Rolünü gerçek hayatta yaşadı: Hayatım filmdekinden daha korkunçtu

“Hayat Devam Ediyor” dizisinde ‘çocuk gelin’ rolüyle Türkiye’yi ağlatmıştı… Başrolde parlayan Meltem Miraloğlu, zirveye çıkacakken bir anda ABD’ye gitti, kayboldu. Yıllarca sustu… Çünkü ekranda oynadığı rolü gerçek hayatta yaşadı.

Rolünü gerçek hayatta yaşadı: Hayatım filmdekinden daha korkunçtu

İşte Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuşan Meltem Miraloğlu'nun o röportajı:

Reyting rekorları kıran “Hayat Devam Ediyor” dizisiyle Türkiye seni çok sevdi, başroldeydin, tanındın ve sonra yeni diziler geldi ama sen bir anda ortadan kayboldun ve sonra Amerika'da ortaya çıktın. İlk kez röportaj verdiğin için her şeyi açık açık anlatmanı rica ediyorum. Ne oldu da zirveyi görecekken her şeyi bırakıp gittin?

Gitmek istemedim, gitmeye mecbur bırakıldım. Çünkü çok acı çektim, yüreğim dayanmadı. 2 yaşında Diyarbakır’da hayata gözlerimi açtım, ardından da İstanbul’a taşındı ailem. Biraz aklım ermeye başlayınca tek hayalim tiyatro ve oyunculuk oldu. Ailemin maddi durumu çok yoktu. Ama ben pes etmedim. Kurslara gittim, elemelere katıldım. Ve yolum çok şükür Mahsun Kırmızıgül ile kesişti. Hayallerime kavuştum ama sonrası vahimdi ve Yeşilçam filmleri kadar dramatik.

Ne oldu Meltem ne yaptılar sana?

Ne yapmadılar ki? Öncelikle benim dönemimde şartlar şimdiki kadar kolay değildi. Şimdi bir oyuncu bölüm başı aldığı rakam ile ev ve araba alabiliyor. Ha buna karşı mıyım? Hayır, herkes hakkını alsın. Mutlu da oluyorum. Ama ben o dönem başrolde olsam da maalesef şartlar gereği asgari ücret alıyor ve çok zor geçiniyordum. Ve bakmam gereken bir ailem vardı. Yaşım küçük ama yüküm çok ağırdı. O oynadığım ‘Hayat’ rolü var ya, o dizideki herkesi ağlatan kızdan daha ağırdı yüküm. Oynarken de içimde derdim ki ‘Bu sensin’….

'YAŞIM 15'Tİ VE SOYUNDUM ROL GEREĞİ'

Neden öyle dedin, Hayat ile nasıl bir bağın oluştu?

Çünkü o kız bana çok benziyordu. Aynı kültürden, aynı acılardan geçiyorduk. O yüzden projeye çok inandım. Yapım şirketim çok kıymetliydi, güvendim. Ben o dizide Türkiye’nin bugün bile halen en büyük kanayan yarası olan ‘Çocuk Gelin’i oynadım. İşin garip yanı hayatımda asla cesaret edemeyeceğim ve doğduğum memleketin kültürüne de uymayacak bir sahneyi kabul ettim. Ve bütün sektör şok oldu. Yaşım 15’ti. Ve çırılçıplak soyundum rol gereği. Herkes şaşırdı, “Birçok star bile buna cesaret edemezken sen nasıl soyunabildin?” diye… Ben de dedim ki ‘Daha fazla çocuk gelin görmek istemiyorum. Aileler görsün bu acıyı. Benim vücudumu Türkiye görmüş ne yazar?’ O an umursamadım. Utanmadım. Çünkü orada seks değil, çocuk gelinlerin acısı vardı.

Tamam da bu kadar tutulurken niye gittin ABD’ye?

