Merkez Bankası verileri yatırımcı tercihlerini açıkladı: Güven mi, temkin mi?
Türkiye finans piyasaları, son haftalarda artan yabancı ilgisiyle dikkat çekiyor. Özellikle hisse senedi ve tahvil tarafında gözlenen net girişler, yatırımcı güveninin güçlenmeye başladığını ortaya koyuyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, yurt dışında yerleşik yatırımcılar 22 Ağustos haftasında 89,5 milyon dolarlık hisse senedi ve 96,5 milyon dolarlık tahvil alımı gerçekleştirdi. Böylelikle yabancıların toplamda 186 milyon doların üzerinde net giriş yaptığı görülüyor.
Bu gelişme, aynı zamanda yabancıların kesintisiz dokuz haftadır hisse senedi alımı yaptığı anlamına geliyor.
Finans çevreleri, bu eğilimin hem Türkiye’nin risk primindeki düşüş hem de ekonomi politikalarında öngörülebilirliğin artmasıyla yakından bağlantılı olduğuna işaret ediyor.
Hisse Senedi Piyasasında Dokuz Haftalık Alım Serisi
Yurt dışında yerleşik yatırımcılar, uzun süredir Türkiye hisse senedi piyasasına karşı mesafeli bir tutum sergiliyordu.
Özellikle 2018 sonrası dönemde artan kur oynaklığı, küresel likidite koşullarının sıkılaşması ve iç belirsizlikler yabancıların hisse pozisyonlarını önemli ölçüde azaltmasına yol açmıştı. Ancak son aylarda tablo değişmeye başladı.
22 Ağustos haftasında gerçekleşen 89,5 milyon dolarlık net hisse alımı, yabancıların Türkiye borsasına yönelik ilgisinin canlılığını gösteriyor.
Daha önemlisi, bu rakam bir haftalık gelişmeden ibaret değil. Son dokuz haftadır üst üste süren alımlar, piyasa algısında kalıcı bir iyileşmeye işaret ediyor.
Analistler, yabancı yatırımcıların özellikle bankacılık ve sanayi sektörlerine yöneldiğini belirtiyor. Borsada işlem gören büyük ölçekli şirketler, güçlü bilançoları ve ihracat gelirlerinden kaynaklanan döviz bazlı dayanıklılıkları sayesinde öne çıkıyor. Bu da yabancıların uzun vadeli pozisyon alma iştahını artırıyor.
Tahvil Piyasasına Yönelen İlgi
Yabancı yatırımcıların ilgisi yalnızca hisse senediyle sınırlı kalmadı. 22 Ağustos haftasında tahvil tarafında da 96,5 milyon dolarlık net alım gerçekleşti. Bu, son dönemde tahvil piyasasına yönelik artan iştahın en somut göstergelerinden biri oldu.
Türkiye’nin son aylarda uygulamaya koyduğu para politikası adımları, yabancı yatırımcıların tahvil piyasasında daha güvenli bir zemin bulmasına yardımcı oldu. Özellikle faizlerin daha öngörülebilir hale gelmesi, risk-getiri dengesini iyileştirdi.
Yatırımcılar, orta ve uzun vadeli Türk tahvillerini portföylerine dahil ederek hem faiz gelirinden yararlanmayı hem de Türkiye’nin risk primindeki düşüşten kazanç sağlamayı hedefliyor. Bu eğilim, gelecek dönemde tahvil tarafındaki girişlerin daha da artabileceğine işaret ediyor.
Kur ve Piyasa Hareketlerinden Arındırılmış Verilerin Önemi
TCMB’nin açıkladığı rakamlar, piyasa fiyatı ve kur hareketlerinden arındırılmış net girişleri gösteriyor. Yani sadece yabancıların fiilen yaptıkları alım-satım işlemleri dikkate alınıyor.
Bu yöntem, yabancı yatırımcıların Türkiye piyasasına yönelik gerçek eğilimini daha sağlıklı biçimde ortaya koyuyor.
