Trump dünyayı sarsıyor: Yeni vergi dalgası yolda
Son yıllarda uluslararası ilişkilerde büyük bir sarsıntıya neden olan Rusya-Ukrayna savaşı, küresel ekonomik dengeleri ciddi şekilde etkiledi.

Rusya, Ukrayna’ya 2022’nin Şubat ayında başlattığı geniş çaplı işgal harekâtı sonrasında, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yaptırım dalgasıyla karşı karşıya kaldı.
Avrupa Birliği, ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Japonya ve daha pek çok ülke, Moskova’ya yönelik binlerce ekonomik, finansal ve diplomatik yaptırım kararı aldı.
Ancak, tüm bu yoğun baskılara rağmen, Rusya'nın savaş makinesi durmadı. Nedeni ise basit: enerji gelirleri.
Rusya, dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz ihracatçılarından biri. Bu enerji zenginliği, ülkenin hem iç ekonomisini ayakta tutmasına hem de Ukrayna’daki askeri operasyonlarını finanse etmesine olanak sağlıyor.
Uygulanan yaptırımların büyük bir bölümü, finansal sistemlere ve teknoloji ithalatına odaklanırken, enerji sektörüne yönelik önlemler – özellikle küresel arz krizini tetiklememek adına – daha temkinli bir şekilde ilerledi.
Bu da Kremlin’in enerji ihracatı üzerinden gelir sağlamaya devam etmesine olanak verdi. Ancak bu durum, başta Batılı devletler olmak üzere pek çok ülkenin tepkisini çekiyor.
Özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni yönetimi bu konuda daha radikal adımlar atmaya hazırlanıyor.
Trump’tan Sert Uyarı: Yeni İkincil Yaptırımlar Kapıda
ABD Başkanı Donald Trump, yaptığı son açıklamada Rusya’ya karşı ekonomik baskının artırılacağını duyurdu.
Trump’ın belirttiğine göre, eğer Ukrayna ile 8 Ağustos Cuma gününe kadar bir ateşkes anlaşmasına varılmazsa, Rusya ile ticaret yapan tüm ülkelere yönelik geniş kapsamlı yeni ikincil gümrük vergileri uygulamaya koyulacak.
Bu açıklama, yalnızca doğrudan Rusya'yı değil, aynı zamanda onunla ekonomik ilişkilerini sürdüren Çin, Hindistan, Türkiye ve bazı Avrupa ülkeleri gibi büyük enerji alıcılarını da hedef alıyor.
Trump’ın bu hamlesi, uluslararası kamuoyunda dikkatle izleniyor çünkü bu tür ikincil yaptırımlar, küresel ticaret sistemini daha da karmaşık hale getirebilir.
İkincil yaptırımlar, doğrudan hedef alınmayan ancak yaptırımlar kapsamındaki bir ülkeyle iş birliği yapan üçüncü tarafları cezalandırmayı amaçlayan önlemlerdir.
Trump’ın önerdiği yeni düzenlemeler, örneğin Rus petrolünü ithal etmeye devam eden bir ülkeye ABD ile olan ticari ilişkilerinde ciddi kısıtlamalar getirilmesini içerebilir.
Bu da ülkeleri Rusya ile ticaretten caydırma amacı güderken, aynı zamanda ABD'nin ekonomik nüfuzunu yeniden güçlendirmeyi hedefliyor.
Küresel Enerji Dengesi ve Riskler
Bu gelişmeler, küresel enerji piyasaları üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Rusya'nın Avrupa enerji pazarından kısmen dışlanmasının ardından gözler Asya pazarlarına çevrildi.
Özellikle Çin ve Hindistan, Rus petrol ve doğal gazına olan ilgilerini artırdı. Ancak bu ülkeler, ABD'nin tehdit ettiği ikincil yaptırımlar karşısında zor kararlar vermek zorunda kalabilir.
Öte yandan, enerji arzında yaşanabilecek bir kesinti, fiyatlarda küresel çapta yeni bir artışa yol açabilir. Zira hâlihazırda dünya enerji arzının önemli bir kısmı Rusya’dan geliyor.