Çünkü dizi bitti. Yeni diziler geldi, oynadım da hatta büyük ödüller aldım. Ama evime ekmek götürecek parayı kazanamıyordum. Ayrıca sektör çok acımasızdı. Eğer biraz güzelseniz, arkanızda sizi koruyan kimseniz yoksa ve tek başına ayakta duruyorsanız kötü niyetli insanların avı haline gelmeye başlıyorsunuz. Kaldı ki ben kameraya yakışan ve hiç estetiği olmayan çok doğal bir kızdım. Ve tüm yapımcılar peşimdeydi.

'YETİŞKİN FİLMİ TEKLİFİ BİLE GELDİ'

Evet sektörünüz gerçekten acımasız. Yaşın da küçüktü, ailen de belli ki yoksulmuş. Taciz ve ahlaksız teklifler de geldi mi?

Hem de nasıl? Beni asıl kahreden buydu. O sahne sonrası yetişkin filmi teklifi bile geldi. Taciz eden yapımcılar, yönetmenler, oyuncular bile oldu. Ama şimdi hepsi dipte. Ve sektörden silinip gitmişler. İlahi adalet çalışıyor. Mahsun ağabey (Kırmızıgül) ve ekibini bunun dışında bırakıyorum. Çünkü gerçekten ağabeylik ettiler. Mesela siyasilerle aramı yapmaya çalışan, ‘Çok para kazanırsın, gel şu zengin iş adamı senin sevgilin olsun’ diyen bile oldu ama ben bunu konuşmalarına dahi izin vermedim. Kendimi hep korudum ama sektörden korkmaya başladım. Fakat şu an görüyorum ki böyle değil ve herkes sesini çıkarabiliyor. Kimse mobbingi kabul etmiyor. Kadınlar daha güçlü. Ve yapım şirketleri kaliteli. Bu işi daha layığıyla yapıyorlar.

Şimdi burada olup mesleğini yapmak ister miydin?

Hem de çok! Benim mesleğim de hayalim de buydu. Ben ömrümü, çocukluğumu bu mesleğe adadım. Şimdi biri size gelip ‘Gazeteciliği bırak, garsonluk yap!’ dese yapar mısınız? Bence yapmazsınız. Çünkü işine ne kadar aşık olduğunuzu aylarca benim peşimden bu röportajı almak istediğinizde gördüm. Ama ben ‘Aşkım’ dediğim oyunculuğu bırakıp gittim elin memleketine. Hiç bilmediğim bir yerde fabrikalarda da çalıştım, mutfaklarda temizlikçilik yaptım ama hiç yüksünmedim. Neden mi? Çünkü namusumla paramı kazandım. Gidip eskortluk yapabilirdim, bu güzellikle daha pis işlere de bulaşabilirdim ama ben ne yaptım? Emekçi oldum ama ruhumu da bedenimi de satmadım. Hayatımda bir kez yasaklı madde kullanmadım. Sigara bile içmedim.

'BU KIZ 'YOSMA' OLDU BİLE DEDİLER'

Amerika’ya nasıl gittin ve nasıl bir hayat başladı orada?

İşsiz kalınca Türkiye’de psikolojim allak bullak oldu. Boşluğa düştüm. Telefonlarım çalmaz oldu, teklifler durdu. Ekonomik sıkıntılar baş gösterdi. Çünkü sektör bazı ünlü menajerler tarafından gasp edilmiş ve resmen tekelleşmişti. Hep aynı yüzler, hep aynı oyuncular rol alıyor. Bizim gibi insanlar unutuluyordu. Ben de turist vizesi aldım ve gittim.

Peki daha evvel hiç yurt dışı tecrüben var mıydı, nasıl ayakta durdun? Dilin var mıydı? Mesela ilk günün nasıl geçti, nerede kaldın, ailen nasıl izin verdi?

