Gençlerin yükselen kaygısı: Artan fiyatlar ve azalan umutlar
2025 yılı itibarıyla gençlerin yaşam koşulları ve ekonomik beklentileri üzerine yapılan “Gençlerin Beklenti ve Yönelimleri Araştırması”, üniversite öğrencileri ve yeni mezunların aile desteğine bağımlılığının arttığını ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre, üniversite öğrencilerinin yüzde 40.5’i ailesiyle birlikte yaşarken, bu oran 2025’te yüzde 44.2’ye yükseldi.
Benzer bir yükseliş mezunlarda da gözlemleniyor: Geçmişte mezunların yüzde 69.7’si aile evinde yaşarken, artık bu oran yüzde 76.7’ye ulaşmış durumda.
Bu veriler, gençlerin hem eğitim hem de geçim konusunda aile desteğine daha fazla ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Araştırma, gençlerin büyük bir kısmının hâlâ ailelerinden maddi destek aldığını da ortaya koyuyor. Günümüz gençlerinin büyük çoğunluğu, haftalık yaklaşık 1.000 TL ve aylık 4.000 TL’lik bir bütçeyle hem beslenme hem de eğitim masraflarını karşılamak durumunda kalıyor.
Bu rakamlar, gençlerin yaşam maliyetleri ve eğitim harcamaları arasında denge kurmakta ne kadar zorlandığını gözler önüne seriyor.
Son yıllarda ekonomik koşulların giderek ağırlaşması, üniversite hayatını ve mezuniyet sonrası ilk yılları gençler için oldukça zor bir hale getiriyor. Özellikle son üç yılda eğitim enflasyonu, gençlerin üzerindeki maddi baskıyı önemli ölçüde artırdı.
Artan kira, yemek, ulaşım ve eğitim maliyetleri, gençlerin sınırlı bütçelerini ciddi şekilde zorlamakta. Örneğin, haftalık 1.000 TL ile hem yiyecek, hem ulaşım hem de okul masraflarını yönetmek, öğrenciler için büyük bir planlama ve tasarruf gerektiriyor.
Araştırmanın dikkat çeken bir diğer sonucu ise mezunların aile evinde yaşama oranının neredeyse yüzde 80’e yaklaşması.
Bu durum, gençlerin iş hayatına atıldıkları ilk yıllarda bile ekonomik bağımsızlık elde etmekte zorlandıklarını gösteriyor.
Yani sadece üniversite öğrencileri değil, mezunlar da mali açıdan ailelerine bağımlı olmak zorunda kalıyor.
Bu tablo, gençlerin kariyer planlamalarını ve yaşam seçimlerini doğrudan etkileyen bir durum olarak öne çıkıyor.
Gençlerin bütçe yönetiminde karşılaştığı zorluklar yalnızca gıda ve eğitimle sınırlı değil. Ulaşım, giyim, sosyal aktiviteler ve kişisel bakım giderleri de haftalık veya aylık bütçeye eklenince, ekonomik baskı katlanarak artıyor.
Araştırmada dikkat çeken bir diğer detay, gençlerin sınırlı bütçelerine rağmen eğitimlerini aksatmadan sürdürmeye çalışmaları.
Bu durum, gençlerin hem psikolojik hem de fiziksel açıdan ciddi bir baskı altında olduklarını ortaya koyuyor.
Ekonomik koşulların ağırlaşması, gençlerin geleceğe yönelik planlarını da şekillendiriyor. Aile evinde yaşamak zorunda olan mezunlar, evlilik, taşınma veya kendi işini kurma gibi önemli yaşam adımlarını ertelemek durumunda kalabiliyor.
Öte yandan, üniversite öğrencileri de eğitim harcamalarını minimum düzeyde tutmak için ek işlerde çalışmak zorunda kalabiliyor veya sosyal harcamalarını kısıtlamak durumunda kalıyor. Bu tablo, gençlerin hem ekonomik hem de sosyal açıdan sınırlı bir yaşam sürmelerine neden oluyor.
Araştırmanın verileri, aynı zamanda gençlerin aile desteğine olan güvenini de gözler önüne seriyor. Ailelerden gelen maddi destek, gençlerin eğitim hayatını sürdürebilmeleri için kritik bir unsur haline gelmiş durumda.
Ancak bu destek, gençlerin bütçe bağımsızlığını sınırlayarak, ekonomik özgürlüklerini kısıtlayabiliyor. Dolayısıyla hem üniversite öğrencileri hem de mezunlar, ekonomik açıdan daha bağımsız bir yaşam için mücadele etmek zorunda kalıyor.
Gençlerin ekonomik sıkıntıları, yalnızca bireysel yaşamlarını değil, toplumsal ve ekonomik yapıyı da etkiliyor.
Artan yaşam maliyetleri, gençlerin kariyer seçimlerini ve iş piyasasına girişlerini şekillendirirken, eğitim maliyetlerinin yükselmesi uzun vadede gençlerin bilgiye erişimini ve beceri geliştirmelerini de etkileyebiliyor.
Dolayısıyla gençlerin yaşadığı maddi zorluklar, sadece bugünü değil, geleceğin iş gücü ve toplum yapısını da etkileyen bir faktör olarak öne çıkıyor.
2025 araştırması, gençlerin hem eğitim hem de ilk mezuniyet yıllarında ciddi bir geçim mücadelesi verdiklerini açıkça ortaya koyuyor.
Haftalık 1.000 TL’lik bütçe ile yaşamını sürdürmeye çalışan öğrenciler, eğitim enflasyonu ve artan yaşam maliyetleri karşısında önemli zorluklarla karşı karşıya.
