Asgari ücret alarm veriyor: Atalay’dan hükümete net mesaj
Asgari ücret tartışmaları devam ederken, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının değiştirilmesine yönelik yeni bir çalışma gündeme geldi.
Mevcut komisyonda yer alan 5 işçi, 5 işveren ve 5 hükümet temsilcisi düzeninin korunacağı, ancak hükümet kanadındaki temsilci sayısının azaltılmasının planlandığı öğrenildi.
Buna göre, hükümet temsilcilerinin sayısının beşten bire düşürülmesi üzerinde duruluyor. Yetkililer, bu düzenlemenin komisyonun daha dengeli bir yapıya kavuşmasını amaçladığını belirtirken, işçi tarafı sürece temkinli yaklaşıyor.
Bu gelişmenin ardından TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın TÜRK-İŞ’e gerçekleştirdiği ziyaretin akabinde sendika merkezinde Başkanlar Kurulu’nu olağanüstü toplantıya çağırdı.
Gündemin ana maddesi asgari ücret tespit süreci ve özellikle hükümet temsilcilerinin komisyondaki ağırlığının değiştirilmesine dönük öneri oldu.
Toplantı sonrasında kameraların karşısına geçen Atalay, önerilen değişikliklerin kamuoyunda tartışılmasına rağmen kendileri açısından meselenin yalnızca komisyonun sayısal yapısından ibaret olmadığını kaydetti.
Atalay, yapılması düşünülen düzenlemelere temkinli yaklaştıklarını ifade ederek, “Hükümet temsilcisi sayısı değişse de değişmese de durumun farklı olacağını pek sanmıyorum. Resmî bir yazı ya da kararname ortaya konulmadan, şu an için aynı noktada durmaya devam ediyoruz” dedi.
Mevcut Asgari Ücretle Bir Ay Değil, Bir Hafta Bile Geçinmek Mümkün Değil
Ergün Atalay’a göre asıl sorun, komisyondaki temsil dağılımı değil; asgari ücret belirlenirken esas alınan kriterlerin yetersizliği.
Mevcut ücret seviyesinin çalışanların temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan uzak olduğuna dikkat çeken Atalay, asgari ücretlilerin yaşam koşullarını açık bir dille ortaya koydu.
“Bugün geçerli olan asgari ücretle bir ayın geçmesi bir yana, bir haftayı bile tamamlamak imkânsız hale geldi. Bizim asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçiyi yalnız bırakan bir düşüncemiz asla olmadı ve olmayacak” diyen Atalay, gelirlerin hızla eridiğini, artan fiyatlar karşısında ücretlerin yetersiz kaldığını vurguladı.
Enflasyon ve Ücret Artışları Arasındaki Makas
Sendika Başkanı, geçtiğimiz yıl açıklanan resmi enflasyon rakamlarını da hatırlattı. TÜİK tarafından ilan edilen enflasyon oranının yüzde 44 seviyesinde gerçekleşmesine rağmen, asgari ücrete verilen artışın bu oranı yakalayamadığını ifade eden Atalay, aradaki farkın işçinin cebinden çıktığını belirtti.
“Atanan enflasyon oranına karşın, asgari ücretliye yapılan zam ortada. Sonuçta emekçinin yıl boyunca cebinden eksilenin toplamı yaklaşık yüzde 14’lük bir kayba denk geliyor” diyen Atalay, enflasyon karşısında ücretlerin korunamadığını, aksine alım gücünün ciddi oranda gerilediğini dile getirdi.
TÜİK Sepetinde Olması Gereken Kalemler Var
Atalay’ın en dikkat çekici çıkışlarından biri, TÜİK’in enflasyon sepete ilişkin eleştirileri oldu. Asgari ücretle çalışanların asıl harcama kalemlerinin yeterince dikkate alınmadığını savunan Atalay, kira, gıda, eğitim ve ulaşım giderlerinin doğrudan belirleyici unsurlar olduğunun altını çizdi.
