Kritik zam uyarısı: Kara’dan Enflasyon ve program dengesi mesajı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) eski Başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Hakan Kara, yaklaşan asgari ücret artışı ve para politikası adımlarıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Kara’ya göre, ücret artış oranı yalnızca çalışanları değil; enflasyon beklentilerinden rekabet gücüne, Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerinden faiz politikalarına kadar geniş bir yelpazeyi doğrudan etkileyen kritik bir faktör durumunda.

TCMB’nin 11 Aralık’ta gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde konuşan Kara, belirsizliğin yüksek olduğu bir döneme dikkat çekti.

Özellikle asgari ücret artışının henüz netleşmemiş olmasının, Merkez Bankası açısından ciddi bir risk unsuru oluşturduğunu belirtti.

Ona göre, ücret artışı açıklanmadan verilecek faiz kararları, ileriye dönük enflasyon tahminlerini sağlıklı kılmayabilir.

Kasım Enflasyonu ve Gıda Fiyatlarındaki Ayrışma

Kasım ayında açıklanan enflasyon verilerinin piyasa beklentilerinin altında gelmesinin olumlu algılandığını kaydeden Kara, özellikle gıda fiyatlarında dikkat çekici bir tablo ortaya çıktığını ifade etti.

TÜİK’in açıkladığı gıda fiyatları ile TÜRK-İŞ’in kendi araştırmasına dayalı gıda sepeti verileri arasında belirgin bir fark bulunmasının, asgari ücret hesaplamalarını etkileyebileceğini vurguladı.

Her yıl ücret artışı belirlenirken dar gelirli hanelerin temel harcama kalemlerini yansıtan gıda sepetlerinin temel referanslardan biri olduğunu hatırlatan Kara, bu yıl ekonomi yönetiminin verileri değerlendirirken TÜRK-İŞ’ten çok TÜİK rakamlarını baz almasının daha olası göründüğünü dile getirdi. Bu yaklaşımın, ücret artışının daha sınırlı tutulmasına kapı aralayabileceğini söyledi.

Öte yandan, hükümetin ücret belirlerken yalnızca vatandaşın alım gücünü değil; aynı zamanda enflasyon beklentilerini kontrol altında tutma ve ihracatta rekabet gücünü sürdürme hedeflerini de gözettiğine dikkat çekti. Kara, artış oranının bu denge üzerinden şekilleneceğini kaydetti.

Yüzde 30’un Üzerine Çıkılması OVP’yi Geçersiz Kılar

Prof. Dr. Kara, asgari ücret artışında yüzde 30 sınırının kritik bir eşik olduğunu vurguladı. Ona göre, artışın bu oranın üzerine çıkması halinde Orta Vadeli Program çerçevesinde oluşturulan enflasyon ve bütçe hedefleri daha yılın başında anlamını yitirebilir.

“Ücretlerde yüzde 30’un üzerinde bir artış yapılması, maliyet kanalıyla fiyatlara hızlı bir şekilde yansıyacaktır. Bu durum enflasyon beklentilerini yukarı iterken, programın dezenflasyon hedeflerini daha başlamadan boşa çıkarır” değerlendirmesinde bulunan Kara, yüksek oranlı zammın yalnızca iç talebi arttırmakla kalmayacağını; aynı zamanda özel sektörün maliyet yapısında ciddi baskı yaratacağını dile getirdi.

Diğer taraftan, ücret artışının yüzde 25’in altına çekilmesinin de toplumsal açıdan risk barındırdığını söyledi.

“Bu tür düşük oranlar, özellikle dar gelirli kesimler üzerinde ağır bir geçim baskısı oluşturur. Bu durum sosyal huzursuzluklara yol açabilecek potansiyele sahiptir” diyen Kara, optimal artış oranının ekonomik gerçekler ile sosyal ihtiyaçlar arasında ince bir denge gerektirdiğini ifade etti.

Merkez Bankası’na Uyarı: İhtiyatlı Olunmalı

TCMB’nin yaklaşan faiz toplantısına da değinen Kara, eski bir merkez bankacı olarak temkinli duruşun önemine dikkat çekti.