22 Ağustos haftasında açıklanan veriler, yabancıların yalnızca fiyat değişimlerinden kaynaklı bir “kağıt üzerinde büyüme” değil, gerçek anlamda net yeni alımlar yaptığını gösteriyor. Bu da yabancı ilgisinin kalıcı ve güçlü bir nitelik taşıdığının altını çiziyor.
Yabancı İlgisinin Arkasındaki Dinamikler
Yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarına olan ilgisinin artmasında birkaç temel faktör öne çıkıyor: Para Politikası ve Enflasyonla Mücadele Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın son dönemde enflasyonu kontrol altına almak için daha sıkı para politikası izlemesi, yatırımcı güvenini destekleyen en önemli unsurlardan biri oldu. Politika faizindeki artışlar, finansal piyasalarda öngörülebilirliği artırdı.
Risk Priminde Gerileme
Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS), 2022’deki zirve seviyelerinden önemli ölçüde gerilemiş durumda.
Bu da Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini düşürürken yabancı yatırımcıların da ülkeye daha olumlu bakmasını sağlıyor.
Büyüme Potansiyeli
Türkiye, genç nüfusu, güçlü iç pazarı ve ihracata dayalı üretim kapasitesiyle uzun vadede yüksek büyüme potansiyeline sahip. Yabancılar, bu potansiyelden pay almak amacıyla hisse ve tahvil yatırımlarını artırıyor.
Küresel Likidite Koşulları
ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) politikalarının geleceğine dair belirsizlik sürse de, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’nin sunduğu yüksek reel getiri cazip bulunuyor.
Dokuz Haftalık Süreç Neden Önemli?
Yabancı yatırımcıların dokuz hafta üst üste hisse alması, sadece rakamsal bir veri değil, aynı zamanda psikolojik bir eşik.
Uzun süre net satış pozisyonunda kalan yabancıların tekrar Türkiye’ye dönmeye başlaması, piyasaların genel algısını değiştiriyor.
Bu durum, yerli yatırımcıların da güvenini artırıyor. Çünkü yabancı ilgisi, borsadaki likiditeyi artırırken fiyatların istikrarlı biçimde yükselmesine katkı sağlıyor. Ayrıca şirketlerin sermaye piyasaları aracılığıyla fon bulma imkanları genişliyor.
Piyasalara Yansımaları
22 Ağustos haftasında yabancı ilgisinin devam etmesi, Borsa İstanbul’da işlem hacimlerini de destekledi. Endekslerde görülen dalgalanmalara rağmen genel eğilim yukarı yönlü oldu.
Özellikle bankacılık hisselerinde yabancı alımlarının belirginleştiği gözlemlendi. Tahvil tarafında ise getirilerde yaşanan düşüş, yeni alımların etkisini ortaya koydu.
Yabancıların tahvile yönelmesi, Türkiye’nin iç borçlanma maliyetlerini de aşağı çekerek kamu maliyesine olumlu katkı sağlıyor.
Geleceğe Dair Beklentiler
Uzmanlara göre yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisinin sürmesi için birkaç kritik unsurun kalıcı hale gelmesi gerekiyor: Enflasyonun kademeli olarak düşmesi Para politikasında istikrar ve öngörülebilirlik Mali disiplinin korunması Yatırım ortamını iyileştiren yapısal reformlar Bu adımların atılması, hem hisse hem de tahvil tarafında yabancı girişlerinin daha güçlü ve uzun soluklu olmasını sağlayabilir.
22 Ağustos haftasında yurt dışında yerleşik yatırımcıların toplam 186 milyon dolarlık net giriş yapması, Türkiye piyasalarının yeniden cazibe merkezi olmaya başladığının güçlü bir işareti.
Dokuz haftadır aralıksız devam eden hisse senedi alımları, piyasa algısındaki pozitif değişimi teyit ediyor.
Yabancı ilgisinin sürmesi, sadece borsa ve tahvil piyasaları için değil, Türkiye ekonomisinin geneli için de kritik öneme sahip.
Çünkü yabancı sermaye girişleri, hem döviz rezervlerinin güçlenmesine hem de finansal istikrara katkı sağlıyor.
