Ankara’da sahte E-İmza vurgunu: 123 şüpheliye dev iddianame

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir süredir yürütülen sahte elektronik imza (e-imza) soruşturmasında yeni bir aşamaya gelindi. Geniş kapsamlı operasyonların üçüncü dalgası da tamamlanırken, bu evre kapsamında 123 kişi hakkında iddianame düzenlendi.

Türkiye’nin dijital güvenlik altyapısını yakından ilgilendiren soruşturma, son yılların en dikkat çekici bilişim suçları dosyalarından biri olarak değerlendiriliyor.

Soruşturma dosyasında yer alan bilgilere göre, ilgili kişiler çeşitli kurum ve şirketlerde kullanılmak üzere sahte e-imza üretmek, satmak, aracılık etmek veya bu imzaları resmi işlemlerde kullanmakla suçlanıyor.

E-imza teknolojisinin devlet tarafından yaygın biçimde kullanılmaya başlamasıyla birlikte kimlik doğrulama süreçlerinin önem kazanması, bu tür sahtecilik girişimlerini daha kritik hale getiriyor.

Başsavcılık, dijital sertifikaların yasa dışı yollarla elde edilmesinin hem kamu güvenliğini hem de vatandaşların kişisel verilerini tehdit ettiğini belirtiyor.

Uygulanan Yöntemler ve Soruşturmanın Genişlemesi

Üçüncü dalga operasyonunda tespit edilen kişilerin büyük bölümünün, daha önceki soruşturma aşamalarında ortaya çıkarılan yapılarla bağlantılı olduğu ifade ediliyor.

Şüphelilerin, elektronik imza başvurularında kullanılan belgeleri sahte düzenledikleri, bazı durumlarda başka kişilerin kimlik bilgilerini ele geçirerek bu veriler üzerinden e-imza üretimi gerçekleştirdikleri iddia edildi. Savcılık, delillerin önemli bir kısmının dijital materyal incelemeleri sırasında elde edildiğini açıkladı.

Soruşturmayı yürüten birimler, operasyon kapsamında çok sayıda bilgisayar, dijital depolama cihazı ve iletişim kaydına el koydu.

İncelemelerde şüphelilerin örgütlü bir yapı içinde hareket ettiklerine dair bulgulara rastlandığı, bu nedenle dosyanın yalnızca bireysel suçlamalarla sınırlı kalmayıp örgüt faaliyeti kapsamında değerlendirilme ihtimalini de güçlendirdiği belirtiliyor.

İddianamede Yer Alan Suçlamalar

Düzenlenen iddianameye göre 123 şüpheli; resmi belgede sahtecilik, kişisel verilerin hukuka aykırı elde edilmesi, bilişim sistemlerinin kötüye kullanılması, suç örgütüne üye olmak veya yardım etmek gibi çeşitli suçlarla itham ediliyor.

İddianamede, elektronik imzanın modern kamu ve ticaret hayatının temel güvenlik unsurlarından biri olduğu, bu nedenle gerçekleştirilen sahteciliklerin sadece bireysel mağduriyetlere değil, aynı zamanda devlet sisteminin güvenilirliğine de zarar verdiği vurgulandı.

Başsavcılık ayrıca, sahte e-imza ile yapılan işlemlerin tespiti sırasında birçok resmi kurumun iş birliği yaptığını, hem kamu çalışanları hem de özel sektör temsilcilerinin sağladığı verilerle soruşturmanın genişletilebildiğini aktardı.

Bu koordinasyon, dijital sahtecilik yöntemlerinin ortaya çıkarılması açısından kritik öneme sahip olarak değerlendirildi.

Önceki Dalgalar ve Sürecin Seyri

Hatırlanacağı üzere, soruşturmanın ilk iki dalgasında yüzlerce kişi gözaltına alınmış ve bunlardan bir kısmı tutuklanmıştı.

Üçüncü dalga ile birlikte toplam şüpheli sayısının daha da arttığı ifade ediliyor. Savcılık yetkilileri, soruşturmanın halen dinamik bir şekilde sürdüğünü ve elde edilen yeni deliller doğrultusunda başka dalgaların da gelebileceğini belirtiyor.

Türkiye’de elektronik imza altyapısı, hem devlet hizmetlerinde hem de özel sektör işlemlerinde yoğun biçimde kullanılıyor.

