Piyasada alarm: Konkordato ve iflasta tarihi zirve
Türkiye’de son dönemde uygulanan sıkı para politikası ve finansman koşullarındaki daralma, reel sektör üzerindeki baskıyı artırmaya devam ediyor.
Özellikle nakit akışında yaşanan sıkışıklık, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesini zorlaştırırken, konkordato başvurularında da gözle görülür bir artış yaşanıyor. Resmî veriler, bu artışın adli tatil döneminde dahi hız kesmediğini ortaya koyuyor.
Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre, sadece Ağustos ayında 216 konkordato dosyası için geçici mühlet kararı alındı.
Bu sayı, adli tatilin devam ettiği bir ayda ortaya çıkması açısından dikkat çekici. Yılın ilk sekiz ayında ise toplamda 1833 dosya için konkordato süreci başlatıldı.
Böylece, geçen yılın tamamında görülen 1723 başvuru seviyesi şimdiden aşılmış oldu. Bu tablo, ekonomideki sıkılaşmanın ve finansmana erişimde yaşanan sorunların reel sektör üzerindeki baskıyı artırarak konkordato mekanizmasını daha fazla işletmeye yönelttiğini gösteriyor.
İş Dünyasında Endişe Büyük
Şirketler açısından konkordato, borçlarını yeniden yapılandırma ve operasyonlarına nefes aldırma imkânı sunuyor.
Ancak başvuruların hızla artması, bir taraftan iş dünyasında endişeleri de beraberinde getiriyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler), yüksek faizler ve kısıtlı kredi imkânları nedeniyle finansmana ulaşmakta daha fazla zorlanıyor.
Sektör temsilcileri, konkordato başvurularındaki artışın sadece işletmelerin zorluklarını değil, aynı zamanda alacaklıların durumunu da doğrudan etkilediğine dikkat çekiyor.
Zira, sürecin mevcut yapısı borçlu firmalara koruma sağlarken, alacaklıların tahsilat imkânlarını sınırlayabiliyor.
Değişiklik Beklentisi: Alacaklıyı Koruyan Düzenleme
Bu nedenle reel sektörün en önemli beklentilerinden biri, konkordato müessesesinin yapısında yapılacak düzenlemeler.
İş dünyası, özellikle alacaklıların haklarını daha güçlü şekilde koruyan bir mekanizma oluşturulması gerektiği görüşünde birleşiyor.
Uzmanlara göre, konkordato sürecinin sağlıklı işlemesi için borçlu ile alacaklı arasındaki denge kritik öneme sahip.
Mevcut uygulamada bu denge zaman zaman borçlu lehine kayabiliyor. Olası bir yasal düzenlemede alacaklıların da korunacağı bir sistem kurulması, hem konkordato kurumuna olan güveni artıracak hem de tahsilat zincirinde oluşabilecek tıkanmaları engelleyecek.
Parasal Sıkılaşmanın Etkileri
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son bir yıldır sürdürdüğü parasal sıkılaşma adımları, enflasyonla mücadelede kritik bir araç olarak görülüyor. Ancak bu adımlar, reel sektör açısından önemli yan etkiler de yaratıyor.
Artan faiz oranları ve krediye erişimdeki kısıtlar, işletmelerin nakit yönetimini zorlaştırıyor. Nakit akışı zayıflayan şirketler, günlük operasyonlarını yürütmekte sıkıntı yaşarken, konkordato başvurularını bir çıkış yolu olarak değerlendiriyor.
Özellikle inşaat, tekstil, gıda ve lojistik gibi yüksek nakit akışı gerektiren sektörlerde bu durum daha belirgin hissediliyor.
Finansmana Erişimde Darboğaz
Bankacılık sektörünün kredi politikalarında yaşanan sıkılaşma da konkordato başvurularını tetikleyen bir diğer unsur.
Yüksek faizler nedeniyle kredi maliyetlerinin katlanması, birçok firmanın borç çevrim kabiliyetini sınırlıyor.
Öte yandan, teminat koşullarının ağırlaşması ve krediye erişimdeki seçici yaklaşım, işletmelerin finansman bulmasını daha da güçleştiriyor.
Özellikle KOBİ’ler, büyük şirketlere kıyasla daha sınırlı kaynaklara sahip oldukları için bu süreçten daha olumsuz etkileniyor.
Büyük ölçekli şirketler alternatif finansman yöntemlerine yönelebilirken, küçük işletmeler için konkordato çoğu zaman tek seçenek haline geliyor.
Yatırımlar Yavaşlıyor, Büyüme Baskı Altında
Finansal sıkışıklığın bir diğer sonucu ise yatırımlardaki yavaşlama. Sermaye harcamalarını erteleyen veya iptal eden firmalar, büyüme potansiyellerini sınırlarken istihdam üzerinde de risk oluşturuyor.
