Türkiye’nin İsviçre saat ithalatında büyük sıçrama
Son dönemde Türkiye’de ekonomik göstergeler, perakende sektöründe tüketici davranışlarını köklü biçimde değiştiriyor. Özellikle enflasyonun yüksek seyretmesi, halkın günlük harcamalarından yatırım tercihlerine kadar pek çok alanda kararlarını yeniden gözden geçirmesine yol açıyor.

Gıda, giyim ve dayanıklı tüketim ürünlerinde tüketiciler daha hesaplı seçeneklere yönelirken, bu alanlarda gözlenen daralma dikkat çekiyor.
Ancak tüm bu genel ekonomik eğilimlerin aksine, lüks tüketim segmentinde oldukça farklı bir tablo ortaya çıkıyor.
İsviçre menşeli lüks saatler, özellikle Türkiye’deki tüketicilerin ilgisini çekmeye devam ediyor ve bu eğilim hız kesmeden ilerliyor.
Lüks saatler, tarih boyunca sadece zamanı göstermekten öte, prestij ve statü sembolü olarak öne çıkmıştır.
İsviçre, yüzyıllardır saatçilikte global bir merkez konumunda ve dünyaca ünlü markalarıyla lüks saat pazarının belirleyici aktörlerinden biri olmuştur.
Türkiye’deki tüketiciler, özellikle bu markaların prestijini ve kalite algısını yüksek bir değer olarak görüyor.
Pandemi sonrası dönemde değişen ekonomik dengeler, bazı tüketici gruplarının bu tür lüks ürünleri hem yatırım hem de prestij aracı olarak değerlendirmesine neden oldu.
Yüksek enflasyon ortamında, birikimlerini erozyona karşı korumak isteyen bireyler, geleneksel tasarruf ve yatırım araçlarının yanı sıra değerli ve sınırlı üretimle sunulan lüks saatleri de alternatif bir varlık sınıfı olarak görüyor.
Özellikle İsviçre saatleri, sadece estetik ve işçilik açısından değil, aynı zamanda yatırım açısından da cazip bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Bazı modellerin zaman içinde değer kazanması, bu saatleri sahipleri için bir nevi finansal sigorta işlevi görmesini sağlıyor.
Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizlik, lüks ürünlere olan talebi doğrudan etkileyen bir diğer önemli faktör.
Yüksek gelir grubundaki bireyler, ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenirken, sahip oldukları gelir ile lüks ürünlere erişimlerini sürdürüyor.
Bu durum, lüks segmentin, genel perakende pazarındaki daralmaya rağmen büyümeye devam etmesini açıklayan önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.
Özellikle saat sektörü, bu gruptaki tüketicilerin marka bilinci ve statü arzusuyla birleşerek güçlü bir talep yaratıyor.
Buna ek olarak, lüks saatler yalnızca birer mücevher veya aksesuar olarak görülmüyor; sahip oldukları marka hikayesi, işçilik kalitesi ve sınırlı üretim sayısı ile koleksiyon değeri taşıyor.
Türkiye’deki lüks tüketiciler, bu unsurları değerlendirerek uzun vadeli bir yatırım ve prestij stratejisi oluşturuyor.
İsviçre saatlerinin bu kadar cazip olmasının bir diğer nedeni ise dünya genelindeki marka algısının Türkiye’de de güçlü bir biçimde hissedilmesi.
Küresel pazardaki fiyat ve talep dengeleri, Türkiye’deki lüks saat fiyatlarını da etkileyerek, sınırlı sayıda bulunan modellerin değerini artırıyor.
Son yıllarda gözlenen bir başka trend ise, lüks saatlerin sadece geleneksel zengin tüketici grubunu değil, yeni yükselen gelir gruplarını da cezbetmesi.
Özellikle genç profesyoneller ve girişimciler, bu saatleri sadece zaman göstergesi olarak değil, aynı zamanda sosyal statü ve başarı sembolü olarak kullanıyor.
Bu durum, pazardaki dinamikleri değiştiren önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Tüketiciler, enflasyonun getirdiği belirsizlik karşısında güvenli liman arayışında iken, lüks saatler hem estetik hem de yatırım boyutu ile bu ihtiyacı karşılıyor.
Perakende sektöründeki genel eğilimler, ekonomik dalgalanmalar ve tüketici davranışlarındaki dönüşüm, Türkiye’deki lüks saat pazarının güçlü performansını anlamak için önemli ipuçları sunuyor.
Gıda ve giyim gibi temel ihtiyaçlarda talep daralırken, lüks segment, hem sosyal prestij hem de ekonomik strateji açısından kendine özgü bir konumda duruyor.
İsviçre saatleri, yüksek işçilik kalitesi, marka değeri ve sınırlı üretimi ile bu segmentin lider ürünleri olarak öne çıkıyor ve Türkiye’deki talep artışı, önümüzdeki dönemde de devam etme potansiyeli taşıyor.
Türkiye’deki yüksek enflasyon ve ekonomik belirsizlik ortamında tüketici davranışları çeşitleniyor. Temel ihtiyaçlarda daha ekonomik tercihler ön plana çıkarken, lüks ürünler, özellikle İsviçre saatleri, hem prestij hem de yatırım boyutu ile farklı bir talep yaratıyor.
Gelir eşitsizliği ve ekonomik dalgalanmalar, bu trendi besleyen başlıca unsurlar olarak öne çıkıyor. Lüks saatler, sadece bir aksesuar değil, aynı zamanda sosyal statü, prestij ve enflasyona karşı korunma aracı olarak tüketicilerin ilgisini çekmeye devam ediyor.
