Likidite alarmı: Tasarruf finansmanında yeni kurallar

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), tasarruf finansman sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin mali yapısını güçlendirmeye ve sistemin sürdürülebilirliğini güvence altına almaya yönelik önemli bir adım daha attı.

Likidite alarmı: Tasarruf finansmanında yeni kurallar

Kurumun Resmi Gazete’de yayımladığı yeni tebliğ ile tasarruf finansman şirketlerinin likidite yapılarının daha sağlıklı analiz edilmesi, nakit akışlarının risklere karşı korunması ve müşteri yükümlülüklerinin zamanında yerine getirilebilmesi amacıyla likidite yeterlilik oranının hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslar detaylı biçimde yeniden düzenlendi.

Sektörün son yıllarda hızlı bir büyüme göstermesi, alternatif finansman yöntemlerine olan ilginin artması ve sistemdeki fon akışının niteliği, BDDK’nın daha güçlü bir düzenleme çerçevesi oluşturmasını gerekli kıldı.

Bu kapsamda yayımlanan tebliğ, sadece teknik bir hesaplama yöntemi sunmakla kalmıyor; aynı zamanda şirketlerin risk yönetimi anlayışını da köklü biçimde değiştirecek bir çerçeve ortaya koyuyor.

Yeni düzenleme, hem müşteri tasarruflarının güvence altına alınması hem de sektörün kurumsal olgunluğunu artırması açısından kritik öneme sahip.

Tasarruf finansmanında likiditeye sıkı denetim

Tebliğin Amacı ve Genel Çerçevesi

Tebliğin temel amacı, tasarruf finansman şirketlerinin yükümlülüklerini karşılayabilecek düzeyde likit varlığa sahip olup olmadığını düzenli olarak ölçmek ve bu ölçümleri belirli standartlara bağlamak.

Likidite yeterlilik oranı, şirketlerin kısa vadeli yükümlülüklerini herhangi bir aksaklık yaşamadan yerine getirebilmesi için bulundurmaları gereken nakit veya nakde kolayca çevrilebilir varlık miktarını belirleyen önemli bir gösterge.

Bu oran, hem şirketlerin finansal sağlamlığının hem de sektörün genel istikrarının ölçülmesinde belirleyici bir görev üstleniyor.

BDDK’nın hazırladığı tebliğde, likidite yeterlilik oranının hesaplanmasına ilişkin yöntemler ayrıntılı biçimde ele alınıyor; hangi tür varlıkların likidite kapsamında değerlendirileceği, yükümlülüklerin hangi kategoriye göre sınıflandırılacağı ve oranlama sırasında uygulanacak ağırlıklandırmalar gibi teknik detaylar açık bir çerçeveye kavuşturuluyor.

Böylece şirketlerin kendi iç denetim sistemleriyle yapacakları analizlerin standardizasyonu sağlanırken, kurumun denetim faaliyetleri için de ortak bir referans mekanizması oluşturulmuş oluyor.

Tasarruf finansmanında likiditeye sıkı denetim

Nakit Akışının Güvence Altına Alınması

Tasarruf finansman modeli, geleneksel bankacılıktan farklı olarak faizsiz ve dayanışma esasına dayalı bir sistem üzerine kurulu.

Müşterilerin belirli bir tasarruf planı çerçevesinde bir araya getirilmesi ve sırayla konut ya da araç ediniminin sağlanması, şirketlerin güçlü bir nakit yönetimi politikası yürütmesini zorunlu kılıyor.

Bu nedenle nakit akışındaki herhangi bir aksama, müşteri teslimatlarında gecikme yaratabileceği gibi şirketin güvenilirliğine ve sektöre olan genel algıya da zarar verebilir.

Yeni tebliğ, tam da bu riskleri minimize etmeyi hedefliyor. Likidite yeterlilik oranı hesaplamasıyla şirketlerin belirli dönemlerde ne kadar likit varlık tutmaları gerektiği net bir şekilde ortaya konuyor.

Bu zorunluluk, şirketlerin olası nakit darlıklarına karşı dayanıklılığını artırırken, müşteri teslimatlarının zamanında yapılabilmesi için de güvence oluşturuyor.

Tasarruf finansmanında likiditeye sıkı denetim

Likidite Kapsamındaki Varlıklar ve Yükümlülükler

Tebliğde hangi varlıkların likidite hesaplamasında dikkate alınabileceği ayrıntılı şekilde tanımlanıyor. Buna göre, nakit ve benzeri varlıklar başta olmak üzere, çok kısa sürede ve değer kaybı olmadan nakde çevrilebilir finansal araçlar belirli şartlarla likit varlık kategorisine dahil ediliyor.

Bu varlıkların güvenilirliği, piyasadaki dalgalanmalara karşı dayanıklılıkları ve nakde dönüşme hızları da değerlendirme kriterleri arasında yer alıyor.