Uzmanlar, konkordato başvurularındaki artışın bir anlamda ekonomideki genel yavaşlamanın da göstergesi olduğunu belirtiyor.
Buna rağmen, hükümet kanadı ve ekonomi yönetimi sıkı para politikasının orta vadede enflasyonu kontrol altına alarak sürdürülebilir büyüme için gerekli zemini oluşturacağını vurguluyor. Ancak kısa vadede reel sektörün bu süreçte zorlanmaya devam etmesi kaçınılmaz görünüyor.
Çözüm Önerileri
Ekonomi uzmanları, konkordato başvurularının artışını sadece finansal sıkıntılarla değil, aynı zamanda hukuki çerçevede yaşanan boşluklarla da ilişkilendiriyor.
Sürecin daha etkin ve şeffaf işlemesi için şu öneriler öne çıkıyor: Alacaklı Haklarının Güçlendirilmesi: Tahsilat riskini azaltacak düzenlemeler yapılmalı.
Alternatif Finansman Kanalları: KOBİ’ler için kredi dışındaki finansman araçları yaygınlaştırılmalı. Erken Uyarı Sistemleri: Şirketlerin finansal zorluklarını erken tespit edecek mekanizmalar geliştirilmeli.
Hukuki Süreçlerin Hızlandırılması: Konkordato mahkemelerinde iş yükünü azaltacak ve karar süreçlerini hızlandıracak adımlar atılmalı.
Reel Sektör Nefes Almak İstiyor
Türkiye’de konkordato başvurularının sekiz ayda geçen yılı geride bırakması, işletmelerin içinde bulunduğu finansal sıkışıklığın boyutlarını gözler önüne seriyor. Adli tatil döneminde bile yüzlerce dosyanın açılması, firmaların çıkış arayışında olduğunu kanıtlıyor.
Önümüzdeki dönemde, ekonomik programın enflasyonla mücadelede sağlayacağı başarı kadar, reel sektörün bu süreçte nasıl ayakta kalacağı da kritik önem taşıyor.
İş dünyasının beklentisi, konkordato müessesesinin alacaklıları da koruyan bir yapıya kavuşması ve finansmana erişimde daha dengeli bir ortamın sağlanması.
Aksi halde, konkordato başvurularındaki artışın yılın geri kalanında da devam etmesi ve reel sektör üzerindeki baskının daha da artması olası görünüyor.
Türkiye’de şirketlerin mali yapılarındaki bozulmanın en somut göstergelerinden biri olan konkordato ve iflas davaları, 2025’in ilk sekiz ayında keskin bir artış gösterdi.
Mahkemeler tarafından verilen konkordato geçici mühlet kararları, yılın ocak-ağustos döneminde bin 833’e ulaşarak, sadece sekiz ayda, 2024’ün tamamındaki toplam sayı olan bin 723’ün üzerine çıktı.
Aynı dönemde verilen kesin mühlet kararlarında da benzer şekilde dikkat çekici bir yükseliş yaşandı. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 188 artışla bin 40’a ulaşan kesin mühlet kararları, 2024 yılının toplamı olan 827’yi de şimdiden geride bıraktı.
Buna karşılık, konkordato sürecinin en kritik aşamalarından biri olan tasdik kararlarında gerileme dikkat çekti.
Mahkeme tarafından konkordato projesinin onaylanması anlamına gelen tasdik kararları, yılın sekiz ayında geçen yıla kıyasla yüzde 12 düşerek 61 dosyada çıktı.
İflas tarafında tablo çok daha sert. Ocak-ağustos döneminde verilen iflas kararları yüzde 143 artışla 141’e ulaştı ve geçen yılın toplamı olan 132’yi geride bıraktı.
Bu durum, konkordato süreçlerinden beklenen iyileştirici etkilerin yeterince işletilemediğini ve pek çok şirketin doğrudan iflasa sürüklendiğini ortaya koyuyor.
Ağustosta da Hız Kesmedi
216 dosya için geçici mühlet kararı verildi. Bu rakam, Ağustos 2024’e kıyasla yüzde 11 artış anlamına geliyor.
Aynı ayda verilen kesin mühlet kararları 79’a çıktı ve bu da yıllık bazda yüzde 20 artışa işaret etti. Öte yandan 49 dosya için konkordatonun reddi kararı alınırken, iflas kararı verilen dosya sayısı 15 oldu.
Tasdik kararlarının sayısı ise dikkat çekici biçimde düşük kalarak sadece bir adet ile sınırlı kaldı. Buradaki tablo, konkordato başvurularının yoğunlaştığını ancak sürecin olumlu sonuçlanarak tasdikle neticelenmediğini, aksine reddedilme ya da iflasa dönüşme ihtimalinin giderek arttığını gösteriyor.
