35 trilyon dolarlık tehlike: Gopinath’tan küresel çöküş uyarısı

Küresel ekonomi son yıllarda büyük bir dönüşüm sürecinden geçerken, uluslararası finans çevrelerinden gelen uyarılar giderek artıyor.

35 trilyon dolarlık tehlike: Gopinath’tan küresel çöküş uyarısı

Eski IMF Başekonomisti Gita Gopinath, dünya ekonomisinin ABD borsalarına tehlikeli ölçüde bağımlı hale geldiğini ve bu durumun ciddi bir küresel kırılganlık yarattığını dile getirdi.

Gopinath’a göre, 2000 yılındaki dot-com balonunun patlamasına benzer bir sürece doğru ilerleniyor ve bu, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir servet kaybını tetikleyebilir.

Gopinath, finansal sistemin merkezinde yer alan Amerikan hisse senetlerinin, küresel yatırım portföylerinin çok büyük bir kısmını oluşturduğunu belirtti.

Bu durum, ABD piyasalarında yaşanacak ani bir düşüşün yalnızca Amerikan ekonomisini değil, dünyanın dört bir yanındaki finansal dengeleri de sarsacağı anlamına geliyor.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

ABD Borsalarına Aşırı Bağımlılık Alarmı

Bugün teknoloji devlerinin öncülüğünde rekor seviyelere ulaşan Nasdaq ve S&P 500 endeksleri, küresel yatırımcılar için cazibe merkezi hâline gelmiş durumda.

Ancak bu durum, ekonomilerin birbirine tehlikeli biçimde zincirlenmesine yol açıyor. Gopinath, “ABD borsalarında yaşanacak bir düzeltme artık yalnızca Wall Street’i değil, dünyanın tamamını etkileyebilecek bir deprem anlamına gelir” ifadelerini kullandı.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

Servet Balonu Büyüyor

Uzmanlara göre, özellikle pandemi sonrası dönemde aşırı genişlemeci para politikaları, ucuz kredi ve yüksek likidite, varlık fiyatlarını yapay biçimde şişirdi.

Bu da hem hisse senetlerinde hem de gayrimenkul piyasalarında bir “servet balonu” oluşmasına neden oldu.

Gopinath, bu tablonun sürdürülebilir olmadığını vurgulayarak, “Piyasalar gerçek ekonomik temellerden kopmuş durumda. Yatırımcılar giderek daha fazla spekülatif kazançlara yöneliyor. Bu durumun sonu genellikle büyük düzeltmelerle biter” dedi.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

2000 Yılı Kriziyle Benzerlikler

2000’li yılların başında yaşanan dot-com balonu, teknoloji hisselerinin aşırı değerlenmesiyle başlamış, sonunda milyarlarca dolarlık servetin buharlaşmasına yol açmıştı. Gopinath’a göre bugünkü tablo, o döneme fazlasıyla benziyor.

“Yapay zekâ, yarı iletken teknolojileri ve dijital dönüşüm hisseleri büyük bir yükseliş trendinde. Ancak bu yükselişin arkasında çoğu zaman somut kâr artışı yerine beklentiler ve piyasa coşkusu var.

Bu da 2000 yılındaki tabloyu birebir andırıyor” diyen Gopinath, yatırımcıların tarihsel hataları tekrarlamak üzere olduğunu belirtti.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

Küresel Etkiler Kaçınılmaz Olabilir

ABD piyasalarında yaşanabilecek olası bir çöküşün, küresel ekonomi üzerinde domino etkisi yaratması bekleniyor.

Gopinath, uluslararası fonların önemli kısmının Amerikan varlıklarına yöneldiğini, dolayısıyla bu piyasadaki çalkantının gelişmekte olan ülkelerin finansal istikrarını da tehdit edeceğini söyledi.

“Bugün birçok ülke dolar cinsinden borçlanıyor. ABD piyasalarındaki sert bir düşüş, sermaye kaçışını hızlandırabilir, döviz kurlarını baskılayabilir ve faizleri yükseltebilir. Bu da küresel resesyon riskini beraberinde getirir” ifadelerini kullandı.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

Merkez Bankalarına Uyarı

Gopinath ayrıca merkez bankalarına da dikkatli olma çağrısı yaptı. Ona göre, son yıllarda enflasyonla mücadele adına hızla yükseltilen faiz oranları, borçlanma maliyetlerini artırırken finansal sistemdeki kırılganlıkları da derinleştiriyor.“Para politikaları dikkatle yönetilmezse, hem fiyat istikrarı hem de finansal istikrar aynı anda tehlikeye girebilir” diyen Gopinath, merkez bankalarının koordineli bir şekilde hareket etmesi gerektiğini belirtti.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

Küresel Finansal Mimari Yeniden Düşünülmeli

Uzmanlar, Gopinath’ın uyarılarının sadece kısa vadeli bir piyasa değerlendirmesi olmadığını, aynı zamanda küresel ekonomik sistemin yapısal zaaflarına işaret ettiğini düşünüyor.