Önümüzdeki dönemde ekonomi politikalarında atılacak adımlar, bu sürecin kalıcı olup olmayacağını belirleyecek.
Ancak mevcut veriler, Türkiye’nin yeniden uluslararası yatırımcıların radarına girdiğini ve güven tazelediğini gösteriyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan son haftalık veriler, yurt dışında yerleşik yatırımcıların Türkiye’deki menkul kıymet işlemlerinde dikkat çekici hareketler olduğunu ortaya koyuyor.
Açıklanan rakamlar, hem devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) tarafında hem de hisse senedi piyasasında belirgin bir tabloyu gözler önüne seriyor. Bu çerçevede, yabancı yatırımcıların davranışlarının Türkiye ekonomisi ve finansal piyasalar üzerindeki etkilerini anlamak için verileri ayrıntılı bir şekilde incelemek önem taşıyor.
DİBS İşlemlerinde Hareketlilik
Aynı hafta içerisinde DİBS (Kesin Alım) net alımları 96,5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam, yabancı yatırımcıların Türk lirası cinsinden sabit getirili menkul kıymetlere yönelik belirli bir ilgi gösterdiğini ortaya koyuyor.
Özellikle son dönemde faiz politikalarında yaşanan değişimlerin ve enflasyon görünümündeki gelişmelerin, yabancı yatırımcıların DİBS piyasasına yönelik bakışını etkilediği söylenebilir.
Kesin alım işlemleri, yatırımcının menkul kıymeti doğrudan portföyüne katması anlamına geldiği için Türkiye’ye yönelik güvenin küçük de olsa bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Bununla birlikte, DİBS (Ters Repo) işlemlerinde 156,3 milyon dolarlık net satım dikkat çekiyor. Ters repo, kısa vadeli fonlama işlemleri arasında yer aldığı için yabancı yatırımcıların bu kalemde satış yapması, kısa vadeli pozisyonlarını azaltma eğiliminde olduklarını gösteriyor.
En dikkat çekici gelişme ise DİBS (Teminat) satımlarında görülen 1 milyar 472,4 milyon dolarlık çıkış oldu.
Teminat amaçlı işlemlerdeki bu yüksek düzeydeki satış, piyasalarda kısa süreli risk algısının artmış olabileceğine işaret ediyor.
Yabancı yatırımcıların ellerindeki varlıkları farklı teminat ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çözmeleri, küresel finansal koşulların Türkiye piyasaları üzerindeki etkisini net bir biçimde ortaya koyuyor.
Öte yandan, hafta içinde DİBS (Ödünç) işlemi gerçekleşmedi. Bu durum, yabancı yatırımcıların ödünç verme veya alma yoluyla ek getiri yaratma iştahlarının sınırlı kaldığını gösteriyor.
Genel Yönetim Dışı Sektör İhraçları
Yurt dışında yerleşiklerin genel yönetim dışındaki sektör ihraç alımları net 9,6 milyon dolar seviyesinde kaydedildi.
Bu rakam görece küçük olsa da, özel sektörün yurtdışında ihraç ettiği borçlanma araçlarına belirli bir ilgi olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Türkiye’de şirketlerin döviz cinsinden borçlanmaları ve uluslararası piyasalarda fon sağlamaları açısından bu girişler kritik bir görev alır.
Açıklanan verilere göre genel yönetim dışındaki sektörlerin toplam ihraç stoku ise 837,9 milyon dolar seviyesinde bulunuyor.
Bu durum, Türkiye’de kamu dışı kesimin de küresel yatırımcı tabanıyla ilişkisinin devam ettiğini ve bu kanaldan belirli ölçüde kaynak girişinin sağlandığını ortaya koyuyor.
Hisse Senedi Piyasası ve Yabancı Yatırımcılar
Türkiye’de hisse senedi piyasasına yönelik yabancı ilgisi de TCMB verilerinde yer aldı. Yurt dışında yerleşik kişilerin hisse senedi stoklarının piyasa değeri 34 milyar 894,8 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Bu rakam, Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcıların portföy büyüklüğünün ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından kritik önemde.
