Hazır giyim ve tekstilde çöküş alarmı

Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörleri arasında yer alan tekstil ve hazır giyim, son yılların en zorlu dönemlerinden birini geride bırakıyor.

Küresel pazarlarda yaşanan talep daralması, maliyetlerdeki hızlı artış, finansmana erişimdeki zorluklar ve iç pazardaki durgunluk, sektörün üretim gücünü önemli ölçüde zayıflatmış durumda.

2025 yılı boyunca hissedilen bu baskılar, yalnızca üretimi değil, şirket varlığını ve çalışan sayılarını da doğrudan etkiledi.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) eylül ayı verileri, tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanan çözülmeyi gözler önüne seriyor.

Yıla toplam 59 bin 101 işletmeyle başlayan iki sektör, dokuz ay içinde 4 bin 319 şirket kaybederek 54 bin 782 firma seviyesine geriledi.

Diğer bir ifadeyle, dokuz aylık süreçte her gün ortalama 15’e yakın işletme faaliyetine son verdi. Bu tablo, sektörde kapanmaların son yılların en yüksek seviyelerine ulaştığını ortaya koyuyor.

Şirketlerin kapanmasıyla birlikte istihdamda da ciddi bir erime yaşandı. 2025’in başında iki sektörde toplamda 959 bin 395 kişi çalışırken eylül ayı itibarıyla bu sayı 873 bin 178’e düştü.

Böylece yalnızca dokuz ayda 86 bin 217 çalışan işini kaybetti. Son bir yıllık döneme bakıldığında ise istihdam kaybı 103 bin 111 kişiye dayanmış durumda.

Rakamlar, sektördeki daralmanın geçici olmaktan çok yapısal bir soruna dönüştüğünü açık şekilde ortaya koyuyor.

Hazır Giyim En Sert Daralmayı Yaşıyor

İstihdam kaybının ağırlıklı olarak hazır giyim sektöründe yoğunlaştığı dikkat çekiyor. Tekstile kıyasla daha fazla firmaya ve daha yüksek çalışan sayısına sahip olan hazır giyim sektörü, 2025 yılına 39 bin 640 şirket ve 574 bin 684 çalışan ile girmişti. Aradan geçen dokuz ayın ardından şirket sayısı 36 bin 84’e inerken, çalışan sayısı 520 bin 973’e düştü.

Bu veriler, yılın yalnızca ilk dokuz ayında 3 bin 556 firmanın kapanmasına ve 53 bin 711 kişinin işsiz kalmasına karşılık geliyor. Bir yıllık perspektifle bakıldığında ise tablo daha da ağırlaşıyor.

2024 Eylül ile 2025 Eylül arasındaki süreçte sektörde toplam 4 bin 66 firma faaliyetlerine son verdi. Bu dönemde işini kaybeden çalışan sayısı ise 69 bin 908 olarak kaydedildi. Hazır giyim, böylece istihdam kaybının yaklaşık üçte ikisini tek başına sırtlamış oldu.

Sektör temsilcileri, hazır giyimdeki daralmanın temel nedenleri arasında artan iş gücü maliyetlerini, enerji giderlerindeki yükselişi, döviz kurlarındaki yetersiz artış nedeniyle bozulan fiyat dengelerini ve özellikle Avrupa pazarındaki talep zayıflığını gösteriyor.

Aynı zamanda krediye erişimde yaşanan zorluklar ve finansman maliyetlerinin yüksek seyretmesi, üreticilerin yatırım yapmasını ve kapasiteyi korumasını neredeyse imkânsız hale getiriyor.

Tekstil de Geriliyor: Binlerce İş Kaybı

Sadece hazır giyim değil, tekstil sektörü de ciddi bir daralmayla karşı karşıya. 2025 yılı başında tekstilde faaliyet gösteren şirket sayısı 19 bin 461 civarındayken, dokuz aylık süreçte bu rakam 753 firma azalarak düşüş gösterdi.

Aynı dönemde sektörde istihdam edilen personel sayısı 384 bin 711’den 352 bin 205’e indi. Bu gelişme, yalnızca dokuz ayda 32 bine yakın kişinin işini kaybetmesine yol açtı.

Son bir yıllık süre dikkate alındığında tekstil sektöründeki toplam istihdam kaybı 33 bin 203 kişiye ulaştı. Kapanan işletmelerin yanı sıra, üretim kapasitesini düşürerek ayakta kalmaya çalışan firmalar da iş gücünü azaltma yoluna gidiyor.

Bu durum, sektördeki daralmanın yalnızca firmanın tamamen kapanmasıyla sınırlı kalmadığını, birçok işletmenin zorunlu küçülmeye gittiğini gösteriyor.