Diğer yandan şirketlerin müşterilere karşı olan kısa vadeli yükümlülükleri, teslimat takvimleri ve diğer finansal taahhütleri de likidite oranının paydasını oluşturarak belirli bir hesaplama sistemine bağlanıyor.

Bu sayede şirketlerin taahhütleri karşısında bulundurmaları gereken minimum likidite seviyesi objektif bir ölçüte kavuşuyor.

Sektörel İstikrar İçin Yeni Bir Standart

BDDK’nın attığı bu adım, tasarruf finansman sektöründe uzun zamandır ihtiyaç duyulan yapısal bir düzenlemeyi hayata geçiriyor.

Daha önce şirketlerin likidite yapısı büyük ölçüde kendi iç politikalarına bırakılmışken, yeni tebliğ ile sektörel bazda bir standardizasyon mümkün hâle geliyor.

Bu düzenleme sayesinde hem şirketler arası karşılaştırılabilirlik artacak hem de sektör genelinde daha disiplinli bir finansal yönetim anlayışı yaygınlaşacak.

Tebliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte BDDK, hem dönemsel raporlamalar hem de yerinde denetimler aracılığıyla şirketlerin likidite yeterlilik oranlarını düzenli olarak izleyecek.

Likidite oranının belirlenen seviyelerin altına düşmesi durumunda şirketlerin gerekli düzeltici adımları atması sağlanacak; böylece olası bir finansal kırılganlık erken aşamada tespit edilebilecek.

Şeffaflık ve Güven Artacak

Yeni düzenleme, sektörde hem şeffaflığın hem de tüketici güveninin artmasına katkı sağlayacak nitelikte.

Likidite yeterlilik oranı gibi somut bir göstergeye dayanan denetim mekanizmasının devreye girmesi, müşterilerin tasarruflarının ve birikimlerinin daha güvenli bir sistem içinde değerlendirildiği algısını güçlendirecek. Böylece sektörün büyüme ivmesinin daha sağlıklı bir zeminde sürmesi mümkün olacak.

BDDK’nın Resmi Gazete’de yayımladığı bu tebliğ, tasarruf finansman sektörünün geleceğini doğrudan şekillendirecek önemli bir düzenleme olarak öne çıkıyor.

Likidite yeterlilik oranı sayesinde şirketlerin finansal dayanıklılığı artırılırken, müşteri haklarının korunması ve sektörel güvenliğin sağlanması için de güçlü bir çerçeve oluşturuluyor.

Yeni düzenleme, hem sektör aktörleri hem de tüketiciler açısından daha güvenilir, daha öngörülebilir ve daha istikrarlı bir tasarruf finansman modeli sunmayı hedefliyor.

Tasarruf finansman sektörüne ilişkin düzenleyici çerçevede önemli değişiklikler getiren yeni Tebliğ, şirketlerin likidite yönetimine dair standartları daha net, ölçülebilir ve denetlenebilir bir yapıya kavuşturmayı amaçlamaktadır.

Sektörde faaliyet gösteren şirketlerin yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz biçimde yerine getirebilmesini güvence altına almak amacıyla, likidite düzeyinin nasıl izleneceği ve hangi eşik değerlerin dikkate alınacağı ayrıntılı şekilde belirlenmiştir.

Bu kapsamda Tebliğ, likidite yeterlilik oranının hesaplanmasını tüm şirketler için zorunlu bir kriter haline getirir.

Böylece şirketlerin kısa vadeli nakit akışlarına ilişkin riskler daha erken aşamada tespit edilerek hem müşterilerin korunması hem de sektörel istikrarın güçlendirilmesi hedeflenmektedir.

Likidite Yeterlilik Oranının Hesaplanması ve Asgari Sınır

Tebliğ’e göre, şirketlerin likidite seviyelerinin ölçümünde temel gösterge olarak likidite yeterlilik oranı kullanılacaktır.

Bu oran, belirlenen dönem içerisindeki nakit girişlerinin nakit çıkışlarına bölünmesi suretiyle hesaplanır. Başka bir ifadeyle, şirketin önümüzdeki dönemde elde etmeyi beklediği nakit ile aynı dönemde karşılaması gereken yükümlülükleri kıyaslayan bir göstergedir. Nakit girişlerinin nakit çıkışlarını en az ne ölçüde karşılaması gerektiği ise açık bir alt sınırla belirlenmiştir.

Tebliğ, oranın günlük olarak hesaplanmasını, ancak takip ve değerlendirme amacıyla haftalık basit aritmetik ortalamanın esas alınmasını şart koşmaktadır.

Bu haftalık ortalamanın %100’ün altına düşmemesi, yani şirketin beklenen nakit çıkışlarını karşılamaya yetecek düzeyde nakit girişi bulunması zorunludur.

Beklenen girişlerin çıkışlardan düşük olması, şirketin likidite riskine açık hale geldiğini göstereceğinden, bu alt sınır şirketlerin operasyonel sağlığı açısından kritik önem taşır.

