Küresel belirsizlik, Türkiye’nin büyüme sınavı

Döviz piyasalarında hareketlilik sürüyor. Dolar/TL kuru, haftanın yeni gününe yukarı yönlü bir seyirle başladı. Günün ilk işlemlerine göre dolar/TL kuru, yüzde 0,4 oranında artışla 39,2400 seviyesinden işlem görüyor.

Küresel belirsizlik, Türkiye’nin büyüme sınavı

Bu hareket, kurun son günlerdeki dalgalı ancak yükselişe meyilli seyrini teyit ediyor. Dün ise dolar/TL, görece yatay bir seyir izleyerek günü 39,1050 seviyesinde tamamlamıştı.

Ekonomide kritik veri günü

Dünkü Yataya Yakın Seyirden Sonra Bugün Yukarı Yönlü Başlangıç

Salı günü döviz kurları genel olarak dar bir bantta dalgalanırken, dolar/TL kuru önemli bir değişim göstermeyerek günü bir önceki kapanışın hemen üzerinde noktaladı.

Dünkü işlemlerde özellikle yurtiçi piyasaların veri bakımından sakin olması, kurun yatay seyretmesinde etkili oldu.

Ancak bugün itibarıyla doların küresel piyasalarda kısmen değer kazanması ve yerel dinamiklerin etkisiyle Türk Lirası karşısında yukarı yönlü bir hareket gözlemleniyor.

Ekonomide kritik veri günü

Euro ve Sterlin Cephesinde Farklı Seyirler

Diğer önemli döviz kurları da yatırımcılar tarafından yakından takip ediliyor. Aynı saatlerde, yani 09.30 itibarıyla avro/TL kuru, yüzde 0,1 oranında değer kaybederek 44,5580 seviyesine gerilerken; sterlin/TL kuru ise önceki kapanış seviyesini koruyarak 52,9240’tan işlem görüyor.

Bu veriler, döviz sepetindeki hareketlerin homojen olmadığını gösteriyor. Avro’nun hafif değer kaybı, Avrupa Merkez Bankası’nın faiz politikası ve ekonomik büyüme verileriyle ilişkilendirilirken, sterlinin stabil kalması İngiltere’den gelen karışık ekonomik sinyallerle açıklanıyor.

Ekonomide kritik veri günü

Küresel Piyasalar ve Dolar Endeksi

Küresel piyasalarda doların değerini belirleyen önemli göstergelerden biri olan Dolar Endeksi (DXY), bugün hafif yukarı yönlü hareket ediyor.

ABD ekonomisine dair gelen güçlü veriler ve faiz indirimi beklentilerinin ötelenmesi, doların diğer para birimleri karşısında güçlü kalmasını sağlıyor. Bu durum, gelişmekte olan ülke para birimlerini, dolara karşı baskı altında bırakıyor.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikalarına yönelik belirsizlikler, yatırımcıların risk iştahını azaltırken, gelişmekte olan ülkelerdeki para birimleri değer kaybedebiliyor. Türk Lirası da bu genel eğilimden etkilenerek dolar karşısında zayıf bir görüntü çiziyor.

Ekonomide kritik veri günü

Yurtiçi Dinamikler ve TL Üzerindeki Etkiler

Yurt içinde ise enflasyonun yüksek seyretmesi, Merkez Bankası’nın para politikası adımları ve siyasi-ekonomik gelişmeler Türk Lirası üzerinde etkili olmaya devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) son dönemde attığı sıkılaşma adımları, TL üzerindeki değer kaybını sınırlamaya çalışsa da, küresel ekonomik koşullar ve yatırımcı algısı bu çabaları kısmen gölgede bırakıyor.

Ekonomistler, mevcut kur seviyesinin hem iç hem de dış gelişmelere oldukça duyarlı olduğunu vurgularken, TL’deki değer kaybının orta vadede yavaşlayabileceğini ancak kısa vadede oynaklığın sürebileceğini öngörüyor.

Ekonomide kritik veri günü

Teknik Açıdan Dolar/TL Yorumları

Analistler, teknik göstergeler açısından dolar/TL kurunun 39,00 seviyesinin üzerinde kalmaya devam etmesinin yukarı yönlü hareketleri destekleyebileceğini belirtiyor.

39,50 seviyesi ise kısa vadeli direnç noktası olarak öne çıkıyor. Aşağı yönlü bir düzeltme yaşanması durumunda ise ilk destek seviyesinin 39,00, ardından da 38,80 seviyeleri olduğu ifade ediliyor.

Ayrıca uluslararası piyasalardan gelen haber akışlarının ve merkez bankalarının para politikası açıklamalarının da kısa vadede kur üzerinde etkili olmaya devam edeceği görüşü hakim.