İhracatta Rakipler Öne Geçiyor

TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclisi Başkanı Şeref Fayat, ihracat cephesindeki tabloyu değerlendirirken kaygı verici bir noktaya dikkat çekiyor.

Fayat’a göre, Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün geleneksel ana pazarı olan Avrupa Birliği ülkelerinde belirgin bir gerileme yaşanıyor. Üstelik yıllardır sürdürülen ihracat ortalamalarının altına düşülmesi, sektör için tehlike sinyali veriyor.

Dünya genelinde pek çok rakip ülke pandemi sonrası toparlanma sürecini hızlandırmış durumda. Enflasyon ve yüksek faiz ortamının ardından bu ülkeler ihracatta yeniden ivme kazanırken, Türkiye’nin aynı dönemde kayıp yaşamaya devam etmesi sektörün uluslararası rekabette geriye düştüğünü gösteriyor.

Fayat, bu durumun özellikle Türkiye’de uygulanan ekonomik politikaların etkilerini açık biçimde ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Artan üretim maliyetleri, yeterince desteklenmeyen döviz kuru politikası ve sürdürülmesi güç hale gelen finansman şartları, Türk üreticisinin fiyat rekabet gücünü törpülüyor. Siparişlerin önemli bir bölümü daha düşük maliyet sunabilen ülkelere kayıyor.

Son Çeyrek Daha Zorlu Olacak

Sektörün yakın geleceğine dair beklentiler, mevcut tablodan pek de umut vermiyor. Şeref Fayat, özellikle son çeyrekte istihdam çıkışlarının hızlanabileceği uyarısında bulunuyor.

Bunun temel nedenlerinden biri yaklaşan asgari ücret düzenlemesi. Birçok işletme, yeni ücret artışlarıyla birlikte kıdem ve ihbar tazminatı yüklerinin de artmasını göze alamadığı için küçülme kararlarını yıl bitmeden uygulamaya koymayı planlıyor.

Ayrıca 2026’nın ilk ayları için alınan sipariş miktarlarının oldukça düşük seviyelerde seyrettiği belirtiliyor. İhracat iklim endeksinde sınırlı bir iyileşme yaşansa da tekstil ve hazır giyim sektörlerinin bu olumlu tablodan yararlanamadığı ifade ediliyor.

PMI verilerinde sektörün en alt sıralarda yer alması da sipariş akışının zayıf seyrini doğruluyor. Fayat’a göre, 2025 yılı ihracat açısından yaklaşık 17 milyar dolar seviyesinde kapanacak ve bu rakam sektör için yeterli bir toparlanmayı ifade etmiyor.

2026: Geçiş Yılı Olacak

2026’ya ilişkin beklentiler de temkinli. Fayat, önümüzdeki yılın ilk yarısının zor geçeceğini, ancak ikinci yarıda enflasyonda beklenen düşüşle birlikte finansman maliyetlerinin hafiflemesinin sektöre kısmi rahatlama sağlayabileceğini belirtiyor.

Ayrıca faizlerin düşmesiyle döviz kurunun daha esnek bir seyir izleyerek enflasyonun üzerinde değerlenmesine izin verilmesi halinde, ihracatçıların rekabet gücünün bir nebze olsun artabileceği öngörülüyor.

Bu olumlu senaryonun 2026 bahar aylarından itibaren etkisini göstermesi bekleniyor. Eğer beklentiler gerçekleşirse, yılın ikinci yarısı ilk yarıya kıyasla daha toparlayıcı bir dönem olabilir.

Buna karşın 2026’nın da ihracatta yaklaşık 17 milyar dolarlık bir seviyede tamamlanması ve gerçek anlamda büyümenin ancak 2027’de başlayabilmesi mümkün görülüyor.

Sektör temsilcileri, 2026’yı bir “geçiş yılı” olarak nitelendirirken, dramatik kapanmaların ve büyük çaplı istihdam kayıplarının sınırlanmasının temel hedef olduğunu vurguluyor.

Ancak bunun başarılmasının, ekonomik koşulların iyileşmesine ve ihracatçıya daha güçlü destek sağlanmasına bağlı olacağı ifade ediliyor.

Milyarderlerin şaşırtan beslenme alışkanlıkları Firari müteahhit tutuklanmama garantisi istedi! Senaryo ve oyuncular tamamen gerçektir! Ölüm villalarına “isim” oyunu! Araç ihalelerine ''İsrafın daniskası'' dediler! Ali Nuhoğlu'nun araçları, Hamza Kork'un kafesi satışta!