Ekim’de şirketler: Kuruluyor mu, kapanıyor mu?
Türkiye ekonomisinde girişimcilik faaliyetlerinin göstergelerinden biri olan şirket kuruluşları, ekim ayında dikkat çekici bir artış kaydetti.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) yayımladığı güncel istatistiklere göre, ekim ayında kurulan şirket sayısı eylül ayına kıyasla yüzde 7,6 oranında artış göstererek 10 bin 505 seviyesine ulaştı. Bu rakam, Türkiye’de girişimcilik ekosisteminin canlılığını ve yeni iş fırsatlarına olan ilgiyi ortaya koyuyor.

Ekonomistler, bu artışın birden fazla faktörle açıklanabileceğini belirtiyor. Öncelikle, özellikle pandemi sonrası dönemde girişimcilik ve yeni iş kurma eğilimleri yükselişe geçmiş durumda.

İnsanlar, hem kendi işlerini kurarak ekonomik bağımsızlıklarını artırmak hem de yeni iş fırsatlarını değerlendirmek istiyor.

TOBB verileri, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) kurulumunun ekonomideki dinamizmi temsil ettiğini gösteriyor.

Ekim ayında kurulan şirketlerin sektörel dağılımı da dikkat çekici bir tablo sunuyor. Hizmet sektörü, özellikle teknoloji ve bilişim alanında faaliyet gösteren firmalar, yeni kurulan şirketlerin önemli bir kısmını oluşturuyor.

Bunun yanı sıra, üretim, inşaat ve ticaret sektörlerindeki yeni şirketler de ekonomiye katkı sağlamaya devam ediyor.