Bu nedenle soruşturmanın sonuçları, dijital güvenlik politikalarının yeniden gözden geçirilmesi açısından da önem taşıyor.

Uzmanlara göre bu tür girişimler, sadece ceza hukuku bağlamında değil; teknolojik altyapının güçlendirilmesi bakımından da önemli bir uyarı niteliği taşıyor.

Toplumsal ve Hukuki Önemi

Hukuk çevreleri, sahte e-imza düzenlenmesinin, devletin dijital işlem sistemlerinde ciddi bir güvenlik zafiyeti yaratabileceğine dikkat çekiyor.

Bir kişinin kimliği kullanılarak düzenlenen sahte imzalarla bankacılık işlemlerinden şirket kuruluşlarına kadar birçok kritik işlem yapılabileceği için, bu tür suçların caydırıcı bir biçimde soruşturulmasının zorunlu olduğu ifade ediliyor.

Yine uzmanlara göre, elektronik imza sertifikalarının üretim ve teslim süreçlerinde daha sıkı doğrulama mekanizmalarına ihtiyaç duyulabilir.

Özellikle kimlik bilgilerinin kötüye kullanımını önlemek amacıyla biyometrik doğrulama veya çift aşamalı onay gibi yöntemlerin daha yaygın hale gelmesi gündeme gelebilir.

Soruşturmanın Sonraki Aşaması

Düzenlenen iddianame Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Mahkemenin iddianameyi kabul etmesi halinde, 123 sanığın yargı süreci resmen başlayacak.

Bu davanın, dijital sahtecilik alanındaki en büyük yargılamalardan biri olacağı tahmin ediliyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise dosyanın diğer yönlerine ilişkin çalışmaların sürdüğünü, Türkiye'nin dijital güvenlik sistemlerini tehdit eden tüm unsurlarla mücadele konusunda kararlı olduklarını ifade etti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve kamu kurumlarında sahte elektronik imza (e-imza) kullanımına ilişkin geniş kapsamlı operasyonun üçüncü dalgası tamamlandı.

Soruşturmanın bu aşamasında, aralarında örgüt elebaşı olduğu iddia edilen Ziya Kadiroğlu ve 18 örgüt üyesinin de bulunduğu toplam 123 şüpheli hakkında ayrıntılı bir iddianame hazırlandı.

Hazırlanan iddianame, mevcut davayla birleştirilmesi talebiyle Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildi.

Soruşturmanın merkezinde, yasa dışı yollarla üretilen e-imzalar aracılığıyla devlet sistemlerine yetkisiz erişim sağlandığı, bu sahte imzalar kullanılarak birçok kişinin sürücü belgesi sınav sonucunun değiştirildiği ve farklı alanlarda sahte mesleki eğitim sertifikası üretildiği iddiaları yer alıyor.

Savcılık, elde edilen dijital deliller ve fiziki materyaller doğrultusunda, örgütün uzun süredir sistematik bir yapılanmayla hareket ettiğini ve farklı kurumların elektronik imza altyapılarını hedef aldığını belirledi.

İlk Kez Fiziki Belge Üretimi Tespit Edildi

Üçüncü dalga operasyonunu önceki soruşturmalardan ayıran en kritik bulgu, şüphelilerin sahte e-imza ile yalnızca dijital ortamda işlem yapmakla kalmayıp, ilk kez fiziki olarak belge ürettiklerinin tespit edilmesi oldu.

Soruşturma kapsamında ele geçirilen belgeler arasında, bu yöntemle oluşturulmuş yüzlerce mesleki eğitim sertifikasının bulunduğu, bazı kişilerin bu sahte belgeleri kullanarak işletme açtıklarının anlaşıldığı ifade edildi.

İddianamede, suç örgütünün hiyerarşik bir düzen içinde faaliyet gösterdiğine ilişkin ayrıntılı tespitler de yer aldı.

Buna göre, örgüt lideri olduğu ileri sürülen Ziya Kadiroğlu’nun düzenli toplantılar organize ettiği, örgüt üyelerine görev dağılımı yaptığı ve operasyonların gizliliğini sağlamak amacıyla kişilere kod isimler verdiği belirlendi.