Aralık ayında sınırlı bir faiz indirimine gidilebileceğini öngörse de piyasalarda beklenen 150 baz puanlık indirimin yerine 100 baz puanla sınırlı bir adımın daha makul olacağını değerlendirdi.

Asgari ücret artışının faiz kararı öncesinde henüz netleşmeyecek olmasını önemli bir belirsizlik kaynağı olarak tanımlayan Kara, “Merkez Bankası, ücret zammının açıklanmadığı bir ortamda agresif adımlar atmamalı; daha kontrollü ilerlemelidir” dedi.

Kara’ya göre Türkiye ekonomisi şu anda enflasyon eğilimi açısından hassas bir kırılma sürecinden geçiyor.

Aylık enflasyon oranlarında kalıcı bir düşüş görülmeden erken gevşemenin riskli sonuçlar doğurabileceğine işaret eden Kara, Merkez Bankası’nın en az üç ay boyunca aylık enflasyon artışının yüzde 1,50’nin altına indiğini net biçimde görmeden güçlü politika değişikliklerine gitmemesi gerektiğini söyledi.

Bu sürecin sıkı para politikası duruşunun kredibilitesini koruması açısından da kritik olduğunu belirten Kara, temkinli yaklaşımın enflasyonla mücadelede en etkili yöntem olacağını sözlerine ekledi.

CDS’lerdeki Gerileme

Prof. Kara, Türkiye’nin kredi risk primlerinde (CDS) son dönemde gözlenen düşüşü de değerlendirdi. CDS düşüşünün arkasında hem iç siyasi belirsizliklerin azalması hem de enflasyon verilerinin beklentilerden olumlu gelmesinin bulunduğunu ifade etti.

Ancak Kara, CDS’lerdeki iyileşmenin büyük bölümünün küresel piyasalardaki risk iştahındaki artıştan kaynaklandığını, sadece Türkiye’ye özgü gelişmelerle açıklanamayacağını vurguladı. “Uluslararası yatırımcı algısındaki iyimserlik CDS tarafında belirleyici görev alıyor” dedi.

Kredi Notu Beklentisi: Yakın Dönemde Artış Zor

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye değerlendirmeleri hakkında da konuşan Kara, not artışlarının en temel kriterinin enflasyonla mücadelede kalıcı başarı sağlanması olduğunu aktardı. Mevcut tabloya bakıldığında, 2026 yılının ilk yarısına kadar kayda değer bir kredi notu artışı beklemediğini ifade eden Kara, dezenflasyon sürecinin sürdürülebilir şekilde ilerlemesinin uzun zaman alacağına dikkat çekti.

Mali disiplin, para politikası kararlılığı ve yapısal reformlar konusunda istikrarlı bir çizgi yakalanmadan derecelendirme kuruluşlarının temkinli tutumunu koruyacağını belirtti.

Denge Arayışı

Hakan Kara’nın değerlendirmeleri, hem ücret politikasında hem de para politikasında hassas bir geçiş dönemine girildiğine işaret ediyor.

Asgari ücret zammının aşırı yüksek tutulması OVP hedeflerini boşa düşürürken, çok düşük tutulması sosyal huzursuzluk riskini artırabilir. Benzer şekilde, faiz indirimlerinde aceleci adımlar enflasyonla mücadelede geri adım anlamına gelebilir.

Kara’ya göre en doğru yaklaşım, kısa vadeli baskılara kapılmadan, verilere dayalı ve dengeli politika setini kararlılıkla sürdürmekten geçiyor.

Türkiye ekonomisi açısından önümüzdeki dönem, bu dengeyi ne ölçüde koruyabileceğinin belirleyici olacağı kritik bir süreç olacak.

Milyarderlerin şaşırtan beslenme alışkanlıkları Ünlü Çek model, Türk iş adamıyla evlendi! Türkiye'ye hayran kaldı Firari müteahhit tutuklanmama garantisi istedi! TMSF'den Kasımpaşa'ya bomba atama! Ölüm villalarına “isim” oyunu! Jaguar, tasarım patronunu kovdu!