“Bugün asgari ücretliyi gerçekten ilgilendiren dört temel kalem var: Kira, gıda, eğitim ve ulaşım. Vatandaşın bütçesini asıl sarsan kalemler bunlar. TÜİK enflasyon sepetini hazırlarken bu dört temel ihtiyacı merkeze almak zorunda. Çünkü asgari ücretli için hayat demek, bu dört gider demektir.”
Bu konuların hesaba katılmadan yapılacak bir ücret düzenlemesinin gerçek yaşam koşullarını yansıtmayacağını vurgulayan Atalay, resmi hesaplamalar ile markette ve kira piyasasında yaşananların örtüşmediğini söyledi.
Yapı Tartışması Yanlış Yerde
Hükümet temsilci sayısının azaltılmasına yönelik tartışmaları “yapı tartışması” olarak nitelendiren TÜRK-İŞ Başkanı, asıl meselenin komisyondaki sandalye sayılarında değil, asgari ücretin belirlenme yönteminde yattığını dile getirdi. Ona göre sorun, masada kaç kişinin oturduğu değil, hangi hesaplama yönteminin benimsendiği.
“Atılması gereken adım, komisyonun hangi kriterlerle karar verdiğinin ortaya konulmasıdır. Kira, beslenme gideri, eğitim masrafları ve ulaşım bedelleri masaya net biçimde konulmadan yapılacak her düzenleme eksik kalır. Asgari ücretlinin yıllardır yaşadığı kayıplar telafi edilmelidir. Bunun üzerine de gerçek anlamda bir refah payı eklenmelidir.”
Karar İşverenin Değil, Hükümetin
Atalay, kamuoyunda sık sık dile getirilen “işveren baskısı” tartışmalarına da açıklık getirdi. Komisyon sürecinde nihai kararın çoğu zaman işveren tarafından alındığı algısının doğru olmadığını savunan Atalay, gerçek tabloyu şu sözlerle dile getirdi: “Asgari ücret görüşmelerinde uygulamaya geçen karar, çoğunlukla hükümetin verdiği karardır.
İşverenlerin teklifleri veya işçilerin talepleri masaya konulsa da, neticede ortaya çıkan sonuç hükümetin tercihidir.” Bu sözleriyle Atalay, ücret artışlarında belirleyici gücün devlet olduğunu ve sosyal devlet ilkesinin gereği olarak çalışanların korunması gerektiğini vurguladı.
Açlık ve Yoksulluk Rakamları Resmen Açıklansın
TÜRK-İŞ olarak yıllardır düzenli biçimde açlık ve yoksulluk sınırı araştırması yaptıklarını hatırlatan Atalay, bu konuda TÜİK’in de şeffaf şekilde veri yayımlamasını istedi.
“Biz her ay açlık ve yoksulluk sınırını hesaplayıp kamuoyuna açıklıyoruz. TÜİK de aynı sorumluluğu üstlenmeli. Açlık sınırı nedir, yoksulluk nerede başlar; bunları herkes açık biçimde öğrenmeli.”
Asgari ücretin yaklaşık 30 milyon kişiyi doğrudan ya da dolaylı biçimde etkilediğini hatırlatan Atalay, bu toplumsal kesimin ayrı bir düzlemde ele alınması gerektiğini söyledi.
Buna rağmen resmi açıklamalarda asgari ücretlilerin geniş sosyal kesimlerin içine dahil edilerek ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulmadığını ifade etti.
“Biz diyoruz ki asgari ücretliyi bu büyük kitleden ayırın ve özel olarak ele alın. Ancak bunu yapmıyorlar. Oysa asgari ücretlinin durumu çok daha hassas ve acil çözüm gerektiriyor.”
Beklentimiz Net: Gerçekçi Hesaplama
Konuşmasını taleplerini özetleyerek sonlandıran Atalay, asgari ücret belirlenirken temel ihtiyaçların esas alınmasını, geçmiş kayıpların telafi edilmesini ve bunun üzerine refah payı eklenmesini istedi.
Komisyon yapısındaki değişikliklerin tek başına çözüm olmayacağını vurgulayan TÜRK-İŞ Başkanı, asıl beklentilerinin adil, şeffaf ve çalışanların yaşam koşullarını gözeten bir hesaplama sistemi olduğunu yineledi.