Bir kez ailemi bu konuda dinlemedim çünkü onların da geleceği söz konusuydu. Babam vefat etmişti, ağabeyim yatalak hastaydı. Annem çok çaresizdi, ömrü hastanelerde hasta bakmakla geçiyordu. Kaldı ki annem okumak istiyormuş, en büyük hayali buymuş ama o da çocuk gelin olmuş, düşünün 14 yaşında babamla zorla evlendirilmiş. Hatta evlenmemek için evden kaçmış ama zorla bulup evlendirmişler. Ki o zamanlar töre vardı. Ve bizde bir kere evlenir. Boşanma kavramı yoktur. Böyle bir kültürde oyuncu oldum düşün, bunun da bedelleri elbet oldu.

'AMERİKA’DA DA UNUTULMAMIŞTIM'

Gelelim Amerika sorularıma, ilk günü sormuştum ve daha sonralarını.

İşte turist vizesi ile New York’a gittim. Dilim de yok. Türkiye’den tanıştığım bir aile dostumuz ağırladı ve hemen iş aramaya koyuldum. Onlara yük olamazdım. Bir Türk restoranına gittim ve orada hemen işe alındım. 8 ay boyunca garson yardımcılığı yaptım.

Senin oyuncu olduğunu biliyorlar mıydı?

Tabii ki. Hatta ilk günler birçok Türk aile beni görmek için aileleriyle restorana rezervasyon yaptırıyordu. İşin ilginç yanı ben unutulduğumu düşünürken meğer insanların halen hafızasındaydım. Herkes benimle fotoğraf çekilmek istiyordu. Amerika’dasın düşün. Bu beni hayata tekrar döndürdü. Dedim ki ‘Meltem halen silinmemişsin.’ Hatta restoran sahibi bile kızıyordu: ‘Ne işin senin burada kızım, git ülkene oyunculuğunu yap!’ Bazen yabancı yapımcılar işyerine yemek yemeye gelince insanlar onlara beni gösteriyor ve öneriyordu. Sonra tabii başka iş değişiklikleri de yaptım.

'TÜKENMİŞLİK SENDROMU YAŞIYORDUM'

Peki hiç aklına dönmek gelmedi mi?

Bir süre gelmedi çünkü tükenmişlik sendromu yaşıyordum ve dönersem Türkiye’ye bir daha ABD’ye dönemezdim. Çünkü turist vizesiyle buradaydım. 15 Aralık 2018’den bu yana da halen o korku ile buradayım. Yani ülkeme aşığım, oyunculuğa aşığım ama ya rol gelmezse, yine işsiz kalırım ve aileme para gönderemem kaygısıyla baş başa kaldım.

Meltem, dedin ki o dizi ve ‘Hayat’ rolü sayesinde hafızlardan silinmedim ama ABD’de resmen oynadığın o rolü yaşadın gerçekten. Kendinden çok büyük Patrick isimli yaşlı bir adamla evlendin? O nasıl oldu, işin aslı neydi?

Gerçekten film gibiydi. Ama korkunç bir kaderdi. Sanki dünyaya sınanmak için gelmiştim. Çünkü o bir insan ticaretiydi. Buradaki bazı Türkler, sahipsiz olduğunu tespit ettikleri yaşı küçük ya da genç ve güzel kadınları koruma altına alma yalanı ile önce sahipleniyormuş gibi yapıyor sonra da bir köle gibi satıyorlar, hem de yaşlı insanlara.

'DEDEM YAŞINDAYDI HİÇ ŞÜPHELENMEDİM'

Ne yani sen de mi böyle bir şey yaşadın?

Evet tam da bunu yaşadım. Bir vesileyle benimle tanıştılar, yakın oldular. Ben de Türkler diye sevindim. Bana sahip çıkacaklarını düşündüm. Sonra bana ‘Seni çok iyi bir aileye evlatlık verelim, sahiplensinler. Sen çok iyi bir kızsın’ dedi ilk başlarda mesela bu çetenin içinde olan o yaşlı kadınlardan biri… Hatta sonradan beni tanıştıracağı kişinin çok parası olduğunu da söyledi bu kadın. Ben de çok zorluk çektiğim için, onlar da annem babam yaşında insanlar olduğu için kabul ettim.

