Tekstil sektörü alarm veriyor: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato patladı

Türkiye ekonomisinin lokomotif alanlarından biri olan tekstil ve hazır giyim sektörü, son dönemde yaşadığı derin krizle kamuoyunun gündeminde üst sıralara yerleşmiş durumda.

Tekstil sektörü alarm veriyor: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato patladı

Ülke genelinde milyonlarca kişiye doğrudan ve dolaylı istihdam sağlayan sektör, art arda gelen konkordato başvuruları, fabrikaların kapanması, üretimin yavaşlaması ve işten çıkarmalarla ciddi bir daralma sürecine girmiş bulunuyor.

Tekstil sektörü alarmda: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato artıyor

Sektör temsilcilerinin verdiği bilgilere göre yalnızca son dönemde yaklaşık 300 tekstil firması konkordato ilan etti. Bu tablo, sorunun münferit değil, yapısal ve yaygın bir kriz olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Tekstil sektörü alarmda: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato artıyor

Tekstil sektörü uzun yıllar boyunca Türkiye’nin ihracat gelirlerinde önemli bir paya sahip oldu. Avrupa başta olmak üzere birçok pazarda Türk tekstil ürünleri kalite, hız ve esneklik açısından tercih edilirken, son birkaç yılda küresel ve yerel ekonomik gelişmeler sektörün rekabet gücünü ciddi biçimde zayıflattı. Artan üretim maliyetleri, finansmana erişimde yaşanan güçlükler ve kur politikalarındaki belirsizlikler, firmaların ayakta kalmasını her geçen gün daha da zorlaştırıyor.

Tekstil sektörü alarmda: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato artıyor

Özellikle son dönemde yükselen enerji, hammadde ve işçilik maliyetleri, tekstil işletmelerinin kârlılığını neredeyse tamamen ortadan kaldırmış durumda.

Tekstil sektörü alarmda: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato artıyor

Pamuk, iplik, boya ve kimyasal girdilerde yaşanan fiyat artışları üretim maliyetlerini katlarken, firmalar bu artışları satış fiyatlarına aynı oranda yansıtamıyor.

Tekstil sektörü alarmda: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato artıyor

İç pazarda alım gücünün düşmesi, dış pazarlarda ise fiyat rekabetinin sertleşmesi, işletmeleri sıkışmış bir alana itiyor.

Tekstil sektörü alarmda: Fabrikalar kapanıyor, Konkordato artıyor

Sektörün en büyük sorunlarından biri olarak finansmana erişim öne çıkıyor. Yüksek faiz oranları ve krediye ulaşmadaki zorluklar, özellikle küçük ve orta ölçekli tekstil firmalarını ciddi biçimde etkiliyor.

İşletmeler, işletme sermayesini döndürebilmek için bankalara yöneldiğinde yüksek faiz yüküyle karşılaşıyor; bu da borçluluğu artırarak konkordato sürecine giden yolu hızlandırıyor.

Konkordato ilan eden firma sayısındaki artış, sektörün finansal olarak ne denli kırılgan hâle geldiğinin somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Öte yandan döviz kuru politikaları da tekstil sektörü açısından kritik bir başlık olarak öne çıkıyor. İhracat ağırlıklı çalışan sektör, kurdaki istikrarsızlık nedeniyle uzun vadeli fiyatlama yapmakta zorlanıyor.

Kur artışlarının maliyetleri artırdığı, ancak ihracat gelirlerine aynı ölçüde yansımadığı belirtiliyor. Kurun baskılandığı dönemlerde ihracatçıların rekabet gücü azalırken, ani dalgalanmalar firmaların finansal planlarını altüst edebiliyor. Bu durum, özellikle Avrupa pazarında faaliyet gösteren ihracatçıları olumsuz etkiliyor.

Küresel ölçekte yaşanan ekonomik yavaşlama da tekstil sektöründeki daralmanın nedenleri arasında yer alıyor.

Avrupa Birliği ülkelerinde talebin düşmesi, siparişlerin azalmasına ve üretim hacminin küçülmesine yol açıyor.

Birçok firma, geçmiş yıllara kıyasla daha düşük kapasitelerde çalışmak zorunda kalırken, bazı işletmeler üretimi tamamen durdurma noktasına geliyor.

Bu tablo, istihdam kayıplarını da beraberinde getiriyor. Sektörde binlerce çalışan ya ücretsiz izne çıkarılıyor ya da işini kaybediyor.