Süreçlerin Uzaması Alacaklıları Zorluyor
Konkordato davalarının seyri, yalnızca borçlu şirketler için değil, onlardan alacağı olan firmalar açısından da kritik önem taşıyor. Nitekim süreler oldukça uzun: İflas kararları ortalama 393 günde sonuçlanıyor.
Tasdik kararları ise ortalama 695 gün gibi çok daha uzun bir süreç gerektiriyor. Bu durum, alacaklı şirketlerin tahsilatını belirsiz bir geleceğe ertelemesine yol açıyor.
Özellikle tedarik zincirinde yer alan küçük ve orta ölçekli işletmeler için bu belirsizlik, ciddi bir finansal risk anlamına geliyor.
Sekiz Aylık Verilerde Çarpıcı Artış
Ocak-ağustos dönemine toplu bakıldığında tablo daha net ortaya çıkıyor: Geçici mühlet kararları: 2024’ün aynı dönemine göre yüzde 87 artışla bin 833. Kesin mühlet kararları: Yüzde 188 artışla bin 40. Konkordatonun reddi: Yüzde 112 artışla 759. İflas kararları: Yüzde 143 artışla 141. Tasdik kararları: Yüzde 12 düşüşle 61. Bu rakamlar, konkordato sisteminin şirketler için yoğun bir şekilde kullanıldığını, ancak sonuçların çoğunlukla olumsuz seyrettiğini, tasdik oranlarının düşük kalmaya devam ettiğini ortaya koyuyor.
Tekstil ve Hazır Giyimde Konkordato Dalgası
Sektörel dağılımda tekstil ve hazır giyim öne çıkıyor. Yılın sekiz ayında yalnızca tekstil alanında 133 dosya için geçici mühlet kararı verildi.
Ayakkabı, halı, çanta, iplik ve deri gibi alt sektörler de dahil edildiğinde tekstil ve hazır giyim toplamı 176 konkordato ile açık ara zirvede yer aldı.
Tekstili, 81 dosya ile inşaat sektörü izledi. Daha sonra sırasıyla metal ürün imalatı, mobilya, alüminyum işleme ve plastik sektörleri dikkat çekti. Bu dağılım, emek-yoğun sektörlerdeki finansal kırılganlığın daha yüksek olduğunu gözler önüne seriyor.
Yeni Düzenleme Beklentisi
Artan konkordato ve iflas dalgası, reel sektörde ciddi endişelere yol açarken, gözler Adalet Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı İcra İflas Kanunu düzenlemesine çevrilmiş durumda.
Avukat Ege Demiralp, yaptığı değerlendirmede, düzenleme ile birlikte konkordato komiserlerinin yetki ve sorumluluklarının genişletileceğini, görev ihmali halinde ise yeni yaptırımların devreye alınacağını belirtti.
Demiralp’e göre taslak, konkordatoyu işlevsiz hale gelmiş bir iflas erteleme aracı olmaktan çıkarıp, daha güvenilir bir borç yapılandırma mekanizması haline getirmeyi hedefliyor.
Reel Sektörün Endişesi: Tahsilat Krizi
Reel sektör temsilcileri, mevcut haliyle konkordato mekanizmasının piyasada bir “kabusa” dönüştüğünü ifade ediyor.
Borçlu şirketleri korumayı hedefleyen bu süreç, alacaklıların tahsilatını geciktirdiği için ödeme zincirini kırılgan hale getiriyor.
Eğer yasal düzenleme kısa sürede devreye girmezse, birçok sektör temsilcisine göre tahsilat krizi kapıda. Çünkü zincirleme ödeme sıkıntıları, sadece konkordato başvurusunda bulunan şirketleri değil, onlara mal ve hizmet sağlayan tüm firmaları etkiliyor.
2025’in ilk sekiz ayında ortaya çıkan rakamlar, Türkiye ekonomisinde şirketlerin finansal yapısındaki kırılganlığın giderek derinleştiğini gösteriyor.
Konkordato başvurularının hızla artması, kesin mühlet kararlarının rekor seviyelere ulaşması ve tasdiklerin düşüşe geçmesi, sistemin sağlıklı işleyişine dair soru işaretlerini artırıyor.
Önümüzdeki dönemde Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yeni düzenlemenin nasıl bir etki yaratacağı, hem reel sektör hem de alacaklılar açısından yakından takip edilecek.
Ancak mevcut gidişat, düzenleme olmaksızın çok sayıda şirketin konkordatodan iflasa sürüklenmeye devam edeceğini işaret ediyor.