate alarak ihtiyatlı davrandığını gösteriyor.
250 baz puanlık bir indirim, piyasalar tarafından “dengeli” olarak kabul ediliyor. Bu ölçüde bir faiz indirimi, hem büyümeye destek veren hem de fiyat istikrarı hedefinden çok sapmadan hareket eden bir politika adımı olarak değerlendiriliyor.
300 baz puan veya üzeri bir indirim ise “agresif” bir yaklaşım olarak nitelendiriliyor. Bu durumda Merkez Bankası’nın büyüme odaklı bir politika izlemeye başladığına dair güçlü bir mesaj verdiği düşünülüyor.
Ancak bu durum, enflasyonla mücadelede zayıflama algısı oluşturabileceğinden, piyasa tepkileri açısından daha karmaşık sonuçlar doğurabilir.
Enflasyon Görünümünde Son Durum
Haziran ayında yıllık enflasyonun yüzde 70’in altına gerilemesi, faiz indirimi beklentilerini güçlendiren temel unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.
Ancak bu gerilemenin baz etkisinden kaynaklandığı yönündeki değerlendirmeler, TCMB’nin karar alırken temkinli bir yaklaşım izlemesini gerektiren önemli bir husus.
Ek olarak, çekirdek enflasyon göstergelerindeki inatçı seyir, henüz fiyat istikrarı hedefine ulaşmakta kat edilmesi gereken mesafenin olduğunu ortaya koyuyor.
Merkez Bankası’nın da daha önceki raporlarında vurguladığı gibi, enflasyonla mücadelede “kazanımların kalıcılığı” esas alınmakta.
Bu nedenle sadece yıllık enflasyondaki düşüş değil, aylık fiyat artışlarının eğilimi ve beklentilerin ne ölçüde çıpalanabildiği de politika kararlarında belirleyici olacak.
Küresel Gelişmelerin Etkisi
TCMB’nin karar sürecinde iç dinamiklerin yanı sıra küresel ekonomik koşullar da göz önünde bulunduruluyor.
ABD Merkez Bankası Fed’in bu yıl içinde faiz indirimine ne zaman başlayacağına ilişkin belirsizlik sürerken, gelişmekte olan ülke merkez bankalarının büyük bölümü faiz indirimlerine temkinli bir şekilde yaklaşmakta.
Bu bağlamda TCMB’nin atacağı adım, hem içeride hem de uluslararası yatırımcılar açısından dikkatle takip edilecek.
Ayrıca dış finansman ihtiyacı yüksek olan Türkiye ekonomisi açısından, sermaye akımlarının yönü ve döviz kurlarının seyri de faiz indirimi kararına karşı nasıl bir piyasa tepkisi oluşacağını belirleyecek önemli etkenler arasında.
Beklentilerin Merkezinde: Politika Faizi ve İletişim Dili
Merkez Bankası’nın politika faizinde yapacağı değişiklik kadar, karar metninde kullanacağı iletişim dili de piyasalar açısından hayati önemde.
Özellikle “enflasyon görünümüne bağlı olarak kademeli gevşeme” vurgusunun yapılıp yapılmayacağı ya da “finansal istikrar” gibi kavramlara ne ölçüde yer verileceği, yatırımcıların beklenti yönetimi açısından kritik olacak.
Analistler, TCMB’nin karar metninde para politikasının yönüne ilişkin net ipuçları vermesini bekliyor. Eğer indirim kararı 250 baz puan civarında gerçekleşir ve metinde dikkatli bir söylem tercih edilirse, bu durum hem piyasaları rahatlatabilir hem de ileriki toplantılarda benzer ölçekte adımların geleceğine dair beklentileri şekillendirebilir.
Piyasa Fiyatlamaları ve TL’nin Seyri
Faiz indirimi kararının açıklanmasıyla birlikte, başta döviz kuru ve tahvil faizleri olmak üzere piyasa göstergelerinde anlık dalgalanmalar bekleniyor.
Özellikle 250 baz puan civarındaki bir indirimin, “piyasa dostu” bir adım olarak görülme olasılığı daha yüksek.
Ancak beklentilerin çok üzerinde bir indirim gelmesi, Türk Lirası üzerinde baskı yaratabilir ve enflasyonla mücadeleye dair soru işaretlerine yol açabilir.
Öte yandan, TCMB’nin rezerv pozisyonunda son dönemde görülen iyileşme ve kur üzerindeki oynaklığın sınırlı kalması, politika yapıcıların manevra alanını bir miktar genişletmiş durumda. Ancak yine de faiz indiriminin zamanlaması ve dozajı, bu kazanımların korunmasında belirleyici olacak.
Temmuz Kararı Yılın Geri Kalanını Şekillendirecek
TCMB’nin temmuz ayı faiz kararı, sadece kısa vadeli piyasa tepkilerini değil, yılın geri kalanında izlenecek para politikasının çerçevesini de belirleyecek önemli bir eşik niteliği taşıyor.