Ekonomide kritik veri günü

Döviz Kurlarındaki Hareketin Ekonomi Üzerindeki Etkileri

Dolar/TL’deki artışın enflasyonist etkiler yaratabileceği belirtiliyor. Özellikle ithalata dayalı sektörlerde maliyet artışlarının, fiyatlara doğrudan yansıması bekleniyor.

Akaryakıt, enerji, otomotiv ve elektronik gibi kalemlerde kur artışlarıyla birlikte fiyat etiketlerinin yeniden güncellenmesi gündeme gelebilir.

Öte yandan, ihracat yapan firmalar açısından dolar/TL’deki yükseliş, rekabet avantajı sağlayabilir. Ancak bu avantajın kalıcı olabilmesi için kurdaki istikrarın korunması ve öngörülebilirliğin artması gerekiyor.

Ekonomide kritik veri günü

Vatandaş ve Yatırımcı İçin Anlamı

Doların yükselmesi, hem bireysel yatırımcılar hem de halk için önemli sonuçlar doğuruyor. Yatırımcılar döviz bazlı enstrümanlara yönelme eğilimi gösterirken, vatandaşlar ise özellikle dövizle bağlantılı mal ve hizmetlerde artan maliyetler nedeniyle ekonomik baskı hissediyor.

Konut ve otomobil fiyatlarındaki artışta da kur etkisi hissedilirken, bu durum kredi talebini ve tüketici davranışlarını da şekillendiriyor. Bu çerçevede, ekonomik aktörler hem kurdaki hem de enflasyondaki gelişmeleri dikkatle izliyor.

Ekonomide kritik veri günü

Önümüzdeki Günlerde Beklentiler

Döviz kurlarındaki yönelim, büyük ölçüde hem iç hem de dış kaynaklı gelişmelere bağlı olacak. Önümüzdeki dönemde açıklanacak enflasyon verileri, merkez bankası faiz kararları, ABD’den gelecek iş gücü piyasası verileri ve gelişmeler, kur üzerinde belirleyici görev alacak.

Uzmanlar, yatırımcıların bu süreçte temkinli hareket etmesi ve ani fiyat hareketlerine karşı hazırlıklı olması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, risk yönetimi stratejilerinin öneminin arttığı bir döneme girildiği ifade ediliyor.

Küresel piyasalarda belirsizliklerin etkisiyle varlık fiyatlarında yön bulmak zorlaşırken, dolar endeksi de son gelişmelerin etkisiyle yüzde 0,3 artarak 99,5 seviyesine yükseldi.

Bu artış, yatırımcıların risk iştahını sınırlarken, makroekonomik verilerden gelen karışık sinyaller de piyasalarda temkinli bir hava oluşmasına neden oluyor.

Özellikle ticaret politikalarındaki gelişmeler ve korumacılığın yeniden ön plana çıkması, piyasalar üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor.

ABD’de gümrük tarifelerine yönelik gelişmeler küresel ekonomik görünüm üzerinde önemli bir baskı unsuru olmaya devam ediyor.

Özellikle Donald Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturmasının ardından hayata geçirdiği yüksek gümrük tarifeleri ve korumacı ekonomik politikalar, uluslararası ticaret sisteminde köklü değişikliklere yol açmış durumda.

Bu politikalar kısa vadede ABD’nin bazı sektörlerinde rekabet avantajı sağlamış gibi görünse de, uzun vadede küresel ekonomide yapısal belirsizlikleri artırıyor.

Trump’ın korumacı yaklaşımı sadece ithalat tarifeleriyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda ABD ile diğer büyük ekonomiler arasındaki ticaret ilişkilerinin de yeniden şekillenmesine neden oldu.

Çin ile olan ticaret savaşı bu sürecin en belirgin örneği olarak öne çıkarken, Avrupa Birliği ve diğer Asya ülkeleriyle de ticari ilişkilerde gerilimler yaşandı.

Bu durum, küresel arz zincirlerinin kırılgan hale gelmesine, bazı sektörlerde maliyetlerin artmasına ve tedarik süreçlerinde ciddi aksamalara neden oldu.

Tarifeler konusunda ABD’de devam eden yasal süreçler ve bu süreçlerin nasıl sonuçlanacağı konusundaki belirsizlik, küresel piyasalarda yatırımcıların kararlarını zorlaştıran temel faktörlerden biri olmaya devam ediyor.

Gümrük politikalarının değişkenliği, uzun vadeli planlama yapmayı güçleştirirken, özellikle gelişmekte olan ülkeler için sermaye akışlarında dalgalanmalara neden oluyor.