Uzmanlar, hizmet ve teknoloji alanındaki girişimlerin özellikle genç girişimciler tarafından tercih edildiğini ve bu trendin önümüzdeki dönemde de devam edebileceğini ifade ediyor.
Şirket kuruluşlarındaki bu artış, yalnızca yeni iş sahaları yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda istihdam olanaklarını da artırıyor.
Yeni kurulan şirketler, özellikle nitelikli iş gücüne olan talebi yükseltiyor ve işsizliğin azaltılmasına katkı sağlıyor.
TOBB verileri, ekim ayında kurulan şirketlerin büyük bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluştuğunu gösteriyor ki bu da ülke ekonomisinin tabana yayılmış bir dinamizmle büyüdüğünü ortaya koyuyor.
Türkiye’de şirket kuruluşlarının artışı, girişimciliği destekleyen politikalarla da yakından ilişkili. Hükümetin vergi teşvikleri, girişimcilik destek programları ve dijitalleşme projeleri, yeni iş fikirlerinin hayata geçirilmesini kolaylaştırıyor.
Bu politikalar, özellikle genç girişimciler ve ilk defa şirket kuracak olan kişiler için cazip bir ortam oluşturuyor. TOBB yetkilileri, bu tür teşviklerin girişimcilik ekosistemine uzun vadeli katkı sağladığını vurguluyor.
Buna ek olarak, pandemi sürecinde dijitalleşmenin hız kazanması, online iş modellerinin yaygınlaşması ve e-ticaret alanındaki büyüme de yeni şirketlerin kurulmasında etkili oldu.
Özellikle yazılım, mobil uygulama, e-ticaret ve dijital hizmetler gibi alanlarda faaliyet gösterecek şirketler, düşük sermaye ile kurulabilmeleri nedeniyle girişimciler tarafından tercih ediliyor.
Uzmanlar, bu eğilimin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini ve teknoloji odaklı yeni girişimlerin ekonomiye önemli katkı sağlayacağını öngörüyor.
Ekim ayında kurulan şirket sayısındaki artışın yanında, kapanan şirket sayısı da TOBB verilerinde yer alıyor.
Verilere göre, bazı şirketler ekonomik dalgalanmalar, finansal zorluklar veya piyasa koşulları nedeniyle faaliyetlerine son veriyor.
Ancak kurulan şirket sayısının kapanan şirket sayısını aşması, ekonomik canlılığın sürdüğünü ve girişimcilerin iş yapma konusunda cesaretli olduğunu gösteriyor. Bu durum, iş dünyasında rekabetin ve inovasyonun güçlendiğini de ortaya koyuyor.
Kurulan şirketlerin finansman kaynaklarına erişimi de önem taşıyor. Bankalar, finans kuruluşları ve girişim sermayesi fonları, yeni kurulan şirketlerin büyümesini desteklemek için çeşitli kredi ve yatırım imkanları sunuyor.
Bu kaynaklar, özellikle yenilikçi iş fikirlerinin hayata geçmesini kolaylaştırıyor ve girişimcilik ekosisteminin güçlenmesine katkı sağlıyor.
Özetlemek gerekirse, Türkiye’de ekim ayında kurulan 10 bin 505 şirket, girişimcilik faaliyetlerinin yükseldiğini ve ekonomide yeni iş alanlarının açıldığını gösteriyor.
TOBB verileri, girişimcilik ekosisteminin dinamik olduğunu ve özellikle teknoloji, hizmet ve ticaret alanlarında yeni fırsatların ortaya çıktığını işaret ediyor.
Hem istihdam yaratma hem de ekonomik büyümeye katkı sağlama açısından bu gelişme büyük önem taşıyor.
Önümüzdeki dönemlerde de girişimcilik ve şirket kuruluşlarında artışın devam etmesi bekleniyor, ki bu da Türkiye ekonomisinin daha sağlam ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına yardımcı olacak.
Yeni şirketlerin kurulması, yalnızca ekonomik göstergeleri iyileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda girişimcilik kültürünü güçlendiriyor, inovasyonu teşvik ediyor ve toplumsal refahın artırılmasına katkı sağlıyor.
Bu nedenle, ekim ayındaki şirket kuruluşlarındaki artış, ekonomi çevreleri ve girişimciler için umut verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Ekim ayında Türkiye’de kurulan ve kapanan şirketlerle ilgili veriler, ekonomik faaliyetler açısından önemli göstergeler sunuyor.
Kapanan Şirketlerde Yüzde 15,1’lik Artış Dikkat Çekiyor
Buna göre, aynı dönemde kapanan şirket sayısı bir önceki aya göre belirgin bir artış göstererek yüzde 15,1 yükselmiş ve 2 bin 668’e ulaşmış durumda.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Eylül ayında kapanan şirket sayısı 2 bin 336 olarak kaydedilmişti. Bu veriler, şirketlerin ekonomik ortam ve piyasa koşullarına bağlı olarak ne denli hassas hareket ettiğini ortaya koyuyor.
Kurulan Şirketlerde Sınırlı Artış, Kooperatiflerde Büyük Düşüş
Geçen yılın Ekim ayıyla kıyaslandığında, kurulan şirket sayısında bazı dalgalanmalar göze çarpıyor. Özellikle kurulan şirket sayısı yüzde 2,8 azalırken, kooperatif sayısında çok daha dramatik bir düşüş yaşanmış ve bu oran yüzde 39,8 olarak kayıtlara geçmiş durumda.
Öte yandan, gerçek kişi ticari işletmelerinde ise küçük bir artış söz konusu olmuş ve yüzde 2,2’lik bir yükseliş görülmüş.