Mezunların ise neredeyse yüzde 80’inin aile evinde yaşamaya devam etmesi, ekonomik bağımsızlık elde etmenin giderek zorlaştığını gösteriyor.
Bu durum, gençlerin gelecek planlamalarını, sosyal yaşamlarını ve ekonomik bağımsızlık hedeflerini doğrudan etkiliyor.
Youthall tarafından gerçekleştirilen “Gençlerin Beklenti ve Yönelimleri Araştırması”nın 2025 sonuçları, gençlerin ekonomik ve sosyal durumundaki olumsuz değişimleri net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Araştırma, hem öğrencilerin hem de mezun gençlerin ailelerinden bağımsız olarak yaşamaya başlamalarının giderek zorlaştığını ortaya koyuyor.
2024 yılında ailesiyle birlikte yaşayan öğrencilerin oranı yüzde 40.5 iken, bu oran 2025 yılında yüzde 44.2’ye yükseldi.
Mezunlar açısından durum daha da kritik: 2024’te yüzde 69.7 olan ailesiyle yaşayan mezun oranı, 2025’te yüzde 76.7’ye ulaştı.
Bu artış, çalışma hayatındaki zorluklar ve yükselen hayat pahalılığı ile paralel bir tablo çiziyor. Gençlerin bütçeleri ciddi şekilde kısıtlanmış durumda.
Araştırmaya göre, gençlerin yüzde 17.5’i haftalık sadece 750 TL ile 1.000 TL arasında bir bütçeyle geçinmeye çalışıyor.
Bu durum, hem öğrenciler hem de mezunlar için ekonomik baskının yüksek seviyede olduğuna işaret ediyor.
Mezunlar Ekonomik Olarak Daha Kötü Durumda
Araştırma, mezunların ekonomik açıdan öğrencilerden daha fazla zorlandığını ortaya koyuyor. Kirada yaşama imkânı bulabilen öğrenci oranı sadece yüzde 11.1 olurken, mezunlarda bu oran çok az bir farkla yüzde 11.8 seviyesinde. Bu veriler, gençlerin büyük bir kısmının hâlâ aile desteğine ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Öğrencilerin yüzde 66’sı ailesinden düzenli maddi destek alırken, mezunların çoğunluğu sınırlı gelirle geçim mücadelesi veriyor.
Araştırmada, öğrencilerin çoğunun aylık 4.000 TL ile 8.000 TL arasında bir bütçeyle yaşadığı ve haftalık 1.000 TL ile 2.000 TL arasında gelirle ayakta durmaya çalıştığı belirtiliyor.
Dikkat çekici bir nokta, öğrencilerin her beşinden birinin haftalık 1.000 TL ve altında son derece düşük bir gelirle geçinmeye çalışması.
Mezunlarda ise iş arayanların yüzde 50.8’i aylık 4.000 TL ve altında bir gelirle yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor.
Bu durum, mezunların ekonomik olarak öğrencilerden daha kırılgan bir konumda olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Gençlerin İlgi Alanları ve Mutluluk Düzeyleri
Araştırma, ekonomik zorlukların gençlerin hayallerini de şekillendirdiğini gösteriyor. Öğrenciler, yüzde 37.9 ile en çok dünya gündemi konularına ilgi duyarken, yüzde 33.9’u yapay zeka gibi teknoloji odaklı konuları takip ediyor. Mezun olduktan sonra ise ilgi alanları daha çok ekonomiye kayıyor; bu oran yüzde 38.4’e ulaşıyor.
Mutluluk düzeyleri de ekonomik durumla paralel bir seyir izliyor. Öğrencilerin yüzde 42.6’sı kendini mutlu olarak tanımlarken, bu oran mezunlarda yüzde 25.8’e düşüyor.
Öte yandan, mutsuz olan mezunların oranı yüzde 28.3 seviyesinde; öğrencilerde ise bu oran yalnızca yüzde 11.1. Mezunların yüzde 49.1’i gelecekten kaygı duyduğunu belirtirken, öğrencilerde bu oran yüzde 42.9 olarak ölçüldü. Bu veriler, gençlerin sadece ekonomik değil, psikolojik olarak da baskı altında olduğunu gösteriyor.
İş Bulma Umudu Azalıyor
Ekonomik dalgalanmalar, gençlerin iş bulma konusundaki umutlarını da olumsuz etkiliyor. 2024 yılında iş bulabileceğini düşünen öğrencilerin oranı yüzde 61.5 iken, 2025’te bu oran dramatik bir şekilde yüzde 41.8’e geriledi.
Mezunlar arasında ise her üç kişiden biri, işini kaybetme korkusu yaşıyor. Bu kaygının temel nedeni ise yüzde 55 ile ekonomik belirsizlikler ve dalgalanmalar olarak öne çıkıyor.
Bu durum, gençlerin yalnızca bugünkü yaşam standartlarını korumakla kalmayıp, geleceğe dair planlarını da şekillendirmede ciddi engellerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. İşsizlik ve gelir belirsizliği, gençlerin hem hayallerini hem de yaşam beklentilerini doğrudan etkiliyor.
Youthall araştırmasının 2025 sonuçları, gençlerin ekonomik sıkıntılarının giderek arttığını, mezunların durumunun öğrencilerden daha kötü olduğunu ve geleceğe dair kaygılarının yükseldiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Artan hayat pahalılığı, sınırlı gelir kaynakları ve ekonomik belirsizlikler, gençlerin hem bugünkü yaşamlarını hem de gelecek planlarını zorlaştırıyor.
Bu tablo, gençlerin eğitim, iş ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik politikaların önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.