Her ne kadar Avrupa ülkeleri alternatif kaynaklara yönelmeye çalışsa da, Rus enerji kaynaklarının yerini kısa vadede doldurmak oldukça zor.
ABD’nin bu yeni baskı politikası, sadece Rusya’yı değil, aynı zamanda enerji ithalatına bağımlı pek çok ülkeyi de ekonomik olarak sıkıştırabilir. Bu durum, küresel çapta yeni diplomatik krizlerin ve ekonomik sarsıntıların habercisi olabilir.
Rusya’nın Direnci: Enerjiyle Savaşın Finansmanı
Tüm bu tehdit ve baskılara rağmen, Rusya ekonomik olarak hala direnç gösteriyor. Ülkenin 2024 sonu itibarıyla enerji ihracat gelirleri, yaptırımlara rağmen beklentilerin üzerinde seyrediyor.
Özellikle Asya’ya yönelen enerji sevkiyatları sayesinde Moskova, döviz rezervlerini korumayı başardı. Ruble nispeten istikrarlı kaldı ve iç piyasada büyük bir çöküş yaşanmadı.
Rusya, ekonomik sistemini Batı'dan gelen yaptırımlara karşı kısmen yalıttı. Çin ve Hindistan gibi ülkelerle ruble ve yuan üzerinden yapılan enerji anlaşmaları, doların küresel ticaretteki hâkimiyetini aşındırmaya başladı.
Ayrıca Moskova, yaptırımlar nedeniyle ithalatı zorlaşan ürünleri iç üretimle karşılama yoluna gitti ve bu da ülkenin iç sanayi politikalarında dönüşüme yol açtı.
Ateşkes Umudu ve Uluslararası Baskı
Donald Trump’ın açıkladığı 8 Ağustos tarihine kadar olan süre, küresel diplomaside kritik bir döneme işaret ediyor.
Bu tarihe kadar Ukrayna ile bir ateşkes sağlanması yönünde baskılar artarken, aynı zamanda Moskova üzerindeki uluslararası ekonomik kıskaç da daha da sıkılaştırılıyor.
Ancak Rusya’nın bugüne kadar izlediği sert dış politika, kolay kolay geri adım atmayacağını gösteriyor. Ukrayna tarafı ise, savaşta ciddi kayıplar vermiş olsa da, toprak bütünlüğünden ödün vermemek konusunda kararlı. Dolayısıyla ateşkes çağrıları, sahadaki gerçeklerle örtüşmekte zorlanıyor.
ABD’nin bu hamlesi, diplomatik baskının artırılması ve savaşa dolaylı yoldan destek veren ülkelerin kararlarını yeniden gözden geçirmesi amacı taşıyor. Ancak bu tür yaptırımların istenilen sonucu verip vermeyeceği, önümüzdeki haftalarda netlik kazanacak.
Yeni Bir Dönüm Noktası mı?
Rusya'nın enerji zenginliğine dayalı ekonomik direnci ve ABD'nin bu duruma karşı daha agresif politikaları, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönüm noktasının habercisi olabilir.
Eğer Trump’ın ilan ettiği gümrük vergileri yürürlüğe girerse, yalnızca Rusya değil, onunla iş yapan pek çok ülke de bu baskıdan nasibini alacak.
Bu da küresel ticaretin daha keskin bloklara ayrılmasına ve uluslararası sistemdeki belirsizliğin derinleşmesine yol açabilir.
Enerji çağında yapılan bu savaş, artık yalnızca askeri cephede değil, ekonomik ve diplomatik arenalarda da tüm şiddetiyle devam ediyor. Gözler şimdi, 8 Ağustos’a ve öncesindeki diplomatik temaslara çevrilmiş durumda.
ABD’nin uygulamaya koymayı planladığı ikincil gümrük vergileri, Rusya ile ticaret yapan herhangi bir ülkenin mallarının ABD’ye ithalatında %100’lük bir vergi ile karşılaşmasına neden olabilir. Bu adımın, özellikle küresel enerji piyasaları ve ilişkiler üzerinde ciddi etkiler yaratması bekleniyor.
