Türkiye ekonomisi sıçrama yaptı: Yüksek gelirli ülkeler kapısında
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bugün açıklanan ikinci çeyrek büyüme verilerini değerlendirerek, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemde izleyeceği yol haritasına dair önemli açıklamalarda bulundu.
Şimşek, küresel ekonomide belirsizliklerin azalması ve finansal koşulların iyileşmesiyle birlikte büyümenin kademeli olarak potansiyel seviyesine ulaşacağını öngördüklerini ifade etti.
Ayrıca, Dünya Bankası’nın ülke sınıflandırmalarına da değinen Şimşek, Türkiye’nin 2025 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna girme ihtimalinin her geçen gün arttığını vurguladı.
İkinci Çeyrek Rakamları Ne Söylüyor?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından bugün açıklanan verilere göre, Türkiye ekonomisi 2025 yılının ikinci çeyreğinde güçlü bir performans ortaya koydu.
Büyüme rakamlarının beklentilerin üzerinde gerçekleşmesi, hem iç piyasada hem de uluslararası arenada dikkat çekti.
Özellikle sanayi üretimi, hizmetler sektörü ve ihracat kalemlerindeki artış, ekonomik büyümeyi destekleyen en önemli unsurlar oldu.
Bakan Şimşek, verileri değerlendirirken, ekonominin dayanıklılığına ve potansiyelini koruma gücüne dikkat çekti.
“Türkiye ekonomisi küresel dalgalanmalara rağmen istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyor” diyen Şimşek, büyümenin kalıcı hale gelmesi için mali disiplin, yapısal reformlar ve yatırım ortamının güçlendirilmesine büyük önem verdiklerini kaydetti.
Finansal Koşulların Etkisi
Küresel finans piyasalarında yaşanan dalgalanmalar, gelişmekte olan ülkeler için zaman zaman risk oluşturuyor.
Ancak son dönemde enflasyonun dünya genelinde gerileme eğilimine girmesi, faiz politikalarında dengelenme ve yatırımcı güveninde artış beklentisi, Türkiye gibi ekonomiler açısından olumlu bir tablo çiziyor.
Şimşek, finansal koşulların giderek daha elverişli hale geldiğini vurgularken, bu durumun hem kamu hem de özel sektör yatırımlarını artıracağını belirtti.
Özellikle doğrudan yabancı sermaye girişlerinin önümüzdeki dönemde artmasını beklediklerini söyleyen Bakan, yatırımcı güveninin güçlenmesiyle birlikte ekonomik büyümenin sürdürülebilir bir çizgide ilerleyeceğini ifade etti.
Küresel Ticarette Belirsizlikler Azalıyor
Son yıllarda dünya ticaretinde yaşanan gerilimler, pandemi sonrası toparlanma süreci ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, birçok ülke için belirsizlik yaratmıştı.
Ancak 2025 yılına gelindiğinde, küresel ticaret hacminde yeniden bir istikrar ortamı oluşmaya başladı. Bu gelişme, Türkiye’nin ihracat odaklı büyüme modelini destekleyen en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkıyor.
Bakan Şimşek, küresel ticarette belirsizliklerin azalmasının Türkiye’nin dış ticaret performansını olumlu etkileyeceğini belirterek, “Önümüzdeki dönemde ihracatımızı daha yüksek katma değerli ürünlerle çeşitlendirmeye devam edeceğiz. Bu sayede büyümemiz daha güçlü ve dengeli olacak” diye konuştu.
Yüksek Gelirli Ülkeler Arasına Girme Hedefi
Dünya Bankası’nın yıllık raporlarında ülkeler, kişi başına düşen milli gelir kriterlerine göre sınıflandırılıyor. Buna göre ülkeler; düşük gelirli, orta gelirli ve yüksek gelirli olarak ayrılıyor.
Türkiye uzun süredir “üst orta gelirli ülke” kategorisinde yer alıyordu. Ancak son dönemde yaşanan ekonomik toparlanma ve milli gelirdeki artış, Türkiye’yi bir üst lige taşıma ihtimalini gündeme getirdi.
Şimşek, yaptığı açıklamada, “Dünya Bankası sınıflamasına göre 2025 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna girme ihtimalimiz her geçen gün artıyor. Bu, hem ekonomik reformlarımızın hem de sürdürülen istikrarlı politikaların bir sonucu” ifadelerini kullandı.
Bu hedefin sadece ekonomik verilerle değil, aynı zamanda toplumsal refahın artmasıyla da destekleneceğini söyleyen Bakan, yüksek gelirli ülke statüsüne ulaşmanın Türkiye için bir dönüm noktası olacağını vurguladı.
Yapısal Reformların Önemi
Bakan Şimşek, sürdürülebilir büyümenin ancak yapısal reformlarla mümkün olabileceğini belirtti. Özellikle verimliliği artıracak adımlar, dijital dönüşüm yatırımları, yeşil enerji projeleri ve eğitim alanında yapılacak yeniliklerin, ekonominin potansiyelini güçlendireceğini ifade etti.
