Firmaların döviz açığı azaldı, pozisyon güçlendi
Finans dışı firmaların döviz pozisyonları, Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı hassasiyetini ölçen önemli göstergelerden biri olarak öne çıkıyor.
Bu göstergeler, firmaların döviz cinsinden yükümlülükleri ile döviz varlıklarının farkını göstererek, sektördeki risk seviyesini ve genel ekonomik dengeyi anlamada kritik bir görev alıyor.
Merkez Bankası tarafından açıklanan güncel verilere göre, finans dışı firmaların net döviz pozisyonu Temmuz ayında 182,6 milyar dolar açık verdi.
Bu rakam, bir önceki ay kaydedilen 185,8 milyar dolarlık açık ile kıyaslandığında, pozisyonda sınırlı bir iyileşme yaşandığını ortaya koyuyor.
Net Döviz Pozisyonu Açığı Nedir?
Finans dışı firmaların net döviz pozisyonu açığı, bu firmaların döviz cinsinden borçlarının, sahip oldukları döviz varlıklarından fazla olduğunu ifade eder.
Temel olarak, firmalar eğer yurt dışından borçlanmış veya dövizle yükümlülük altına girmişlerse ve ellerindeki döviz varlıkları bu borcu karşılamaya yetmiyorsa, net pozisyonları açık verir.
Bu durum, özellikle döviz kurundaki dalgalanmalara karşı şirketlerin maruz kaldığı riskin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Açık pozisyon ne kadar büyükse, firmalar kur artışlarından o kadar fazla etkilenir ve maliyetleri yükselir.
Temmuz Ayı Verileri ve Önceki Aylarla Karşılaştırma
Temmuz ayında finans dışı firmaların net döviz pozisyonu 182,6 milyar dolar açık vermiştir. Bu rakam, Haziran ayında kaydedilen 185,8 milyar dolarlık açık ile karşılaştırıldığında, firmaların döviz açığının bir miktar azaldığını gösteriyor.
Bu düşüş, özellikle döviz gelirlerinin artması, ihracat performansının güçlenmesi veya bazı şirketlerin döviz borçlarını azaltma yönünde attığı adımlar ile açıklanabilir.
Ancak açık pozisyonun hâlâ yüksek seviyelerde olması, sektör genelinde döviz riskinin sürdüğünü ve firmaların kur dalgalanmalarına karşı hassasiyetini koruduğunu işaret ediyor.
Açığın Ekonomik Yansımaları
Finans dışı firmaların net döviz pozisyonundaki açık, makroekonomik açıdan bir dizi etkiye sahiptir. Öncelikle, firmalar döviz cinsinden borçlarını ödemek için daha fazla TL’yi dövize çevirmek durumunda kalır, bu da piyasada döviz talebini artırabilir.
Döviz talebindeki artış, kurda yükselişleri tetikleyebilir ve enflasyon üzerinde dolaylı baskı yaratabilir. Ayrıca, yüksek döviz açığı olan firmalar, uluslararası finansal piyasalar karşısında da risk algısını artırır ve kredi maliyetlerini yükseltebilir.
Bu nedenle, firmaların döviz pozisyonlarını yönetme stratejileri, sadece kendi finansal sağlığı açısından değil, genel ekonomik istikrar açısından da büyük önem taşır.
Sektörel Dağılım ve Risk Yönetimi
Açık pozisyonun sektörel dağılımı, riskin hangi alanlarda yoğunlaştığını anlamak açısından önemlidir. Genellikle imalat, inşaat ve enerji gibi sektörlerde döviz borçları daha yüksek olabilir. Bu sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, kur riskine karşı çeşitli yöntemler kullanabilir.
Örneğin, vadeli döviz sözleşmeleri, hedge işlemleri veya döviz gelirleri ile borçlarının dengelenmesi gibi yöntemler riskleri azaltmada etkili olabilir.
Ancak, tüm firmaların bu yöntemleri kullanması mümkün olmadığından, net pozisyon açığı makroekonomik anlamda hâlâ kritik bir gösterge olarak kalıyor.
Geleceğe Yönelik Beklentiler
Finans dışı firmaların döviz pozisyonundaki gelişmeler, önümüzdeki dönemde ekonomik politika yapıcılar için de yol gösterici olacaktır.
Döviz açığının sürdüğü bir ortamda, Merkez Bankası ve finans otoriteleri kur dalgalanmalarını sınırlamak ve piyasa istikrarını korumak için çeşitli önlemler alabilir.
Öte yandan, firmalar açısından döviz gelirlerini artırmak veya borçlarını azaltmak, açık pozisyonu düşürmede en etkili stratejilerden biri olarak öne çıkıyor.
Uzmanlar, döviz açığının uzun vadeli olarak yönetilebilmesi için firmaların risk yönetimi ve finansal planlama süreçlerini güçlendirmelerinin şart olduğunu vurguluyor.
Temmuz ayında finans dışı firmaların net döviz pozisyonunun 182,6 milyar dolar açık vermesi, ekonomik riskler ve döviz dalgalanmalarına karşı hassasiyeti bir kez daha ortaya koyuyor.
Önceki aya göre sınırlı bir iyileşme gözlense de, yüksek açık pozisyon, hem firmalar hem de genel ekonomi açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gösterge olarak öne çıkıyor.