Rusya'nın en büyük gelir kaynağı olan petrol ve doğal gaz ihracatının en önemli müşterileri arasında Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkeler yer alıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, geçen ay yaptığı bir açıklamada, "Ticareti pek çok şey için kullandım ama savaşları çözmek için harika bir yöntem" sözleriyle bu tür ekonomik baskı araçlarını savunduğunu belirtmişti.
Bu tür ikincil gümrük vergileri Trump yönetiminin daha önce de başvurduğu bir yöntemdi. Özellikle Venezuela petrolü ile ilgili yaptırımlarda benzer adımlar atılmıştı.
Ancak bu kez hedefteki ülkenin küresel enerji tedarikindeki görevi çok daha büyük: Rusya, Suudi Arabistan ve ABD'nin ardından dünyanın üçüncü en büyük petrol üreticisi konumunda.
Enerji Fiyatlarında Artış Endişesi
Rus enerji ihracatına uygulanacak bu tür yaptırımların küresel ekonomiye etkisi en çok enerji fiyatlarında hissedilecek.
Eğer yaptırımlar etkili olursa, Rusya'nın petrol ve doğal gaz ihracatında ciddi kesintiler yaşanabilir. Bu da, 2022’de Ukrayna’nın işgali sonrası olduğu gibi, arz daralması nedeniyle fiyatların tırmanmasına neden olabilir. Böyle bir gelişme küresel çapta enflasyon baskılarını artıracaktır.
Bununla birlikte, Tompkins bu kez fiyatlar üzerindeki etkinin sınırlı kalabileceğini savunuyor. OPEC+ üyesi ülkelerin şu an kullanabileceği ciddi miktarda yedek üretim kapasitesi bulunduğuna dikkat çekiyor. Bu kapasite, piyasalardaki arz eksikliğini bir nebze dengeleyebilir.
Öte yandan, Rusya da mevcut yaptırımlardan kaçınmak için karmaşık bir sistem kurmuş durumda. "Gölge filo" olarak adlandırılan, sahipliği belirsiz yüzlerce tankerden oluşan bu sistem, petrolün menşeini gizleyerek ticaretin sürdürülmesini sağlıyor.
Columbia Üniversitesi’nden yaptırım uzmanı Richard Nephew, "Yaptırımların sürdürülebilirliği, en az uygulanması kadar zor" diyerek bu çabanın sürekli izleme ve güncellenen stratejiler gerektirdiğini vurguluyor.
Hindistan ve ABD Ticareti: Yeni Gerilim Alanı
2022’den bu yana Hindistan, Rus petrolünün en büyük ikinci ithalatçısı haline geldi. Başkan Trump’ın son açıklamalarında Hindistan’a dolaylı bir mesaj vardı: "Eğer savaş makinesine destek veriyorlarsa, bu hoşuma gitmez." Bu söylem, Hindistan’dan ithal edilen ürünlerin ABD’de %100 gümrük vergisine tabi olabileceği anlamına geliyor.
Bu durum sadece Hindistan ekonomisini değil, aynı zamanda Amerikan tüketicisini de etkileyecek. Özellikle Apple, iPhone üretiminin büyük bölümünü Hindistan’a taşımış durumda.
Bu telefonlar ABD’ye ulaştığında yeni gümrük vergilerine tabi olursa, ürün fiyatlarında ciddi artışlar yaşanabilir.
Çünkü ithalat vergileri doğrudan ithalatçı firmalara yansıtılır ve bu şirketler genellikle maliyetin büyük kısmını tüketicilere aktarır.
Zaten halihazırda Hindistan’dan gelen ürünlere %25 oranında vergi uygulanıyor ve Trump bu oranın "önemli ölçüde artırılabileceğini" dile getirmişti.
Bu gelişmeler karşısında Hindistan hükümeti, ABD’nin kendi Rusya ile ticaretini sürdürmesine işaret ederek çifte standart uygulandığını iddia etti.