Sektör temsilcileri, yaşanan krizin aşılabilmesi için acil ve kapsamlı önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Öncelikle finansmana erişimin kolaylaştırılması, düşük faizli ve uzun vadeli yatırım kredilerinin devreye alınması talep ediliyor.

Firmalar, sadece kısa vadeli desteklerle değil, sürdürülebilir bir finansman modeliyle ayakta kalabileceklerini ifade ediyor. Ayrıca kamu bankalarının sektöre yönelik özel kredi paketleri oluşturması gerektiği dile getiriliyor.

İhracatın desteklenmesi de sektörün öncelikli talepleri arasında bulunuyor. Mevcut ihracat teşviklerinin genişletilmesi, yeni pazarlara açılmayı kolaylaştıracak destek mekanizmalarının devreye alınması gerektiği belirtiliyor.

Özellikle katma değeri yüksek ürünlerin üretimini teşvik edecek politikaların, sektörün uzun vadeli rekabet gücünü artıracağına dikkat çekiliyor.

Bunun yanı sıra, enerji maliyetlerinde sağlanacak indirimler ve vergi yüklerinin hafifletilmesi de sektörün nefes almasını sağlayacak adımlar arasında gösteriliyor.

Tekstil sektörü, Türkiye ekonomisi ve istihdamı açısından stratejik bir öneme sahip olmasına rağmen tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor.

Konkordato ilan eden firma sayısındaki artış, üretimdeki daralma ve iş gücü kayıpları, krizin derinliğini gözler önüne seriyor.

Sektörün yeniden toparlanabilmesi için kamu, finans kuruluşları ve sektör paydaşlarının ortak bir çözüm zemini oluşturması büyük önem taşıyor.

Aksi takdirde yaşanan sorunların kalıcı hâle gelmesi ve sektörün uzun vadede ciddi bir güç kaybına uğraması kaçınılmaz görünüyor.

Türkiye’nin önemli lokomotif sektörlerinden biri olan tekstil ve hazır giyim, son yılların değil, son yirmi yılın en ağır krizlerinden birini yaşıyor.

Artan konkordato ilanları, kapanan işletmeler, ihracattaki düşüş ve kayıt dışı iş gücündeki hızlı azalma sektörü adeta tarihindeki en kritik döneme sürüklüyor.

Bazı firmalar çözümü üretimlerini Mısır gibi ülkelere taşımakta bulurken, uzmanlar yaşanan sorunların artık geçici olmayıp, tamamen yapısal bir çöküşün işareti olduğunu belirtiyor.

Veriler, bu yıl içinde yüzlerce firmanın üretimi durdurduğunu ve konkordato ilan ettiğini gösteriyor. Son iki yılda sektörde yaşanan toplam istihdam kaybının 300 bine yaklaştığı ifade ediliyor.

İstanbul, Denizli, Bursa, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi Türkiye’nin üretim merkezlerinde, birçok fabrika üretim hatlarını tamamen durdururken, bazıları haftalık kapasitesini yüzde 30-40 seviyesine çekmek zorunda kaldı.

Sektörün bel kemiğini oluşturan ihracat ise, Avrupa pazarındaki talep düşüşü ve artan maliyetler nedeniyle son yılların en düşük seviyelerine geriledi.

Uzak Doğu İle Rekabet Giderek Zorlaşıyor

Türkiye’nin tekstil ihracatında geleneksel pazarların daralması, kriz tablosunu daha da ağırlaştırıyor. Avrupa’daki talep gerilerken, Çin, Bangladeş ve Vietnam gibi ülkelerin agresif fiyat politikaları Türk üreticiler üzerinde ciddi baskı yaratıyor.

Enerji maliyetlerindeki artış, hammadde fiyatları ve döviz kuru dalgalanmaları, Türkiye’nin uluslararası fiyat rekabetini olumsuz etkiledi.

Pek çok üretici, aldıkları siparişlerin maliyetini bile karşılayamadıklarını dile getiriyor. Bazıları ise üretimden tamamen çekilerek depolama, lojistik veya farklı ticaret alanlarına yöneliyor.

Sektördeki bir diğer önemli sorun ise ucuz ve kayıt dışı iş gücünün hızla azalması. Özellikle Suriyeli işçiler, dikim, kesim ve boyahane gibi emek yoğun alanlarda uzun yıllardır sektörün bel kemiğini oluşturuyordu.