Sonra o adamla tanışmaya mı gittiniz?

Beni evlerine davet ettiler. Patrick Grady de geldi. Benden 48 yaş büyük olduğu ve çok şefkatli, babacan tavırları olduğu için hiç şüphelenmedim. Hatta ‘Ne tontiş bir dede’ diye sevindim. 80 yaşındaydı. Tek yaşıyordu. Dedim ki kendi kendime ‘O sana dede, sen ona torun olursun. Yoldaş oluruz, hatta ben bakarım ona’ diye düşündüm. Heyecanlandım. Yaşadığı ev şahaneydi. Gittiğimde çok büyülendim. En azından beni koruyup kollayacaktı.

'BANA SÜREKLİ TECAVÜZ ETTİ, ŞİDDET GÖRDÜM'

Aynı evde yaşamaya başlar başlamaz nasıl bir hayatınız başladı?

Yerleştim. İlk günler çok iyi davranıyordu. Kibardı. Ben hizmet ediyordum, yemekler yapıyordum. Hatta işi bırakmamıştım. ‘İşe gitmene gerek yok canım kızım, benim param var zaten’ diyordu. Sonra bana dedi ki ‘Ben zaten yaşlıyım, ne kadar yaşayacağım da belli değil. Gel evlenelim. Sen de vatandaşlık al kızım’ dedi. Ben bu amaçla değil ama kötü niyetli insanlardan kendimi korumak amaçlı bu evliliğe evet dedim. Çünkü bu insan beni evlat edinmek istiyordu. Ve bu evlat edinme süreci 6 yıl gibi süreceği için beni böyle kandırdı. Yani derdim vatandaşlık almak değildi, öyle olsa kendi yaşıtım biriyle evlenirdim. Evin her yerine kamera takmasını talep ettim, kırmadı, gözümü boyamak için. Ama sonrasında hemen iptal ettirdi.

Eee peki ne oldu da işin rengi değişti?

O imzayı attıktan sonra hayatım resmen karardı. Meğer ölüm fermanımı imzalamışım. Birkaç gün geçtikten sonra hal ve hareketleri bir dededen çok sapığa dönüştü. Bana cinsel birliktelik konusunda baskı yapmaya başladı. ‘Karımsın, mecbursun’ dedi. Sonra cinsel birliktelik mecburen yaşadık, aslında bu bir tecavüzdü. İsteğim dışıyla tehdit ve baskıyla yapılan. Sonrasında şiddet başladı. Beni eve kilitliyordu kaçmamam için. Uzun zaman onun suyuna gitmeye çalıştım ki şiddet görmeyeyim çünkü artık gidecek yerim de yoktu, evden atmakla tehdit ediyordu. Bir de ben yasaları hiç bilmiyordum ve aileme de anlatamazdım, ellerinden bir şey gelmeyeceği gibi bir de üstüne yıkılırlardı.

'BOŞANDIĞIMIZIN FARKINDA BİLE DEĞİLDİ'

Sonra 85 yaşına gelince öldü ama öncesinde boşandınız sanırım, nasıl oldu?

Biz onunla 25 Eylül 2019’da evlendik. 12 Haziran 2024’te, yani ölmeden birkaç ay evvel boşandık. Ama benim ve onun rızasıyla değil zorla oldu. Çünkü mal varlığı olan bir insan olduğu için 70 yaşındaki kardeşi Patrick’e zorla belgeler imzalattı. Ben imzalamadım. Ama dava açıldı, mecburen. Eee Patrick de kabul etti. Ben reddettim. Hâkime de karşı çıktım. Çünkü benim Amerikan vatandaşlık başvurum, senelerdir verdiğim tüm emek boşa gidecekti. Ama öyle iftiralar attılar ki hâkim boşadı. Ve ben sokağa atıldım. Hatta olaya vakıf bir kadın şerif mahkemeye beni korumak için şahitlik yapmaya geldi.