Çin ile Ticari Denge Gerilimi
Rusya'nın en büyük enerji müşterisi konumundaki Çin’in de bu vergi politikasından etkilenmesi gündemde. Ancak ABD’nin Çin ile ticaret hacmi Hindistan’ın yaklaşık beş katı büyüklüğünde ve Çin’den yapılan ithalat çoğunlukla temel tüketim ürünlerinden oluşuyor.
Bu nedenle Çin’i hedef alan ikincil gümrük vergilerinin uygulanması teknik olarak çok daha karmaşık ve riskli.
Trump’ın bu tür baskılarla Çin’i Rusya’dan uzaklaştırması oldukça zor. Çin lideri Şi Cinping ile Putin arasındaki son yıllardaki yakın ilişki, bu tür ekonomik tehditlerin etkisini sınırlayabilir.
Dahası, Trump daha önce Çin’e yönelik yüksek tarifeler uygulamaya çalışmış, ancak bu durum iki ülke arasındaki ticaretin ciddi şekilde sekteye uğramasına neden olmuştu.
Bu tür adımların, ABD içindeki enflasyonist baskıları da artırması olası. Çin ise, zaten ekonomik yavaşlama ile mücadele ederken, böyle bir durumda istihdam kayıpları yaşayabilir.
ABD-AB İlişkilerinde Yeni Bir Gerginlik Başlığı
Avrupa Birliği ve Türkiye, Rusya’dan enerji ithalatını hâlâ sürdüren başlıca bölgeler arasında yer alıyor. 2022 öncesinde AB, Rusya’nın bir numaralı enerji müşterisiydi.
Ancak savaş sonrası bu ilişki büyük ölçüde azaldı. Avrupa Komisyonu, Rus enerji ithalatını 2027 yılına kadar tamamen sonlandırma hedefini duyurdu.
Bu dönemde Brüksel ile Washington arasında yeni ticaret kuralları müzakere ediliyordu. ABD’nin, AB’den ithal edilen birçok ürüne %15 oranında gümrük vergisi uygulaması öngörülüyordu.
Avrupalı yetkililer, bu vergilerin ihracatçı firmalara zarar vereceğini öne sürerken, şimdi bir de ikincil yaptırımların gündeme gelmesiyle endişeler daha da arttı.
Rusya’dan enerji alımına %100 vergi getirilmesi, Avrupa’nın ABD’ye yaptığı ihracat miktarını azaltabilir. Özellikle ilaç ve sanayi makineleri gibi tedariki kolay olmayan ürünler bu durumdan etkilenecek. Bu da Amerikalı tüketicinin daha yüksek fiyatlar ödemesine neden olabilir.
Rus Ekonomisinde Çatlaklar Beliriyor
Her ne kadar Rus ekonomisi savaşın başından bu yana dirençli bir görünüm sergilemiş ve 2024 yılında %4,3 büyümüş olsa da, son gelişmeler farklı bir tablo çiziyor.
Ekonomi Bakanı Maksim Reşetkinov, ekonominin aşırı ısınma döneminden sonra resesyona yaklaştığı uyarısında bulundu.
IMF’nin tahminlerine göre 2025’te Rusya ekonomisi sadece %0,9 büyüyecek. İhracatın düşmesi halinde, bu yavaşlama daha da derinleşebilir.
Ancak savaş nedeniyle Rusya, ekonomik verilerin çoğunu kamuoyundan gizliyor. Petrol ve gaz üretim verileri dahil birçok gösterge açıklanmıyor.
Moskova’nın savunma harcamaları da giderek artıyor. GSYH’nin %6,3’lük kısmı artık askeri harcamalara yönelmiş durumda.
Buna karşılık Ukrayna, ekonomisinin %26 gibi çok daha büyük bir bölümünü savaş için kullanıyor. Bu dengesizlik, Ukrayna lideri Zelenskiy’nin neden sürekli uluslararası destek çağrısında bulunduğunu da açıklıyor.
Trump’ın öngördüğü ikincil yaptırımlar, Rusya’ya akan parayı kesmeyi ve savaşın finansmanını zorlaştırmayı amaçlıyor.
Böylece, hem Kiev’e destek verilmiş olacak hem de savaşın neden olduğu insani kriz hafifletilmeye çalışılacak.