Gopinath, “Dünya ekonomisi giderek daha fazla ABD merkezli hale geliyor. Bu durum, çeşitliliği azaltıyor ve tüm sistemi kırılganlaştırıyor. Yeni bir finansal mimari oluşturulmadığı takdirde, bir sonraki kriz önceki tüm krizlerden daha derin olabilir” diyerek sözlerini noktaladı.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) eski başekonomisti Gita Gopinath, küresel ekonominin son derece tehlikeli bir bağımlılık ilişkisi içine sürüklendiği uyarısında bulundu.

Gopinath’a göre dünya ekonomisi, Amerikan borsalarındaki aşırı değerlenmeye ve sermaye akımlarına her zamankinden fazla bağımlı hale geldi.

Olası bir piyasa düzeltmesinin, 2000 yılındaki dotcom balonu çöküşüne benzer şekilde küresel ölçekte devasa bir servet kaybına yol açabileceğini söylüyor.

Gopinath’ın analizine göre, ABD borsalarında yaşanacak dotcom büyüklüğünde bir düzeltme durumunda Amerikan hanehalkları yaklaşık 20 trilyon dolar, yabancı yatırımcılar ise 15 trilyon dolar kaybedebilir.

Toplamda 35 trilyon dolarlık bu değer erimesi, küresel GSYİH’nin yaklaşık beşte birine eşdeğer. Böyle bir senaryo, sadece finansal piyasalarda değil, reel ekonomi üzerinde de derin izler bırakabilir.

Borsalar rekor kırıyor, risk büyüyor: Gopinath’tan sert uyarı

2000’e Benzer Bir Aşırılık Dönemi

2023’ten itibaren teknoloji hisseleri ve yapay zekâ yatırımları etrafında oluşan büyük iyimserlik, Amerikan endekslerini rekor seviyelere taşımış durumda.

Ancak Gopinath’a göre bu hızlı yükseliş, 2000 yılındaki balonun hemen öncesinde görülen irrasyonel coşku dönemini hatırlatıyor.

“Tüketim büyümesi şimdiden zayıf seyrediyor. Bu ölçekte bir servet şoku, hanehalkı tüketimini yüzde 3,5, GSYİH büyümesini ise yaklaşık 2 puan aşağı çekebilir,” diyor ekonomist.

Doların Güvenli Liman Görevi Tehlikede

Gopinath’ın dikkat çektiği en önemli kırılganlık noktalarından biri, ABD’ye yönelik aşırı sermaye bağımlılığı.

Avrupa ve Asya’daki büyük yatırımcılar, son yıllarda güçlü doların sağladığı avantajlardan yararlanarak trilyonlarca doları Amerikan finans piyasalarına yönlendirdi. Ancak bu durum, ABD’de yaşanacak her sarsıntının küresel zincirleme etki yaratmasına neden oluyor.

Geçmişte kriz dönemlerinde “güvenli liman” olarak görülen doların bu kez aynı işlevi göremeyebileceğini belirten Gopinath, “ABD kurumlarının bağımsızlığına dair artan endişeler, doların güvenilirliğini zedeliyor” uyarısında bulunuyor.

Politik Alan Daralıyor, Risk Arttı

Gopinath’a göre bugünkü tablo, 2000 yılındaki dotcom çöküşünden çok daha kırılgan. Bunun en önemli nedeni, ABD’nin yüksek kamu borcu, artan ticaret tarifeleri ve Çin’le derinleşen ticaret savaşları.

Bu unsurlar, olası bir kriz karşısında Washington’ın mali teşvik kapasitesini ciddi biçimde sınırlandırıyor. “2000’de yaşanan çöküş kısa süreli bir durgunluk yaratmıştı,” diyor Gopinath, “Ancak bugün hem finansal hem yapısal kırılganlık çok daha derin. Çok daha fazla servet risk altında ve politika yapıcıların manevra alanı çok daha dar.”

Küresel Denge İçin Çözüm Önerisi

Gopinath, riskin azaltılması için ABD dışındaki ekonomilerin büyüme potansiyellerini artırması gerektiğini vurguluyor.

Ona göre sorun ticaret açıklarından çok, büyüme dengesizliği. “Dünya, birkaç merkez ülkenin sermaye çekim gücüne aşırı bağımlı hale geldi,” diyor.

Avrupa’ya özel bir çağrıda bulunan Gopinath, kıtanın tek pazarını tamamlaması ve yeni inovasyon alanları açarak kendi büyüme motorlarını güçlendirmesi gerektiğini söylüyor. Böylece küresel finansal sistemin yükünün bir kısmı ABD’nin üzerinden alınabilir.

Dünya Ekonomisi Dar Temeller Üzerinde

“Dünya ekonomisi bugün çok dar temeller üzerine kurulu. Eğer diğer bölgeler kendi büyüme dinamiklerini yaratamazsa, bir sonraki çöküş küresel refahı yıllarca sarsabilir.”

Bu ifadeler, yalnızca Amerikan piyasalarına değil, küresel ekonomik mimariye yönelik bir kırılganlık uyarısı niteliğinde.

Gopinath’a göre, finansal piyasaların mevcut dengesiz yapısı sürdürülebilir değil; bu nedenle ülkelerin çeşitlendirilmiş, dirençli ve kapsayıcı bir büyüme stratejisine yönelmesi artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline geldi.