Bu durum, küçük işletmelerin ve bireysel girişimlerin ekonomik aktivitede önemli bir görev almaya devam ettiğini gösteriyor.
Kapanan işletmelere baktığımızda ise, şirketlerin yüzde 10,2 oranında, kooperatiflerin yüzde 9,9 oranında artış gösterdiği gözlemleniyor.
Bununla birlikte, gerçek kişi ticari işletmelerinde ise yüzde 10,6 oranında bir azalma yaşanmış. Bu farklılıklar, farklı türdeki işletmelerin ekonomik dalgalanmalara farklı tepki verdiğini ortaya koyuyor.
Şirketler ve kooperatifler daha büyük sermaye ve yönetim yapısına sahip oldukları için bazen piyasa koşullarına daha hızlı yanıt verirken, bireysel girişimler daha esnek hareket edebiliyor.
Ekim ayında kurulan 10 bin 647 şirket ve kooperatifin yapısına bakıldığında ise, ağırlığın limited şirketlerde olduğu görülüyor.
Kurulan işletmelerin yüzde 88’i limited şirketlerden oluşurken, anonim şirketlerin payı yüzde 10,7, kooperatiflerin ise yalnızca yüzde 1,3 olarak kaydedilmiş.
Bu veriler, Türkiye’de girişimcilik faaliyetlerinin büyük ölçüde limited şirket modeli üzerinden yürütüldüğünü gösteriyor.
Limited şirketlerin tercih edilmesinin başlıca nedenleri arasında kuruluş kolaylığı, daha az bürokrasi ve sınırlı sorumluluk yapısı yer alıyor.
Coğrafi dağılıma bakıldığında, kurulan şirket ve kooperatiflerin yoğunluğunda İstanbul açık ara önde bulunuyor.
Ekim ayında kurulan işletmelerin yüzde 35,9’u İstanbul’da faaliyete geçerken, Ankara yüzde 11,6 ile ikinci sırada, İzmir ise yüzde 5,6 ile üçüncü sırada yer alıyor.
Girişimcilik ve Ekonomik Dalgalanmalar Arasındaki İlişki
Bu dağılım, ekonomik faaliyetlerin ve girişimcilik hareketlerinin büyük şehirlerde daha yoğun olduğunu gösteriyor.
Gerçek Kişi Ticari İşletmeleri Esnekliğini Koruyor
Özellikle İstanbul’un Türkiye’nin finans ve ticaret merkezi olması, buradaki şirketleşme oranlarını doğrudan etkiliyor.
Yabancı Ortaklı Şirketler Bölgesel İş Birliğini Güçlendiriyor
Yabancı sermayeli şirketler açısından bakıldığında ise Ekim ayı hareketliliği dikkat çekiyor. Kurulan 903 yabancı ortak sermayeli şirketin içinde en fazla payı İran ve Irak ortaklı şirketler alıyor.
33 şirket İran ortaklı olarak faaliyete geçerken, 16 şirketin ortakları Iraklı girişimciler oldu. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel ticaret ve yatırım açısından çekim merkezi olma özelliğini koruduğunu ve özellikle komşu ülkelerle ekonomik iş birliğinin sürdüğünü gösteriyor.
Ocak-Ekim Döneminde Kuruluşlarda Küçük Azalış
Ocak-Ekim dönemine ilişkin verilere bakıldığında, yılın ilk 10 ayında kurulan toplam şirket sayısında bir düşüş olduğu görülüyor.
Geçen yılın aynı dönemine kıyasla, kurulan şirket sayısı yüzde 1,3 azalarak 91 bin 488’e geriledi. Bu hafif azalış, ekonomik dalgalanmaların ve belirsizliklerin girişimcilik üzerindeki etkisini yansıtıyor.
Yine de, yıllık bazda tek haneli azalışlar, girişimciliğin Türkiye’de halen canlı olduğunu ve yatırımcıların uzun vadeli perspektifle faaliyetlerini sürdürdüğünü ortaya koyuyor.
Genel olarak değerlendirildiğinde, Ekim ayındaki veriler hem olumlu hem de olumsuz mesajlar içeriyor. Bir yandan kurulan şirket sayısındaki küçük azalış ve kapanan şirketlerdeki artış, girişimcilerin piyasa koşullarına karşı temkinli yaklaştığını gösteriyor.
Öte yandan, gerçek kişi ticari işletmelerinde görülen artış, bireysel girişimcilerin esnek yapıları sayesinde ekonomik dalgalanmalara daha kolay uyum sağladığını ortaya koyuyor.
Ayrıca yabancı sermayeli şirketlerin sayısındaki hareketlilik, Türkiye’nin uluslararası yatırım açısından çekiciliğini koruduğunu ve özellikle bölgesel ortaklıkların sürdüğünü işaret ediyor.
Bölgesel dağılım açısından İstanbul’un ve diğer büyük şehirlerin ağırlığı, şehirleşmenin ekonomik dinamizme olan katkısını vurguluyor.
İstanbul, Ankara ve İzmir Şirketleşmede Zirvede
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde kurulan şirketler, ülkenin ekonomik aktivitesinin büyük bir bölümünü temsil ediyor.
Bu durum, yatırımcıların ve girişimcilerin büyük şehirleri tercih etmesinin yanı sıra, şehirlerin altyapı, finansal imkanlar ve iş ağı açısından sunduğu avantajlarla da açıklanabilir.
Ekim ayındaki şirket kuruluş ve kapanış verileri, Türkiye ekonomisinin mikro düzeydeki hareketliliğini detaylı biçimde yansıtıyor.
Kuruluş türleri, bölgesel dağılım ve yabancı ortaklı şirketler üzerinden yapılan analizler, girişimcilik eğilimlerini ve ekonomik ortamın farklı iş türleri üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor.
Veriler, girişimcilerin risk yönetimi, yatırım kararları ve uzun vadeli stratejilerini belirlerken ekonomik dalgalanmaları dikkate aldığını gösteriyor.