Bu nedenle yapılacak ilk faiz indiriminin miktarı kadar, bunun hangi gerekçelerle ve hangi mesajlarla desteklendiği de büyük önem arz ediyor.
250 baz puanlık bir indirim, mevcut koşullar çerçevesinde hem iç hem dış piyasalarda “dengeli” bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor.
Bu düzeyde bir indirimin, fiyat istikrarı hedefinden sapmadan büyümeyi destekleyen bir politika dönüşümünü işaret edebileceği ifade ediliyor.
Ancak daha agresif bir indirimin tercih edilmesi durumunda, Merkez Bankası’nın kredibilitesi ve enflasyonla mücadeledeki kararlılığı konusunda soru işaretlerinin oluşabileceği unutulmamalı.
Yatırımcılar ve ekonomistler için gözler şimdi TCMB’nin vereceği mesajlarda: Temmuz kararı, sadece bir faiz hamlesi değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin yeni dönemde nasıl bir patika izleyeceğinin de habercisi olacak.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 25 Temmuz Perşembe günü Temmuz ayı politika faiz kararını açıklayacak.
Ekonomistlerin ve piyasa aktörlerinin büyük bölümü, TCMB’nin politika faizinde 250 baz puanlık bir indirime gitmesini bekliyor.
Halihazırda yüzde 46 olan politika faizinin bu hamleyle yüzde 43,5 seviyesine düşmesi öngörülüyor. Ancak bu ilk adım, yalnızca kısa vadeli etkiler açısından değil; yılın geri kalanı için belirleyici olacak faiz patikasının yönü açısından da oldukça büyük önem taşıyor.
Uzmanlara göre indirimin büyüklüğü, Merkez Bankası’nın para politikasında nasıl bir yaklaşım benimsediği konusunda güçlü sinyaller verecek.
250 baz puanlık bir indirim ‘dengeli’ olarak değerlendirilirken, 200 baz puanlık bir adım daha ‘temkinli’ bir yaklaşımı işaret edecek.
Öte yandan 300 baz puan ve üzeri bir indirim ise ‘agresif’ bir tutum olarak yorumlanacak ve TL üzerindeki baskıları artırabileceği gerekçesiyle dikkatle izlenecek.
TLREF, 4 Ay Sonra İlk Kez %45 Seviyelerine Geriledi
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik başlatılan adli sürecin ardından TL varlıklarda oluşan oynaklık, Merkez Bankası’nın para politikasında sıkılaştırıcı adımlar atmasına neden olmuştu.
Nisan ayındaki PPK toplantısında politika faizi yüzde 46’ya yükseltilmiş, faiz koridorunun üst bandı ise yüzde 49’a çıkarılmıştı.
TCMB, uzun süre bankacılık sistemine bu üst banttan fonlama sağlarken, son dönemde politika faizi seviyesinden yapılan fonlama miktarı artırıldı. Bu da ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini yüzde 46 düzeyine çekti.
Bu adımların sonucunda, 21 Mart itibariyle yüzde 45,72’ye çıkan ve ardından yüzde 49’lara kadar tırmanan TLREF (Türk Lirası Gecelik Referans Faiz Oranı), dün itibariyle yüzde 45,58 seviyesine gerileyerek 4 ay sonra yeniden politika faizinin altına indi.
TLREF’in bu düşüşü, piyasada faiz indirimi beklentilerini daha da güçlendiren önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Son aylarda açıklanan enflasyon verilerinin beklentilerin altında gelmesi, TCMB’nin faiz indirimi için elini bir miktar rahatlattı.
Ayrıca Merkez Bankası rezervlerindeki toparlanma da faiz indirimine yönelik piyasa algısını destekleyen bir diğer unsur oldu.
Ancak TL mevduatlara uygulanan stopaj oranlarının artırılması ve dolar/TL kurundaki yukarı yönlü hareketlilik, indirim beklentilerinde temkinli olunmasına neden oldu.
Piyasa anketlerine göre, politika faizinin yüzde 43,5’e çekilmesi yönündeki 250 baz puanlık indirim beklentisi ağırlık kazanmış durumda.
Bu senaryoda TCMB’nin para politikasında kontrollü bir gevşeme başlattığı mesajı verilmiş olacak. Ancak bazı analistler, bu adımın Türk Lirası üzerinde kısmi bir değer kaybı baskısı oluşturabileceğini düşünüyor. Bununla birlikte, bu etkinin büyük ölçüde fiyatlandığı ve sürpriz olmayacağı da dile getiriliyor.
200 Baz Puan Temkinli, 300 Baz Puan ve Üzeri Riskli Alan
Politika faizinin 200 baz puanlık bir indirimle yüzde 44 seviyesine çekilmesi, daha temkinli bir yaklaşımın sinyali olarak yorumlanacak.
Bu senaryoda, veri odaklı ve kademeli bir geçiş politikası izlendiği mesajı verilecek ve TL'nin kısa vadede destek bulması mümkün olabilecek.