Eee eşin demedi mi boşanmak istemiyorum!

Biz evlendiğimizde adamın kafası zehir gibiydi, sonra tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu. O artık bebek gibiydi. Boşanma davasına geldiğinden bile bir haberdi. Hastaydı zaten. Kardeşi çok iyi bir insan olsa 80 yaşındaki bir insanla ilk başta evlenmeme izin vermezdi ama ne yaptı? Ben bakayım diye razı geldi, sonra ağabeyinin öleceğini anladığında da servete konmak için bizi boşatmak için her türlü zorbalığı yaptı. Ve bir türlü durmadılar. Biz boşansak da ben herhangi bir girişimde bulunmayayım diye çalışma kartımı çaldı, beni ölümle tehdit etti. Amacı haklarımı almamı engellemekti. Ben tekrar dava açtım. Patrick 7 Şubat 2025'te öldü. Erkek kardeşi, mal varlığı kendisine kalsın diye onu boşanmaya zorladı. Mahkemede hileler yapıldı. Patrick’in tek çocuğu, oğlu bekar ve çocuğu yok. Ben Patrick’in 3. karısıyım. Haklarımı almak istiyorum.

Çocuk aldırdığın söylendi?

Bu da yalan. 80 yaşındaki bir insandan hamile kalmak aklen de tıbben de mümkün değil.

'SEKİZ AY ARABADA YAŞADIM'

Boşandıktan sonra neler yaşadın?

8 ay boyunca sokakta yaşadım. Kar, kış, kıyamet… Neyse ki kendi paramla aldığım eski bir arabam vardı. Onun içinde yatıp kalkıyordum. Çoğu zaman polis geliyor ‘Sen burada ne yapıyorsun?’ diye beni sorguluyordu. Sonra durumu öğrenince beni çok korudular. Fabrikada çalışmaya devam ettim, ağır işçilik yapıyordum. Çok zordu. Şimdi neyse ki bir restoranda çalışıyorum, daha kolay işim var ve bir Amerikalı ev arkadaşım sayesinde sokaktan kurtuldum. Davayı kazanıp kendi evime dönene kadar ev arkadaşımda kalacağım.

"O kızın psikolojisi bozuk. Delirmiş, intihar aşamasına gelmiş. Garip garip videolar çekiyor…” diyenler bile var. Buna ne dersin? Ben seninle konuşurken gayet aklı başında bir kız gördüm.

Sadece deli deseler neyse! ‘Eskortluk yaptı’ diyen bile olmuş. Pes. Onu yapacak olsam bulaşıkçılık yapıp, milletin pis tuvaletini neden temizleyeyim? Namusumu sokakta bulmadım ben. Evet maalesef hakkımda ara ara kendi sosyal medya hesaplarını büyütmek için yalan dolan haber yazan ve işin ilginç yanı kendini gazeteci sanıp gazeteci olmayan ve sürekli böyle işlerden nemalanarak isim yapmaya çalışan tipler beni haber yapıyor ama hiç ailemi düşünmüyor. Bu kızın bir ailesi var, gerçek zannedilir denmiyor. Burada bana kötülük yapmak isteyenlerin de değirmenine su taşıyorlar farkında olmadan. Medya da bir güzel inanıp yazıyor. Ve ben hayretler içinde okuyorum. Büyük bir çıldırmışlık. Ve yaptıkları ciddi günah, ayıp. Ben de videolar çekip anlatmaya çalışıyorum ama maalesef beceremiyorum. Benim tek isteğim pasaportumu tekrar almak, aileme kavuşmak ve bir de burada beni savunacak gerçekten iyi bir avukat lazım. Yani delirmiş falan değilim ama çok ağır şeyler yaşadığım için elbette psikolojim etkilendi ama intiharı hiç düşünmedim. Daha görecek günler çekecek sinema filmleri ve diziler var. Benim tek hayalim yine iyi bir dizide aslanlar gibi oynamak.