Bunun yanı sıra kamu maliyesinde disiplinin korunacağını, bütçe açığının kontrol altında tutulacağını ve borçlanma oranlarının sürdürülebilir seviyelerde kalacağını dile getirdi.
“Ekonomide öngörülebilirlik, hem yerli hem de yabancı yatırımcı açısından en büyük güven kaynağıdır” diyen Şimşek, bu kapsamda atılacak her adımın dikkatle planlandığını söyledi.
Türkiye’nin Rekabet Gücü
Türkiye’nin coğrafi konumu, genç ve dinamik nüfusu, üretim kapasitesi ve lojistik avantajları, küresel ekonomide rekabet gücünü artıran en önemli faktörler arasında yer alıyor.
Bakan Şimşek, bu avantajların daha etkin kullanılabilmesi için yatırım ortamının sürekli iyileştirildiğini belirtti.
Özellikle teknoloji yoğun sektörlere yapılacak yatırımların, Türkiye’nin küresel değer zincirinde daha üst basamaklara çıkmasına katkı sağlayacağını ifade eden Şimşek, sanayide dönüşüm ve Ar-Ge çalışmalarına verilen desteğin önümüzdeki dönemde daha da artacağını söyledi.
Yatırımcı Güveni ve Gelecek Beklentileri
Ekonomik veriler kadar piyasa beklentileri de büyük önem taşıyor. Türkiye ekonomisine yönelik yatırımcı güveni, son dönemde atılan adımlarla birlikte güçlenmeye başladı.
Enflasyonla mücadelede alınan önlemler, kur politikalarında istikrar ve bütçe disiplinine verilen önem, yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisini artırıyor.
Bakan Şimşek, bu konuda yaptığı değerlendirmede, “Türkiye’ye güvenen kazanır. Biz hem içeride hem dışarıda güveni tesis edecek politikaları kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Potansiyeline Ulaşan Bir Ekonomi
Bugün açıklanan büyüme verileri, Türkiye ekonomisinin potansiyeline doğru emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor.
Finansal koşulların iyileşmesi, küresel ticarette belirsizliklerin azalması, yapısal reformların hız kazanması ve yatırımcı güveninin artması, önümüzdeki dönemde büyümenin daha istikrarlı ve sürdürülebilir olmasına katkı sağlayacak.
Bakan Şimşek’in de altını çizdiği gibi, Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler grubuna girme hedefi artık çok daha gerçekçi bir senaryo olarak görülüyor.
Bu hedefe ulaşmak, sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal refahın artışı, istihdamın güçlenmesi ve küresel ölçekte daha etkin bir Türkiye anlamına geliyor.
Türkiye ekonomisi, tüm bu adımlarla birlikte, önümüzdeki yıllarda bölgesinde ve dünyada daha güçlü bir aktör olma yolunda ilerlemeye devam edecek gibi görünüyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2025 yılı ikinci çeyrek büyüme verilerini değerlendirerek önemli mesajlar verdi.
Şimşek, yapılan revizyonlarla ilgili kamuoyunu bilgilendirirken, ekonomik programın yol haritasına dair de kritik açıklamalarda bulundu.
Bakan, özellikle milli gelir hesaplamalarında yapılan güncellemelerin Avrupa Birliği standartlarına uyum çerçevesinde gerçekleştiğini belirtti.
"Bugün TÜİK tarafından açıklanan büyüme verileriyle birlikte milli gelir serilerinde Uyumlaştırılmış Avrupa Revizyon Politikası kapsamında revizyon yapıldı" diyen Şimşek, bu değişikliğin yöntemsel olduğunu ve serilerin genel görünümünde köklü bir farklılık yaratmadığını vurguladı.
Revizyonların, daha sağlıklı veri kaynaklarının kullanılması, hesaplama yöntemlerinin güncellenmesi ve kapsam değişikliklerinden kaynaklandığını ifade etti.
Türkiye Yüksek Gelirli Ülkeler Ligi’ne Yaklaşıyor
Bakan Şimşek’in en dikkat çekici açıklamalarından biri de Türkiye’nin gelir grubu sınıflandırmasına yönelik oldu.
Dünya Bankası kriterlerine göre Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler kategorisine girme ihtimalinin giderek arttığını belirten Şimşek, "2025 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil olma şansımız güçlendi.
Nihai hedefimiz, sürdürülebilir refah artışıyla vatandaşlarımızın yaşam standardını kalıcı olarak yükseltmektir" dedi.
Bu açıklama, hükümetin uyguladığı ekonomik programın sadece kısa vadeli istikrar değil, uzun vadeli kalkınma vizyonuna da hizmet ettiğini gösteriyor.
Büyüme Rakamları ve Ekonomik Performans
Şimşek’in paylaştığı verilere göre, Türkiye ekonomisi 2025 yılının ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 4,8 büyüdü.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış çeyreklik büyüme ise yüzde 1,6 olarak kaydedildi. Bu performans sayesinde yılın ilk yarısında büyüme oranı yüzde 3,6 seviyesine ulaştı.