Ancak işçilerin ülkelerine geri dönmesi, sektörde ciddi iş gücü açığı yaratmış durumda. Genç Türk işçilerinin tekstil sektörüne ilgisinin düşük olması da bu açığın kapanmasını güçleştiriyor.

Yapısal Bir Krize Dönüşüyor

Tüm bu gelişmeler, sektör temsilcilerinin ortak bir görüşte buluşmasına yol açıyor. Türkiye’deki sektör yetkilileri, yaşanan durumun “sadece bir ekonomik dalgalanma değil, yapısal bir kriz” olduğunu vurguluyor.

Ucuz iş gücüne dayalı üretim modeli artık sürdürülebilir değil; finansman sıkışıklığı, maliyetlerdeki artış ve ihracattaki düşüş, sektörde domino etkisi yaratıyor.

Modernizasyon yatırımlarının uzun yıllar ötelenmesi, teknik ve yüksek katma değerli üretimde küresel rekabette geri kalınması, markalaşma eksikliği ve fason üretime dayalı iş modelinin sürdürülmesi, bugünkü kriz ortamının temel sebepleri arasında sayılıyor.

Sektörün bugünkü durumu, basit bir ekonomik durgunluktan çok, derin ve kalıcı yapısal sorunların bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Konkordato İlanları Sektörün Kırılganlığını Gösteriyor

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, tekstil sektöründeki problemlere ilişkin yaptığı açıklamada, “Bir firmanın konkordato ilan etmesi yalnızca kendi geleceğini etkilemiyor, aynı zamanda o firmaya hammadde, ürün veya hizmet sağlayan yüzlerce tedarikçiyi de doğrudan etkiliyor” dedi.

Öksüz, sektörde 300 firmanın konkordato ilan ettiğini belirterek, “Konkordatolar yalnızca banka ve kamu borçlarını kapsamalı, piyasaya olan borçlar bu kapsam dışında bırakılmalı. Aksi hâlde ticaretin sürekliliği ciddi risk altında” ifadelerini kullandı.

Öksüz ayrıca sektörün geleceği için yeni bir yol haritası çizilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Teknolojik dönüşüm, markalaşma, teknik tekstil ve sürdürülebilir üretim gibi alanlara yatırım yapılmazsa mevcut darboğazı aşmak kolay olmayacak” diye ekledi.

Merter, Laleli ve Osmanbey’de Kepenkler Kapanıyor

İstanbul’un yıllardır tekstil ve hazır giyim ticaretinin merkezi olan Merter, Laleli ve Osmanbey’de son dönemde ciddi bir daralma gözlemleniyor.

Daha önce yabancı alıcıların adım atacak yer bulamadığı bu bölgelerde, bugün birçok mağaza ve showroom kepenk indiriyor.

Kapanan dükkânların yerine yeni kiracı bulmak neredeyse imkânsız hale gelirken, sokakların canlılığı tamamen kayboldu.

Esnaf, artan maliyetler, sipariş düşüşü ve finansman sorunlarının yanı sıra yabancı alıcı trafiğindeki sert gerilemenin işleri durma noktasına getirdiğini belirtiyor.

Özellikle Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Gürcistan ve Orta Asya ülkelerinden gelen alıcıların sayısındaki düşüş, ticaretin neredeyse durma noktasına gelmesine yol açtı.

Bölgedeki güvenlik algısındaki değişim ve bu ülkelerdeki ekonomik daralma, nakit alımların azalmasına sebep oldu.

Bir zamanlar sabahın ilk ışıklarından gece yarısına kadar süren yoğunluk, artık boş sokaklara ve kapalı mağazalara dönüştü.

Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörü, uzun yıllardır uygulanan ucuz iş gücü ve fason üretim odaklı modeli sürdüremez hâle geldi.

Artan maliyetler, ihracattaki daralma ve iş gücü krizinin birleşimi, sektörün artık kısa vadeli çözümlerle toparlanamayacağını gösteriyor.

Sektör temsilcileri, markalaşma, modernizasyon, teknik tekstil ve sürdürülebilir üretim gibi alanlara yatırım yapılmazsa mevcut darboğazın aşılmasının çok zor olduğunu vurguluyor.

Bu nedenle Türkiye tekstil sektörünün, yalnızca ekonomik dalgalanmalara değil, uzun vadeli ve yapısal reformlara odaklanması gerekiyor.