Dolar 22 aydır kaybettirdi
Son iki yılda kamunun dövizi baskı altına alması para piyasalarının seyrini değiştirdi, hem yatırımcıya hem reel sektöre kaybettirdi.

Kamunun döviz kurlarını baskı altında tutma politikası para piyasalarının seyrini değiştirdi. Döviz kurları artıyor gibi görünse de enflasyondan arındırıldığında adeta yerinde saydı.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine enflasyondan arındırılmış olarak dolar 22 aydır, Euro ise 14 aydır reel olarak yatırımcısına kaybettirdi.
Dün 39.1810 liradan işlem gören dolar, 22 ay önce 27 lira seviyesindeydi. 14 ay önce 34 lira olan Euro ise dün 45.0010 lira düzeyinde seyretti.
Bu tablo ihracatçının kârını eritip, rekabet gücünü zayıflatırken diğer yandan yerli üretici artan ithalat karşısında rekabet edemez hale geliyor, turizm gelirleri düşüyor, döviz yatırımcısı da zarar ediyor.
19 MART MİLAT OLDU
Nefes'ten Emel Yiğit'in haberine göre bir yandan döviz kurlarının baskı altında tutulması diğer yandan Merkez Bankası’nın (MB) uyguladığı yüksek faiz politikası para piyasalarının yönünü belirleyen temel aktörler haline geldi.
Prof. Yakup Küçükkale son iki yıllık dönemi 19 Mart öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırıyor. 19 Mart öncesinde rezervleri artırabilmek için MB’nin net alıcı olarak fiyatlara müdahalede bulunduğunu kaydeden Küçükkale, 19 Mart’ta yaşanan ekonomik şoktan sonra durumun tam tersine döndüğünü belirtti. Bu dönemde de carry trade (sıcakpara) çıkışlarıyla birlikte döviz talebi de artmaya başladı. MB bu kez piyasalara satıcı olarak müdahale etti. Kamunun kurları kontrol etmek için piyasalara müdahale etmesi Merkez Bankası’nın rezervlerinde 57 milyar doları bulan bir azalmaya neden oldu.
FAİZLER ODAK NOKTASI
MB’nin yüksek faiz politikası ve krediye erişim konusundaki getirmiş olduğu kısıtlamaların da bir yandan TL cinsi varlıklara talebi artırırken diğer taraftan da yurtiçi talebin daralmasına yol açtığını kaydeden Ekonomist Coşkun Cangöz, bu dönemde Merkez Bankası’nın rezerv güçlendirmek ve kurun enflasyon yaratıcı etkisini sınırlamak için döviz piyasasına müdahale ederek kurun enflasyonun altında artmasını sağladığını ifade etti.
İki yıllık süreci değerlendiren Ekonomist Onur Çankaya ise “5, 6 liradan satılan doları 31, 32 liradan yerine koyan ekonomi yönetimi iki yıldır halkın her türlü sosyal imkândan kısarak vermiş olduğu vergileri, 19 Mart gününden sonra feda etti. Mevcut rezervler bu durumdayken bu kadar kaygan zeminde tüm dünyanın küresel bir krize hazırlandığı ve kasasını hazır ettiği bir dönemde bizim politik hamlelerle rezervlerimizi bu şekilde berhava etmemiz kabul edilemez” dedi.
Ekonomist Coşkun Cangöz: Dövizi stabil tutmanın acısı sabit gelirliden çıktı
Merkez Bankası’nın ileri vadeli kur taahhütleri (örneğin, ihracatçılara forward işlemleriyle belirli bir kur seviyesi garantisi) ve kur korumalı mevduat sistemi, nominal kur artışlarını kontrol altında tutmaya çalıştığını kaydeden Ekonomist Coşkun Cangöz, “TCMB bankalara döviz talebini azaltıcı düzenlemeler getirdi (örneğin, döviz kredilerine erişim kısıtlamaları) özellikle ithalatçıların döviz talebini azalttı ve kuru baskıladı. Aynı dönemde başta asgari ücret ve diğer sabit gelirlilere yapılan enflasyonun altındaki zamlar bu kesimlerin alım gücünü zayıflatırken yurtiçinden olası döviz talebini de sınırlamış oldu” dedi.
Prof. Yakup Küçükkale: Faizde dozaj tartışılır
Merkez Bankası’nın kur politikasını doğru bulduğunu kaydeden Prof. Yakup Küçükkale, faiz konusunda ise dozajın doğru olup olmadığının tartışılabileceğini söylüyor. Faizi yükseltip, talebi kısmaya, ülkeye sıcak para girişinin olmasına kimsenin itirazı olmadığını söyleyen Küçükkale, “Ancak eğer faizi hakkından fazla, gereğinden fazla yükseltirsek, bu sefer reel ekonomiyi çok bunaltmış oluruz ki, son dönemlerde, özellikle reel kesimde firmaların birbiri ardına konkordato ilan ettiklerini biliyoruz. Demek ki faiz politikalarında bir miktar olsun aşırıya gidilmiş. Reel sektör fazla bunaltılmış. Bu yaşananlar bunu gösteriyor bize. Dolayısıyla faizlerin bir miktar fazla olduğunu, aşırıya gidildiğini söylemek mümkün.