Milli gelirin de güçlü bir şekilde artış gösterdiğini kaydeden Şimşek, "Milli gelirimiz yıllıklandırılmış olarak 1,5 trilyon dolara yaklaşmış durumda" ifadesini kullandı. Bu gelişme, Türkiye ekonomisinin uluslararası ölçekte daha güçlü bir pozisyona yerleştiğini gösteriyor.
Bakan, ikinci çeyrekte büyümenin hızlanmasında takvim etkileri ve bir önceki yılın düşük bazının da katkısı olduğunu söyledi.
Ancak asıl önemli noktanın, bu büyümenin dezenflasyon süreciyle birlikte gerçekleşmesi olduğunu vurguladı. "Enflasyonun düşüş süreci devam ederken büyümede yakalanan bu ivme, uyguladığımız ekonomik programın başarısını açıkça ortaya koymaktadır" dedi.
Sektörel Görünüm: İmalatın Yükselişi
Şimşek’in değerlendirmelerinde üretim tarafındaki gelişmelere de geniş yer verildi. Tarım sektörü, özellikle zirai don olaylarının etkisiyle ikinci çeyrekte daralma yaşadı. Buna karşın, diğer tüm sektörlerde katma değer artışı kaydedildi.
İmalat sanayi ise dikkat çekici bir performans sergiledi. Son 12 çeyreğin en yüksek büyüme oranına ulaşan sanayi üretimi, ekonomideki toparlanmanın lokomotifi oldu.
Özellikle yüksek teknolojili ürün üretimindeki yıllık yüzde 40’lık artış, hem ekonomik çeşitlenme hem de verimlilik açısından stratejik bir başarı olarak değerlendirildi.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin sanayi üretiminde nitelikli dönüşüm sürecinin hızlandığını ve katma değeri yüksek alanlara yönelişin ivme kazandığını ortaya koyuyor.
Dengeli Tüketim ve Yatırım
Büyüme kompozisyonuna bakıldığında, tüketim ile yatırımın dengeli bir seyir izlediği görülüyor. Bu tablo, ekonominin yalnızca iç talep veya yalnızca dış talep üzerinden değil, daha dengeli bir yapı içinde ilerlediğini gösteriyor.
İhracat tarafında küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen ikinci çeyrekte artış yaşandı. Ancak ithalat tarafında öne çekilen talep ve üretimdeki güçlü artış, net dış talebin büyümeye katkısını sınırladı.
Bu nedenle net dış talep büyümeye negatif katkı yaptı. Bununla birlikte cari işlemler dengesinde olumlu bir tablo ortaya çıktı.
Cari açığın milli gelire oranı, ikinci çeyrek itibarıyla yıllık yüzde 1,3 seviyesinde gerçekleşti. Bakan Şimşek, bu seviyeyi "sürdürülebilir" olarak nitelendirdi.
Gelecek Beklentileri: Potansiyel Büyümeye Doğru
Bakan Şimşek, önümüzdeki döneme ilişkin beklentilerini de paylaştı. Küresel ticaretteki belirsizliklerin azalması ve finansal koşulların daha elverişli hale gelmesiyle birlikte Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme seviyesine kademeli olarak ulaşmasını öngördüklerini ifade etti.
Bu öngörü, Türkiye’nin büyüme dinamiklerinin sağlam olduğuna işaret ediyor. Ayrıca uygulanan politikaların hem enflasyonla mücadeleyi hem de sürdürülebilir büyümeyi aynı anda hedeflediğini ortaya koyuyor.
Orta Vadeli Program (OVP) Yolda
Şimşek, ekonominin geleceğine ilişkin en önemli adımlardan birinin de kısa süre içinde açıklanacak 2026-2028 Orta Vadeli Programı olduğunu açıkladı.
Bu programla birlikte hükümet, önümüzdeki üç yıla dair büyüme, enflasyon, bütçe ve dış denge hedeflerini kamuoyuyla paylaşacak.
"Çok yakında kamuoyuna açıklayacağımız Orta Vadeli Program, güçlü politika eşgüdümünü sağlayacak" diyen Şimşek, temel hedeflerinin fiyat istikrarını tesis etmek ve sürdürülebilir yüksek büyüme yoluyla vatandaşların refahını artırmak olduğunu vurguladı.
Kararlılıkla Devam Eden Program
Bakan Şimşek’in açıklamalarında öne çıkan temel mesaj, ekonomik programın kararlılıkla sürdürüleceği yönünde oldu.
Türkiye ekonomisinin hem büyüme hem de dezenflasyon sürecini aynı anda yürütebilmesi, politikaların güvenilirliğini güçlendiriyor.
2025’in ikinci çeyrek verileri; güçlü büyüme, dengeli talep, düşük cari açık ve sanayide nitelikli dönüşüm işaretleriyle birlikte umut verici bir tablo ortaya koydu.
Türkiye, yüksek gelirli ülkeler ligine doğru adım adım ilerlerken, uygulanacak yeni Orta Vadeli Program bu sürecin yol haritasını çizecek.