Öte yandan 300 baz puan ve üzeri bir faiz indirimi, bazı uzmanlara göre agresif bir hamle olarak nitelendiriliyor.
Bu tür bir adımın, ileriye dönük güçlü bir iletişim stratejisiyle desteklenmediği takdirde döviz piyasalarında huzursuzluk yaratabileceği ve dolarizasyon riskini artırabileceği ifade ediliyor.
Ancak tüm uzmanlar bu görüşte birleşmiyor. Deniz Yatırım tarafından yayımlanan değerlendirme notunda, politika faizinde indirime gidilmesi için hâlâ önemli ölçüde alan bulunduğu belirtiliyor.
Mart ayında uygulanan 350 baz puanlık ek sıkılaştırmanın geri alınmasının piyasada olumsuz bir algıya neden olmayacağı kaydedilirken, TCMB’nin gerektiğinde tekrar sıkılaşma yönünde adım atabileceği konusunda piyasaya güven verdiği vurgulanıyor.
Notta ayrıca, yıl sonunda faiz oranının yüzde 35 civarına gerileyeceği bir patikanın makul olduğu ve bu beklentinin Borsa İstanbul’da halihazırda fiyatlandığı belirtiliyor.
Dolayısıyla faiz indiriminin gerekçeleri kadar, karar metninde yer alacak yönlendirme dili ve gelecek döneme ilişkin söylemler de piyasa açısından büyük önem taşıyor.
Temmuz Kararı, Yılın İkinci Yarısının Rotasını Belirleyecek
Piyasada politika faizinin sabit tutulmasına neredeyse ihtimal verilmese de, böyle bir senaryoda kısa vadeli olarak TL’nin destek bulabileceği, ancak yerel finansal koşulların daha da sıkılaşabileceği ifade ediliyor.
Bu nedenle Temmuz ayındaki faiz kararı, yalnızca mevcut makroekonomik koşullara verilen tepki değil; aynı zamanda yılın ikinci yarısında uygulanacak politika çerçevesinin habercisi olarak görülüyor.
Piyasa, eylül, ekim ve aralık aylarında ek faiz indirimleri yapılmasını fiyatlıyor. Yıl sonuna kadar toplamda 1000 baz puanlık bir faiz indirimi olacağı beklentisi öne çıkarken, Temmuz ayındaki ilk adımın büyüklüğü bu yol haritasının temelini oluşturacak.
Uzmanlara göre bu karar, Merkez Bankası’nın hem enflasyonla mücadele hem de ekonomik büyümeyi destekleme konularındaki yaklaşımını göstermesi bakımından son derece kritik bir dönüm noktası niteliğinde.
Borsa İstanbul’da Faiz Haftası Hızlı Başladı
Faiz kararına günler kala Borsa İstanbul’da yatırımcıların risk iştahı artmış durumda. Haftanın ilk işlem gününde BİST 100 endeksi yüzde 1,5’in üzerinde değer kazanırken, bankacılık endeksi gün içinde yüzde 2’yi aşan yükselişle dikkat çekti.
En fazla kazandıran sektörler arasında bankacılık, teknoloji ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GMYO) öne çıktı.
Garanti Yatırım’ın Glokal Barometre raporuna göre, geçmişteki faiz indirimi kararları öncesinde de benzer bir eğilim gözlemlenmişti.
Aralık, ocak ve mart aylarında yapılan faiz indirimlerinin öncesindeki üç günlük süreçte, bankacılık endeksi ortalama yüzde 3,3; teknoloji endeksi yüzde 1,8; GMYO endeksi ise yüzde 1,4 oranında yükseliş göstermişti. Buna karşılık, elektrik, kimya ve havayolu sektörlerinde daha zayıf bir performans dikkat çekmişti.
Piyasa, Dolar/TL’de Yükselişi Fiyatlıyor
Merkez Bankası’nın Temmuz ayı Piyasa Katılımcıları Anketi, yıl sonuna ilişkin önemli beklentilere ışık tutuyor. TÜFE artış tahmini yıl sonu için yüzde 29,66’ya, 12 ay sonrası için ise yüzde 23,39’a geriledi.
Öte yandan döviz kuruna dair tahminlerde yukarı yönlü bir eğilim göze çarpıyor. Yıl sonu için dolar/TL beklentisi 43,57’den 43,72’ye yükselirken, 12 ay sonrası için beklenti 47,69 olarak kaydedildi.
Politika faizi tahminlerinde ise dikkat çekici bir düşüş söz konusu. Bir sonraki PPK toplantısında politika faizinin yüzde 43,29’a, ikinci toplantıda yüzde 40,90’a ve üçüncü toplantıda yüzde 38,60’a gerilemesi bekleniyor.
Yıl sonu politika faizi beklentisi ise yüzde 36,16 seviyesinde. Bu rakam, 12 ay sonrası için yüzde 28,25 olarak öngörülüyor.