Ayrıca, Kurul’a şirket bazında daha sıkı uygulamalar belirleme yetkisi de verilmiştir. Böylece, bilanço yapısı, risk profili veya geçmiş performansına göre daha temkinli bir likidite yönetimine ihtiyaç duyduğu değerlendirilen kurumlar için %100’ün üzerinde, daha yüksek oranlar talep edilebilecektir.

Bu düzenleme, sektördeki çeşitliliğin dikkate alınmasını sağlayarak denetim sürecinin etkinliğini artırmayı hedeflemektedir.

Nakit Giriş ve Çıkışlarının Hesaplanmasında Esas Alınan Süre

Tebliğ, nakit girişleri ve çıkışlarının hesaplanmasında otuz günlük bir zaman dilimini temel alır. Böylece kısa vadeli finansal pozisyonun daha gerçekçi ve güncel bir şekilde izlenmesi amaçlanır.

Nakit Girişleri: Şirketin önümüzdeki otuz gün içinde tahsil edeceği öngörülen nakit kalemleri hesaplamaya dahil edilir.

Bu kalemler arasında özellikle finansman alacakları, müşterilerden gelen tasarruf katkıları, organizasyon ücreti tahsilatları, fiziki altın ya da altına dayalı varlıklar, kira sertifikaları, katılım fonları gibi unsurlar yer alır.

Ancak bu varlıklar olduğu gibi değil, Kurul tarafından belirlenen dikkate alma oranları uygulanarak hesaba katılır. Böylece farklı risk düzeylerine sahip varlıkların likiditeye katkısı daha gerçekçi şekilde modellenmiş olur.

Nakit Çıkışları: Önümüzdeki otuz gün içinde karşılanması beklenen yükümlülükler nakit çıkışlarını oluşturur.

Bunların başında müşterilere yapılacak tahsisat ödemeleri, sözleşmeden cayma veya fesih gibi durumlarda müşteriye iade edilmesi gereken tasarruf tutarları ve organizasyon ücretleri gelir.

Bu yaklaşım sayesinde, şirketin yakın vadede karşılaşacağı ödeme yükümlülükleri tam olarak görünür hale getirilir.

Hesaplamadan Hariç Tutulan Kalemler: Tasfiye olunacak alacaklar, ödenmesi 90 günü aşmış gecikmeli tasarruf ödemeleri gibi tahsil kabiliyeti düşük alacaklar ile TFRS kapsamında finansal borç olarak sınıflandırılmayan işletme giderleri, personel giderleri ve amortisman gibi kalemler nakit hesaplamasına dahil edilmez.

Bu düzenleme, likidite analizinin nakit benzeri akışlara odaklanarak şişirilmiş veya gerçeği yansıtmayan sonuçlardan kaçınmasını sağlar.

Likidite Uyumsuzlukları İçin Bildirim ve Önlem Yükümlülükleri

Tebliğ, şirketlerin likidite pozisyonlarında ortaya çıkabilecek bozulmaların hızlı şekilde tespit edilmesi ve gerekli aksiyonların zamanında alınması için kapsamlı bir raporlama mekanizması getirmiştir.

Acil Bildirim %120 Altı Durumlar: Haftalık likidite yeterlilik oranının %120’nin altına düşmesi, likidite riskinin arttığı anlamına gelir.

Böyle bir durumda şirket, düşüşün nedenlerini ve riskin giderilmesi için planlanan önlemleri ivedilikle Kuruma bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirim erken uyarı niteliği taşır.

Yoğun İzleme %200 Altı Durumların Tekrarı: Haftalık likidite oranının altı hafta üst üste %200’ün altında gerçekleşmesi ise daha ciddi ve tekrarlayan bir likidite zafiyeti olarak değerlendirilir. Böyle bir durumda da şirket derhal Kuruma bilgi vermek zorundadır.

Uyumsuzluğun Giderilme Süresi: Asgari likidite oranındaki uyumsuzlukların en geç iki hafta içinde düzeltilmesi gerekir.

Ayrıca bir şirketin bir takvim yılı içinde, giderilmiş olsa dahi altıdan fazla likidite uyumsuzluğu yaşamasına izin verilmez. Bu sınır, zayıf likidite yönetimi alışkanlıklarının süreklilik kazanmasını engellemeyi amaçlar.

Yeni düzenlemenin 1 Ocak 2026 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir. Bu tarihten itibaren tasarruf finansman şirketleri, likidite yönetim süreçlerini Tebliğ’de belirtilen esaslara uygun şekilde yapılandırmak, gerekli raporlama sistemlerini kurmak ve risk yönetim kültürlerini bu çerçevede güçlendirmek zorunda olacaktır.

Bu kapsamlı yaklaşım, hem müşteri haklarını hem de sektörün genel istikrarını korumaya yönelik önemli bir adım niteliği taşımaktadır.