Kadiroğlu’nun ayrıca, örgütün teknik kadrosunu bizzat yönlendirdiği ve kritik belgelerin hazırlanmasına doğrudan müdahil olduğu ifade edildi.

İddianamede Yer Alan Suçlamalar

Savcılık tarafından düzenlenen iddianamede, şüpheliler hakkında birbirinden ağır suçlamalar yöneltildi. Bu suçlamalar arasında: Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, Suç örgütüne üye olma, Resmî belgede sahtecilik,

ÖSYM Hizmetleri Hakkında Kanuna Muhalefet, Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, Bilişim sistemlerindeki verileri bozma, yok etme veya erişilmez hâle getirme, Bilişim sistemine hukuka aykırı müdahale ile haksız çıkar sağlama gibi çeşitli maddeler bulunuyor.

Söz konusu suçların her biri, Türk Ceza Kanunu ve ilgili özel kanunlarda ciddi yaptırımları beraberinde getiriyor.

Sahte e-İmza Soruşturmalarının Geçmişi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 7 Ocak’ta kamu kurumlarında yöneticilere ait e-imzaların kopyalanması ve çeşitli yöntemlerle sahte e-imza üretilmesi iddiaları üzerine soruşturmayı başlatmıştı. Şüphelilerin, yüksek güvenlikli kamu sistemlerine sızarak sürücü belgesi düzenlenmesi, sahte lise ve üniversite diplomaları oluşturulması gibi işlemleri gerçekleştirdikleri tespit edilmişti.

İlk iddianame kapsamında, aralarında BTK Başkanı ve yardımcıları, YÖK Eğitim ve Öğretim Daire Başkanı ile 14 üniversitenin Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı personelinin e-imzalarının kopyalandığı belirlenmişti. Bu çerçevede 134 sanık hakkında 6 yıldan 45 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

Soruşturmanın ikinci dalgasında ise benzer suçlamalarla 65 kişi hakkında daha iddianame hazırlanarak Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiş, mahkeme iddianamenin mevcut dosyayla birleştirilmesine hükmetmişti. Böylece davadaki sanık sayısı 199’a ulaşmıştı.

Önceki duruşmalarda bazı sanıklar adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine ağır ceza mahkemesi bu sanıkların yeniden tutuklanmasına karar vermişti. Bu gelişme, soruşturmanın ciddiyetine ve delillerin ağırlığına işaret eden önemli bir adım olarak değerlendirilmişti.

DDK’nın Devreye Girmesi

Sahte e-imza iddialarının kamu güvenliği açısından taşıdığı risklerin ortaya çıkmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da devreye girmişti. DDK, 16 Ekim’de başlattığı inceleme kapsamında, hem elektronik imza süreçlerinin işleyişini hem de kamu kurumlarının bilgi sistemlerinde uygulanan güvenlik tedbirlerini ayrıntılı biçimde masaya yatırdı.

Kurulun incelemesi, sadece mevcut olayın aydınlatılmasıyla sınırlı olmayıp, benzer nitelikteki suistimallerin tekrar yaşanmaması için gerekli yapısal önlemlerin belirlenmesini de amaçlıyor. Bu kapsamda, ilgili kamu kurumlarının bilgi güvenliği politikaları, erişim kontrol sistemleri ve elektronik imza doğrulama mekanizmaları üzerinde yoğun bir teknik çalışma yürütülüyor.

Sahte e-imza soruşturmalarının üçüncü dalga iddianamesiyle birlikte, kamu kurumlarındaki dijital güvenlik süreçlerinin ne derece hayati olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Yargılama sürecinin önümüzdeki dönemde daha da genişleyebileceği, yeni operasyonların yapılabileceği değerlendiriliyor. Mahkemenin iddianameleri birleştirmesi durumunda, Türkiye’de son yılların en kapsamlı bilişim ve kamu güvenliği davalarından biri ortaya çıkmış olacak.

Konutu görmeden ''uygun'' raporu tuttular! Ceren Arslan'dan birinci seçilen Meksikalı güzel için 'torpil' iddiası! Ali Nuhoğlu'nun araçları, Hamza Kork'un kafesi satışta! Hülya Avşar ve Merve Taşkın hakkında suç duyurusu! İBB soruşturmasının tartışılan isimleri aynı karede İmamoğlu gibi diploması iptal olmuş!