Bu küresel gelişmelerin gölgesinde, Türkiye'de ise ekonomi gündeminin odağında bugün açıklanacak olan 2025 yılı birinci çeyrek Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verisi yer alıyor.

Ekonomistler, Türkiye ekonomisinin 2025'in ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,17 oranında büyümesini bekliyor. Bu beklenti, ekonomide ılımlı fakat istikrarlı bir toparlanma sürecinin sürdüğüne işaret ediyor.

Türkiye ekonomisi son yıllarda çeşitli küresel ve yerel şoklara karşı direnç göstermeye çalışırken, para politikası, mali disiplin ve yapısal reformlar gibi alanlarda atılan adımlar büyümeyi desteklemeyi amaçlıyor.

Özellikle hane halkı tüketimi, kamu yatırımları ve ihracat gibi kalemler, büyüme performansında etkili olmaya devam ediyor.

Bununla birlikte, enflasyonla mücadele ve finansal istikrarın sağlanması da ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor.

2025 yılının tamamına ilişkin büyüme beklentileri ise ekonomistler arasında ortalama yüzde 2,91 olarak öngörülüyor.

Bu tahmin, yılın kalan çeyreklerinde de büyümenin sürmesini bekleyen bir piyasa algısına işaret ediyor. Özellikle yılın ikinci yarısında iç talebin toparlanması, ihracat pazarlarında çeşitlilik sağlanması ve kamu harcamalarının destekleyici olması halinde bu oranın yukarı yönlü revize edilme ihtimali bulunuyor.

Ekonomistlerin 2026 yılı sonuna ilişkin büyüme beklentileri ise daha umut verici bir tablo ortaya koyuyor.

Yapılan anketlerde, 2026 yılı için ortalama büyüme beklentisi yüzde 3,97 olarak hesaplandı. Bu durum, orta vadede ekonomik toparlanmanın güçleneceği ve yapısal reformların meyvesini vermeye başlayacağı bir döneme girileceği beklentisini yansıtıyor.

Türkiye açısından sadece büyüme verileri değil, aynı zamanda finansal istikrar da yakından takip ediliyor. Bugün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yayımlaması beklenen Finansal İstikrar Raporu da ekonomi çevreleri tarafından dikkatle incelenecek.

Bu rapor, bankacılık sektörü, kredi hacmi, finansal piyasalarda riskler ve dayanıklılık gibi birçok başlıkta güncel değerlendirmeler sunarak karar vericiler ve yatırımcılar için önemli bir referans niteliği taşıyor.

Öte yandan küresel veri takvimi de oldukça yoğun. ABD tarafında bugün açıklanacak olan kişisel tüketim harcamaları (PCE) fiyat endeksi, Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) para politikası kararları açısından büyük önem taşıyor.

Fed, enflasyonun seyrini değerlendirirken bu endekse özel bir ağırlık veriyor. Bu nedenle PCE verilerinin beklentilerin üzerinde ya da altında gelmesi, faiz beklentileri üzerinde doğrudan etkili olabilir. Faiz indirimi ya da artışı konusundaki sinyallerin netleşmesi açısından bu veri dikkatle izlenecek.

Ayrıca Almanya’da açıklanacak enflasyon verileri de Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) izleyeceği politikalar üzerinde belirleyici olacak.

Almanya, Euro Bölgesi'nin en büyük ekonomisi olduğu için burada yaşanacak enflasyonist baskılar ya da fiyatlarda gevşeme sinyalleri, tüm bölgeyi ilgilendiren faiz politikalarında etkili olabilir.

Euro’nun değerinde dalgalanmalar ve Avrupa borsalarındaki hareketlilik, bu verilerin piyasaya yansımalarını net bir şekilde ortaya koyacaktır.

Son olarak, ABD’de Michigan Üniversitesi tarafından açıklanacak tüketici güven endeksi de ekonomik beklentiler açısından önem arz ediyor.

Bu endeks, tüketicilerin harcama eğilimleri ve ekonomik beklentilerine dair ipuçları sunuyor. Güven endeksindeki değişim, ekonomik aktivitenin yönü hakkında fikir verirken, piyasa beklentilerinin şekillenmesinde de etkili oluyor.

Tüm bu gelişmeler ışığında hem yurt içinde hem de küresel ölçekte oldukça yoğun ve belirleyici bir veri gündemi söz konusu. Yatırımcılar ve karar vericiler, açıklanacak verilerin ışığında stratejilerini gözden geçirirken, piyasalarda dalgalanmaların yaşanması da muhtemel görünüyor.

Küresel ticaret politikalarındaki gelişmeler ve yurt içinde büyüme performansına dair veriler, önümüzdeki dönemde ekonomik görünüm üzerinde belirleyici görev almaya devam edecek.