Son yıllarda yabancı yatırımcıların payı hisse senedi piyasasında dalgalı bir seyir izliyor. Küresel likidite koşulları, Türkiye’deki makroekonomik dengeler, para politikası kararları ve kur hareketleri bu dalgalanmada belirleyici unsurlar arasında yer alıyor.
Yabancı yatırımcıların Borsa İstanbul’daki varlıkları, piyasa likiditesi açısından hayati önem taşımakta ve genel risk algısına doğrudan etki etmektedir.
Stok Verileri: Yatırımcıların Portföy Dağılımı
Hafta itibarıyla DİBS (Kesin Alım) stokları 14 milyar 674,3 milyon dolar düzeyinde kaydedildi. Bu tutar, yabancı yatırımcıların Türkiye’deki sabit getirili menkul kıymetlere uzun vadeli bağlılığını göstermesi açısından önemli.
Buna ek olarak, DİBS (Ters Repo) stokları 1 milyar 436,5 milyon dolar, DİBS (Teminat) stokları ise 3 milyar 56,9 milyon dolar olarak açıklandı.
Bu dağılım, yabancı yatırımcıların portföylerini yalnızca hisse senetleriyle değil, farklı finansal araçlarla da çeşitlendirdiğini ortaya koyuyor.
Verilerin Ekonomi Politikalarıyla İlişkisi
Söz konusu rakamların arka planını anlamak için Türkiye’nin mevcut makroekonomik koşullarını dikkate almak gerekiyor.
Son dönemde para politikası tarafında alınan kararlar, faiz oranlarının seviyesi, enflasyon beklentileri ve döviz kurlarındaki hareketler, yabancı yatırımcıların kararlarını doğrudan şekillendiriyor.
Özellikle Merkez Bankası’nın rezerv politikaları, döviz likiditesi ve fiyat istikrarına yönelik adımları, uluslararası yatırımcıların Türkiye algısını belirleyen başlıca unsurlar arasında bulunuyor.
Küresel Koşulların Etkisi
Yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarındaki pozisyon değişikliklerini anlamak için yalnızca iç dinamikler değil, aynı zamanda küresel gelişmeler de dikkate alınmalı.
ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi büyük merkez bankalarının faiz kararları, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını doğrudan etkiliyor.
Küresel risk iştahındaki artış veya azalış, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara yönelen yatırımları da aynı ölçüde etkiliyor.
TCMB tarafından açıklanan son veriler, yabancı yatırımcıların Türkiye’deki menkul kıymet piyasalarında temkinli ama aynı zamanda fırsat odaklı bir yaklaşım sergilediklerini gösteriyor.
DİBS tarafındaki kesin alımlar, belirli ölçüde güvenin varlığına işaret ederken; teminat amaçlı yüksek satışlar, küresel finansal baskıların ve risk yönetimi ihtiyaçlarının etkisini gözler önüne seriyor.
Hisse senedi piyasasında 34,89 milyar dolarlık yabancı portföy büyüklüğü, Türkiye’nin uluslararası yatırımcılar açısından hâlen cazip bir piyasa olmayı sürdürdüğünü ortaya koyuyor.
Ancak bu büyüklüğün korunması ve artırılması, istikrarlı para politikaları, enflasyonun düşürülmesi ve öngörülebilir ekonomik adımların atılmasıyla mümkün olabilecektir.
Özel sektör ihraçlarında görülen sınırlı girişler, şirketlerin dış finansman kaynaklarına erişiminde yabancı yatırımcıların rolünü hatırlatıyor.
Bu kanalın güçlenmesi, Türkiye’nin küresel sermaye ile entegrasyonunun sürmesi açısından kritik önemde.
Yabancı yatırımcıların haftalık işlemlerine dair veriler, sadece rakamlardan ibaret değildir. Bu hareketler, küresel ve yerel ekonomi politikalarının yatırımcı davranışlarına nasıl yansıdığını, Türkiye’nin uluslararası sermaye piyasalarıyla ilişkisini ve geleceğe dair beklentileri anlamak için önemli bir gösterge niteliği taşır.