Firmaların döviz yönetimi ve risk stratejilerini geliştirmesi, piyasa istikrarının sağlanması açısından kritik bir unsur olmaya devam ediyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Temmuz 2025 dönemine ilişkin Finansal Kesim Dışındaki Firmaların Döviz Varlık ve Yükümlülükleri Tablosu’nu değerlendirdi.
Yapılan açıklamaya göre, Haziran 2025’e kıyasla bu dönemde firmaların döviz varlıklarında ve yükümlülüklerinde bazı önemli değişimler yaşandı.
Temmuz 2025 itibarıyla firmaların döviz varlıkları bir önceki aya göre 3.796 milyon ABD doları artış gösterirken, döviz yükümlülükleri ise sınırlı bir yükselişle yalnızca 17 milyon ABD doları arttı.
Bu gelişmeler neticesinde, firmaların Net Döviz Pozisyonu Açığı Haziran 2025’e kıyasla 3.779 milyon ABD doları azalarak 182.629 milyon ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Bu düşüş, firmaların döviz açığındaki iyileşmeye işaret ediyor.
Varlık Dağılımındaki Gelişmeler
Temmuz 2025 döneminde finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlıkları detaylı olarak incelendiğinde, çeşitli kalemlerde belirgin artışlar görüldü.
Özellikle ihracat alacakları bir önceki aya göre 1.519 milyon ABD doları artış göstererek önemli bir yükseliş kaydetti.
Aynı dönemde yurt içi bankalardaki döviz mevduatları da 984 milyon ABD doları artarak firmaların likidite pozisyonunu güçlendirdi.
Buna ek olarak, firmaların yurt dışına doğrudan yaptığı sermaye yatırımları 767 milyon ABD doları yükselirken, türev varlıklar 381 milyon ABD doları ve menkul kıymetler ise 145 milyon ABD doları artış gösterdi.
Bu artışlar, toplam döviz varlıklarının 3.796 milyon ABD doları yükselmesini sağladı ve firmaların varlık yapısında çeşitlenmeye işaret etti.
Yükümlülük Dağılımı ve Vade Yapısı
Döviz yükümlülüklerine bakıldığında, Temmuz 2025 döneminde ithalat borçları 766 milyon ABD doları artarken, türev yükümlülüklerde 244 milyon ABD doları ve yurt içinden sağlanan nakdi kredilerde 26 milyon ABD doları artış gözlendi.
Öte yandan, yurt dışından sağlanan kredilerde 1.020 milyon ABD doları azalma kaydedildi. Tüm bu değişiklikler neticesinde yükümlülüklerde toplam artış yalnızca 17 milyon ABD doları ile sınırlı kaldı.
Vade yapısına ilişkin analizde ise yurt içinden sağlanan kredilerde kısa vadeli yükümlülüklerin 528 milyon ABD doları azaldığı, uzun vadeli yükümlülüklerin ise 554 milyon ABD doları arttığı görüldü.
Yurt dışından sağlanan kredilerde ise kısa vadeli borçlar 851 milyon ABD doları artarken, uzun vadeli borçlar 1.104 milyon ABD doları azaldı.
Bu durum, özellikle dış borç yapılandırmasında kısa vadeli yükümlülüklerin artış gösterdiğini ancak uzun vadeli borçların azaldığını ortaya koyuyor.
Kısa Vadeli Döviz Pozisyonu
Kısa vadeli döviz pozisyonlarına bakıldığında, Temmuz 2025 döneminde kısa vadeli varlıklar 137.759 milyon ABD doları seviyesinde gerçekleşti.
Buna karşılık, kısa vadeli yükümlülükler 131.106 milyon ABD doları olarak kaydedildi. Bu gelişmeler neticesinde kısa vadeli Net Döviz Pozisyonu Fazlası 6.654 milyon ABD doları ile Haziran 2025 dönemine göre 2.240 milyon ABD doları artış gösterdi. Kısa vadeli yükümlülüklerin toplam yükümlülükler içindeki payı ise yüzde 37 seviyesinde gerçekleşti.
Bu veriler, firmaların kısa vadeli döviz pozisyonlarında güçlenmeye işaret ediyor ve finansal risk yönetiminde kısa vadeli likiditenin iyileştiğini gösteriyor.
Özellikle kısa vadeli varlıkların yükümlülükleri aşması, firmaların kısa vadeli döviz ihtiyaçlarını karşılamada daha güvenli bir konumda olduklarını ortaya koyuyor.
TCMB’nin Temmuz 2025 verileri, finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülüklerinde dengeli bir görünüm sergilediğini ortaya koyuyor.
Varlık tarafında ihracat alacakları, yurt içi mevduatlar ve yurt dışına yapılan doğrudan yatırımlar ön plana çıkarken, yükümlülük tarafında ise yurt dışı borçlardaki azalma dikkat çekiyor.
Net Döviz Pozisyonu Açığındaki düşüş, firmaların döviz açığının azaldığını ve döviz risklerinin daha kontrollü bir seviyeye geldiğini gösteriyor.
Temmuz 2025 dönemi verileri, finansal kesim dışındaki firmaların hem kısa hem de uzun vadeli döviz yönetiminde daha sağlam bir görünüm sergilediğini, kısa vadeli pozisyonlarda ise özellikle güçlenme kaydedildiğini göstermektedir. Bu durum, genel ekonomik istikrar açısından da olumlu bir göstergedir.