İsviçre Saat Federasyonu’nun verilerine göre, Türkiye’nin İsviçre’den yaptığı saat ithalatı 2025 yılı Temmuz ayında dikkat çekici bir artış gösterdi.
Temmuz ayında ithalat 30,3 milyon İsviçre Frangı (yaklaşık 155 milyon TL) seviyesine ulaşırken, bu miktar geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 21,4’lük bir artışa işaret ediyor.
Ülkemiz, dünya genelinde İsviçre’den saat ithal eden ülkeler sıralamasında önemli bir yükseliş kaydetti. Önceki yıl 20. sırada yer alan Türkiye, Temmuz 2025 itibarıyla dört basamak birden yükselerek 16. sıraya çıktı. Bu konum, Hollanda, Kanada, Katar, Hindistan ve Avusturya gibi ülkelerin önünde olmayı da sağladı.
Yedi Ayda 9,5 Milyar TL’lik İthalat
2025’in Ocak-Temmuz dönemine bakıldığında ise Türkiye’nin İsviçre’den gerçekleştirdiği saat ithalatı toplam 184,7 milyon İsviçre Frangı’na, yani 9 milyar 448 milyon TL’ye ulaştı.
Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,6, 2023’ün aynı dönemine kıyasla ise yüzde 8,8 artış gösteriyor.
Bu artışla birlikte Türkiye, 7 aylık dönemde İsviçre’den en fazla saat ithalatı yapan 17. ülke konumundan 16. sıraya yükseldi.
Artış oranına göre ise dünya genelinde beşinci sırada yer alıyor. Hatırlatmak gerekirse, Türkiye geçtiğimiz yılın tamamında 293,5 milyon İsviçre Frangı (yaklaşık 15 milyar TL) değerinde saat ithal etmişti.
Lüks Segment Saatler Büyümeyi Sürdürüyor
İsviçre saat endüstrisi Temmuz ayında kayda değer bir performans sergiledi. Ülkenin toplam saat ihracatı 2,4 milyar İsviçre Frangı’na ulaştı ve bu rakam, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,9’luk bir artışa karşılık geldi. Çelik saatlerde ihracat yüzde 9,1, altın-çelik karışımı modellerde ise yüzde 16,9 arttı.
Toplamda 1,4 milyon adet saat ihraç edildi; miktar açısından geçen yılla neredeyse aynı kalırken, değer artışı lüks segmentin gücünü ortaya koydu.
Özellikle 3 bin İsviçre Frangı üzerindeki modeller yüzde 9,4’lük büyüme göstererek ihracatı yukarı taşıdı. Buna karşın 200 İsviçre Frangı altındaki daha uygun fiyatlı saatlerde daralma gözlendi.
Küresel saat ticaretine bakıldığında, büyümenin yüksek fiyatlı ürünler ve ABD pazarından kaynaklandığı dikkat çekiyor.
Asya pazarında genel bir düşüş gözlense de Singapur ve Hong Kong gibi merkezler öne çıkıyor. Bu durum, lüks tüketimin ekonomik belirsizlikler ve enflasyona rağmen cazibesini koruduğunu gösteriyor.
Türkiye’de Lüks Saat Talebinin Arkasındaki Dinamikler
Türkiye’de ve dünya genelinde lüks saat talebinin yükselmesinin arkasında iki temel sebep bulunuyor. İlk olarak, yüksek gelir grubunun tüketim alışkanlıkları enflasyon gibi ekonomik dalgalanmalardan daha az etkileniyor.
Genel nüfus temel ihtiyaçlarda tasarrufa giderken, varlıklı tüketici kesimler lüks harcamalarını sürdürebiliyor.
İkinci olarak, İsviçre saatleri sadece bir aksesuar değil, aynı zamanda yatırım aracı olarak da değerlendiriliyor.
Döviz bazlı değerini koruyan bu ürünler, özellikle dalgalı kur ortamında güvenli liman olarak tercih ediliyor.
Türkiye özelinde ise lüks saatler yalnızca finansal kaygılarla alınmıyor; aynı zamanda bir statü göstergesi olarak öne çıkıyor.
Özellikle genç profesyoneller ve iş dünyasında öne çıkan isimler, İsviçre saatlerini prestij unsuru olarak kullanıyor. Bu eğilim, küresel markaların Türkiye pazarındaki görünürlüğünü ve marka bilinirliğini artırıyor.
Toplam Saat İthalatı 14 Milyar TL’ye Yaklaştı
Türkiye sadece İsviçre’den saat ithalatı yapmıyor, ancak İsviçre’den gelen ürünler sektörün değerini önemli ölçüde etkiliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2025’in Ocak-Temmuz döneminde Türkiye’nin dünyadan yaptığı toplam saat ithalatı 339,2 milyon dolar (yaklaşık 14 milyar TL) seviyesine ulaştı.
Geçtiğimiz yılın tamamında bu rakam 540 milyon dolar (22,2 milyar TL) ile rekor kırmıştı. Türkiye’nin yıllara göre saat ithalatı verileri ise şu şekilde: 2020’de 221 milyon dolar, 2021’de 299 milyon dolar, 2022’de 383 milyon dolar ve 2023’te 463 milyon dolar.
Bu veriler, Türkiye’de hem lüks segmentin hem de genel saat pazarının hızlı bir büyüme içerisinde olduğunu ortaya koyuyor.
İsviçre’den yapılan ithalatın artışı, hem değer hem de prestij açısından Türkiye’nin küresel pazardaki konumunu güçlendiriyor.